Kültür

Toplumsal Değişim, Değerlerin Korunması ve Devletin Rolü

* S.Ahmet Arvasi

Bir Cemiyetin Değişimi ve Değerlerin Korunması

Bir cemiyetin değişmesi, iç ve dış etkenlere bağlı olarak sosyal, askeri, ekonomik ve siyasi yapıda ve işleyişinde önemli yeni durumların ortaya çıkmasıdır. Elbette, bir milletin tüm kurum ve değerlerinin değişimi her alanda aynı hızda gerçekleşmez. Bazı kurum ve değerler daha yavaş ve zor, bazıları ise daha hızlı ve kolay değişir. Ayrıca, bu değişim şehirden köye ve toplumun farklı tabakaları arasında da farklılık gösterir.

Maddi ve Manevi Değerlerin Değişimi

Maddi mi yoksa manevi toplumsal değerlerin mi daha ağır ve zor değiştiği konusu, neredeyse tüm modern sosyologları meşgul etmiştir ve tartışmalar hala devam etmektedir. Biz, bu tartışmalar karşısında daha temkinli davranarak şu düşünceyi benimsiyoruz: Bir milletin veya toplumun hayatında ve devamında önemli yeri olan kurumlar ve değerler, ister maddi olsun ister manevi, kolay değişmezler. Nitekim din, dil, ahlak ve töre gibi manevi değerler ile vatan, bayrak, tarihi eserler ve kutsal yerler gibi maddi yönü de bulunan değerler karşısında toplumlar oldukça hassastır.

Toplumlar, bu değerlerin tahrip edilmesi, zedelenmesi ve hatta ihmal edilmesi karşısında hemen muhafazakar (koruyucu) bir tavır takınırlar. Hemen hemen bütün toplumlarda görülen bu haklı tavrı, “irtica” veya “gericilik” şeklinde yorumlayacak bazı kişi ve gruplar çıkabilir. Ancak bunlar, ya toplumun işleyişinden habersiz olan cahillerdir ya da art niyetli kimselerdir. Bunun yanında, toplumlar manevi fikir hareketleri ve maddi giyim-kuşam modaları karşısında daha hoşgörülü davranarak sert bir koruyuculuk tavrı almazlar.

Koruyuculuk Tavrının Farklılıkları

Toplumsal ve askeri değerlerin ve kurumların korunmasına yönelik tavır, şehirden köye ve tabakadan tabakaya göre farklılık gösterebilir. Bazı sosyologlara göre, bu tavır şehirden köye doğru gidildikçe ve seçkinlerden halk tabakalarına doğru inildikçe sertleşmektedir. Bu görüşe göre şehirler “delişmen” ve köyler “muhafazakar” olur.

Biz bu noktada şunu belirtelim ki, gerçekten de köy bir milletin hayatında istikrarı sağlamada önemli bir rol oynarken, şehir toplumun yenilenmesinde büyük hizmetlere kaynaklık eder. Nitekim gözlemler göstermiştir ki, sanayileşmeye paralel olarak köylerde yaşayan nüfus azalıp şehirleşme hızı arttıkça toplumda istikrar bozulur, sosyal kontrol zayıflar ve toplumsal kuralları ihlal edenler çoğalır. Bu nedenle, tarım toplumundan sanayi toplumuna geçiş dönemlerinde toplumda uyumsuz kişi ve grupların sayısı oldukça artar.

Geçiş Dönemlerinde Devletin Rolü

Görüldüğü gibi, bu geçiş döneminde toplumlar artık kendilerini kontrol edemez hale gelir ve ister istemez bu görev devlete düşer. Bu durumda devlet, bilim ve eğitim yoluyla toplumu rahatsız etmeden, milli ve kutsal ortak değerlere bağlayarak ve çağdaş önlemler alarak istikrara kavuşturmak zorundadır.

Devlet bu görevden kaçarsa veya romantik bir özgürlük anlayışına kapılırsa, ülke anarşiye sürüklenir. Modern ve milli bir devlet, kendi toplumunun istikrar içinde yenilenmesini sağlamak zorundadır. Devlet, milli varlığı ve bütünlüğü tehlikeye atmadan toplumun hem istikrar hem de yenilenme taleplerini karşılamakla yükümlüdür. Yani, elindeki tüm imkanları kullanarak, basın-yayın organlarını harekete geçirerek ve her düzeydeki okullarını bu hedefe yönlendirerek toplumu yabancılaştırmadan çağdaşlaştırmalıdır.

İlgili Gönderiler

1 / 19