bdülezel Paşa, Osmanlı Devleti’nin son zamanlarında yetişen kıymetli paşalardan biridir. İkinci Abdülhamid Han’ın kahraman ve şehit kumandanlarındandır. 1823 yılında Konya’nın Hadim İlçesin de doğdu. 1897 senesinde yapılan Osmanlı Yunan harbinde şehit düştü.
Abdülezel Paşa, uzun boylu, çok geniş göğüslü, aslan gibi yiğit idi. Kur’an-ı Kerimi ezberlemişti. Sesi güzel olup seri okurdu. Yakın dostları onun devamlı hatim okuduğunu ve buna aralıksız elli sene devam ettiğini söylemişlerdi.
Plevne muharebesinde de bulundu. Bu sırada miralay yani albay idi. Abdülezel Paşa, bu savaşta fevkalade kahramanlık gösterdi. İstanbul’a dönünce İkinci Abdülhamid Han, Abdülezel Paşa’nın göğsüne, kendi eliyle müstesna bir kahramanlık nişanı olan Plevne madalyasını taktı.
Alasonya Savaşı
Abdülezel Paşa, 1897 senesinde meydana gelen Osmanlı-Yunan harbinde Alasonya ordusunun ikinci Tugay kumandanı idi.Rütbesi mirliva yani Tuğgenaraldı. Yirmi altıncı ve son defa savaşa katılıyordu. Savaş başlar başlamaz, Yunan kuvvetleri Osmanlı hudutlarına hücum etti.
Bunun üzerine sabahın erken saatlerinde Abdülezel Paşa derhal Yunan mevzilerini topçu ateşi altına aldı. Bir müddet sonra da birliğine hücum emri verdi. Artık silahlar tam manasıyla konuşuyordu. Osmanlı askerleri düşmana yaklaştıkça düşman adım adım geri çekiliyor ve bazen de aniden birliklerimize saldırıyordu.
Paşa, bu zor ve çetin muharebeler esnasında düşmanın ölüm saçan mermi yağmuru karşısında hep ayakta duruyor, emirler veriyordu. Bazen ileri hatlara kadar atılıyor, askerleri teşvik ediyordu. Onun bu halini düşman da görmüş olmalı ki, ateşini Paşa’nın bulunduğu yere ateşini yoğunlaştırmıştı.
Onun vurulacağından korkan Kurmay Başkanı, Paşa’nın yanına sokularak:
“Paşam, hayatınızı tehlikeye sokuyorsunuz. Mermiler yanlarımıza düşüyor, başımızın üzerinde uçuyor. Biraz ihtiyatlı olup kendinizi korusanız…” dedi.
Eceli Gelmeden İnsan Ölmez
O ise: “ Ey oğul! Eceli gelmeden insan ölmez. Ben elli senedir böyle savaştım!. Hamdolsun hiçbir şey olmadı. Hep şehit olmayı aradım, fakat kavuşamadım! Keşke şimdi kavuşabilsem. Ölmek korkusu ile yerimi terk edip geri çekilemem”
Daha sonra Abdülezel Paşa, mermi sesleri arasında gür sesiyle emrindeki birliğe hitaben:
“Askerlerim! Yiğitlerim! Kahraman evlatlarım! Dinimize, namusumuza ve vatanımıza göz diken düşmana haddini bildirmenin tam zamanıdır. Bilirsiniz ki hainler korkak olur. Biz düşman üzerine yürürsek onlar kaçarlar. Hep beraber Allah, Allah! Diyerek hücum edelim!
Sonra da karşıda düşmanın elindeki tepeleri göstererek şöyle dedi:
Aslanlarım!
Şu gördüğünüz tepenin alınması bize çok mühim ve pek şanlı bir zafer kazandıracaktır. Siz ki Milano geçidi gibi en zor geçidi aşıp, en çetin yerlere hücum ederek, Osmanlı’nın kahramanlığını bütün cihana gösterdiniz. Siz kahramanların evlatlarısınız. Allahü tealanın yardımı ile şu tepenin üzerinde yapacağınız kahramanca bir hücumla, zaten gözü yılmış olan düşmanı tamamen perişan edeceğinizi, sancağımızı ortaya dikerek, Osmanlı’nın şanını yücelteceğinizi ümid ediyorum.
Eğer bu tepeyi zapt ederseniz önünüzde çiçeklerle süslenmiş geniş bir zafer sahrası açılacak. Bütün İslam alemi ve Osmanlı’lar bu kahramanca zaferinizden dolayı sizlerle iftihar edeceklerdir. Analarınız sizi bu gün için doğurdu, bu gün için büyüttü.
Eğer aslanlar gibi bir hücumla şu tepeyi zapt edecek olursanız namusu korumuş ve vatanı yüceltmiş olursunuz. Devletimizin gelecekteki zaferlerine de öncülük etmiş olacaksınız.
Cesedim Kurtlara Kuşlara Yem Olsun!
Asker evlatlarım!
Size son bir vasiyetim var ki, yerine getirilmesini rica ederim; Eğer ben şu tepenin tarafımızdan alındığını görmeden şehit olursam, beni burada defnetmeyin. Mutlaka tepeyi alın ve kabir kazarak beni oraya defnedin. Şayet bu tepeyi ele geçiremeyecek olursanız, cesedimi bu topraklar üzerinde bırakın. Kurtlara kuşlara yem olsun.
Evlatlarım!
Sizin dağları aşan hücumunuza böyle tepeler elbette dayanamaz. Bu bakımdan mutlaka bu tepeyi zapt etmenize istiyorum!..
Allah’ın yardımı Peygamberimizin himmeti ve Padişahımızın duası bizimledir. Haydi aslanlarım! Arş ileri, daima ileri…”
Ya Rabbi Şehidlik İstiyorum
Abdülezel Paşa, emrindeki birliğe yaptığı bu konuşma ile askeri şevke getirdi ve; “Ya Rabbi bana paşalık ve hafızlık gibi iki rütbe ihsan ettin. Şimdi şehidlik istiyorum.”dedi, atını mahmuzlayarak hücuma geçti. Emrindeki birlikte aynı heyacanla kendisini takip etti.
Artık Yunan askeri kaçıyor, kahraman Osmanlı askerleri “Allah Allah!…” nidalarıyla düşmanı kovalıyordu. Abdülezel Paşa, 75 yaşında olmasına rağmen delikanlı çevikliği ile at sürüyor, silahını doğrultup kurşun atıyordu. Sonunda alnına bir düşman kurşunu isabet etti…
Kanlar içinde yıkılmadan atının yelesine yapışarak bir müddet daha gitti. Mertebelerin en yücesi olan şehitliğe kavuşmuştu. Durum gören Gemlik Tabur Komutanı onun atından indirdi. Sanki gülüyor gibiydi.
Kahramanlıkları dilden dile dolaşan bu şehit kumandanın kabri üzerine, Sultan Abdülhamid Han Alasonya tepesinde bir türbe yaptırdı.
Yrd.Doç.Dr.Mustafa Gülcan