uy Mübarek” veya “Muy Moyna”, Özbekistan’da ki Hokant Şehri’nin gezmediğim önemli tarihi bir köşesiydi. Hokant’ın Edebiyat Müzesi’ni gezdiğimde, müze müdürü bana yakında bulunan iki yere gitmemi tavsiye etmişti. “Muy Mübarek” ve “Sarık Kurgan”. Muy Mübarek’in Hokant’a çok yakın, Sarık Kurgan’ın ise şehre yaklaşık yirmi kilometre uzakta olduğunu söyledi.
Cumartesi günü saat üçte çalışmakta olduğum fabrikadan çıkıp, kaldığımız konağa geldim. Burada geniş avlulu çok odalı evlere konak diyorlar. Bizim eski Osmanlı Evleri’nin benzeri bir yapı.
Üzerimi değiştirip, sokağın başındaki berbere “Muy Mübarek”in yerini sordum, bilmiyorum dedi. Beraber çevredeki insanlara sormaya başladık. Nihayet orta yaşlı bir insan yerini tarif etti, o da “Muy Moyna” olarak biliyormuş. Sonunda gideceğimiz adresi bulduk, yoldan geçen bir taksiciyle anlaştık. Komşulardan birisine de gel sende görürsün dedim ve beraber yola koyulduk.
Mu; Arapça tüy-kıl demekmiş. “Muy Mübarek”, buradaki söylenişiyle “Muy Moyna” ise kutsal tüy, kıl demek, yani bildiğimiz “Sakal-ı Şerif”.
Şehrin dış mahallelerinde epeyce yol aldıktan sonra toprak surlarla çevrilmiş büyük bir höyüğe geldik. Höyüğün önündeki küçük caminin ek inşaatı hızla sürüyordu. İnşaatın başındaki görevli ile beraber höyüğü gezdik. Höyüğün ortasında mimari özelliği olmayan küçük kubbeli, sade bir yapı içinde, içi boş eski bir tahta sandık vardı.
Görevli, birkaç asır önce Osmanlı imparatorluğu’ndan peygamberimizin sakalından bir tüy geldiğini, bununla ilgili Arapça yazılı fermanları odasında sakladığını, bir daha gelişimizi önceden haber verirsek bize göstereceğini söyledi.
Sultan II. Beyazıt Hân Göndermiş
Yazar dostum Talip Eke’nin bana getirdiği kitaplardan şunları öğrendim. Osmanlı Sultanı II. Beyazıt, İran’da güçlenen Şah İsmail’e karşı, Özbek Hanlarıyla münasebet kurar. Onlara çeşitli hediyelerle birlikte Sakal-ı Şerif gönderir. Bir tane Özbek Hanına, birini de Semerkant, Taşkent ve Fergana’yı elinde tutan son Timurlu Hükümdarı Babür Şah’a gönderir.
Babür Şaha gelen heyet çeşitli hediyelerin yanında peygamberimizin mübarek sakal kılını da getirir. Mübarek kıl “Sakal-ı Şerif”, o zamanlar Hokant’ı kendine başkent yapmış olan Babür Şah tarafından, “Muy Mübarek” adlı höyüğün tepesine yaptırılan odaya konur.
Babür Şah, Sakal-ı Şerifi bu tepede muhafaza edermiş. Yaptığı savaşlarda rakibi Özbeklere yenilir, önce Afganistan’a sığınır, daha sonrada Hindistan’a gider. Babür Şah’ın gözü karadır, yenilgilerden ders çıkarmayı da bilir. Hindistan’da 1850’lere kadar devam edecek olan büyük imparatorluğun temelini atar. Mübarek Tüy, Babür Şah’la yolculuğuna devam eder. Bugün Pakistan’ın Lahor Şehrindeki Alemgir Camisi’nde saklanmaktadır.
Osmanlı Padişahı II. Beyazıt’ın bölgeyle ilgisi, sadece Sakal-ı Şerifle sınırlı kalmaz. Bölgenin sevilen şahıslarına ve başta ünlü Türk-Özbek şairi Ali Şir Nevai‘nin hocası, Molla Cami‘ye her yıl bin altın gönderir.
Molla Cami, bölgedeki hükümdarlardan daha sevilen ve etkili bir kişiymiş. Farsça yazan Molla Cami, öğrencisi Ali Şir Nevai’nin etkisiyle Türkçe şiirler yazmış.
Ali Şir Nevai yazdığı bir divanı İstanbul’a, Sultan II. Beyazıt’a göndermiş. Padişah adına gelen divanı, vezirlerinden şair Ahmet Paşa’ya vermiş, o da divanda yer alan şiirlerden yirmisine nazire yazmış.
Şair Ahmet Paşa’nın Muradiye’de ki türbesi Bursa’da yaptırdığı medresenin hemen girişinde yer alıyor. Medrese bugün eski kıyafetlerin sergilendiği bir müze; “Ulu Umay Eski Kıyafetler Müzesi”.
Burada gördüğüm kadın takılarını benzerlerini Özbekistan’ın Başkenti Taşkent’teki “Milli Galeri”de görmek hoştu. Takılar kültürel ve etnik bağları gösteren simgelere dönüşmüş.
Ekrem Hayri Peker