Şiir:
“Ey kuzeyden esen rüzgâr! (“Kuzey”den maksat Türkistan’dır) Ne hoş kokular getiriyorsun.
Haydi arzuların kıblesi olan semte doğru es! İlk nefesine samimiyet kokularını karıştır.
Ve hep İhlas yolundan giderek hedefe ulaş. Rica ve dua denklerini Horasan’da bağladıktan sonra, Rum diyarına doğru yürü.
Yolda, bu yolun usul ve erkânını öğren. Büyüklerin yetiştiği dergâhın nerede olduğunu sor.
Oraya varınca yüzünü hizmetçilerin ayak tozlarına sür. İzin isteyip, yeri öperek huzura gir.
O cihad eri, gazi padişahın önünde hikmetler saçarak söze gir ve; ‘Ey mertebesi yüksek padişah! Sana dünya mülkü, atalarından kalma bir mirastır’ de.
Dünyada pek az kimse, böyle büyüklük ve ihtişam tahtında senin gibi feyz verme olgunluğuna sâhib olabilmiştir.
Sünnet-i seniyyenin her tarafa yayılması senin gayretinle oldu. Küfür yuvaları, kiliseler, yine senin himmetinle camiye çevrildi.
Harblerdeki isabetli tedbirlerinle, küfür ve sapıklık kal’alarını kökünden yıktın. Daima şefkat ve merhamet tarafına yönelmiş, kötü huylardan temizlenmiş bir padişahsın.
Seni kıskananların aksine her türlü hikmet, şeref, yiğitlik ve sıfatları sende toplanmış.
Cömertlikte derya gibisin, sanki altın madenisin. Hatta deryadan da altın ocağından da cömertsin.
Şu gök kubbenin zirvesi var oldukça ve dünya yerinde durdukça, Allahü teâla, gönlüne uygun ihsanlarda bulunsun. Dünyanın şerefi ayaklarının altına serilsin, dilerim.
Ey etrafa amber kokuları saçan seher rüzgârı! Madem ki duâ ve sena demetleri diziyorsun,
Bu garip şiirlerden birkaçı o selim akıllı edib padişaha lâyık ola. Sana emanet ettiğimiz bu garip armağanları sultanın meclisine götür.
Bu kıymetsiz hediyemi onun yüce ve şerefli huzuruna sunarken, de ki: ‘Karınca, muhabbet ve sadâkat yönünden, Süleyman aleyhisselamın katına yarım çekirge ayağı gönderdi.’
Nitekim ‘Armağanlar, gönderenin değeriyle ölçülür’ diyerek sözü bitirmeye bak. Fazla ısrar etme. Lütfen selam ve hürmetimi söyleyerek kelâma son ver.”
|