ultan II. Abdülhamid Han’ın tahtından alaşağı edilmesiyle âlem yapan mankurtlar gibi. Hâlbuki o günlerde dört asırlık Türk yurdu, Turgut Reis’in emaneti Trablusgarp elimizden kayıp gidiyordu. Arnavutluk ve Balkanların elimizden çıkışının hazırlıkları yapılıyordu. Peki Abdülhamid Han’ın gidişi ile bayram yapan Türk gençleri ne ile meşguldü?!.
Buyurun Selanik’te Alatini Köşkü’ne uzanalım… Bir gün köşkün bahçesinde yoğun bir hareketlilik göze çarpıyordu. Zabitler koşuyorlar, gülüyorlar, patırtı kıyamet kopuyordu. Köşktekiler ne olduğunu merak ederek hayretle pencerelerden olanları izliyorlardı. Bu gürültüler, bu keyifli kahkahalar Abdülhamid Han’ın da dikkatini çekmişti.
“Bahçede bir eğlence mi var?” diye sormuş̧ ise de üzüleceğini bilerek kimse kendisine doğru bir cevap veremedi. Abdülhamid Han iyice şüphelenmişti. Muhafızı Rasim Bey’i isteyerek bu defa ona sordu: “Bahçede bir eğlence veya ziyafet mi var?” Rasim Bey pek de söylemek istemediği halde, “Evet” deyince sabık Padişah: “Herhâlde mühim bir misafir olacaktır. Kimdir?” Rasim Bey yine istemeyerek: “Sandanski geliyor. Birlikte yemek yiyeceğiz.”
Bulgaristan’da binlerce Türk ve Müslümanın kanına giren bu cani “Hareket Ordusu” ile İstanbul’a gelmiş̧ ve Yıldız Sarayı yağmasında da başrolü oynamıştı. Şimdi kendisi Alatini Köşkü’nde ağırlanacak ve ziyafet çekilecekti.
Abdülhamid Han fevkalade canı sıkılarak, “Dünkü̈ düşmanımız, bugün dostumuz mu oldu Rasim Bey?” dedi. Rasim Bey, “Evet şimdi dostuz” diyerek cevapladı. Abdülhamid Han acı acı gülümseyerek;
“Aldanıyorsunuz Rasim Bey! Sandanski ve ona benzeyen adamlar hiçbir vakit Türk’ün dostu olamazlar. Gaflet içindesiniz. Aklınızı başınıza toplayınız. Yazıktır. Binlerce Türk’ün kanını bu komitacılar emmişlerdir. Pişman olmamanızı temenni ederim” dedikten sonra bir müddet durup arkasından şunları da ilave etti: “Bakınız ben saltanattan çekilmiş̧ bir adamım. Benim felaketim şerefine bir Türk düşmanına verilen ziyafet ve gösterilen hürmet benden ziyade sizin için acıklıdır. Pek teessüf ederim!..”
II. Abdülhamid Han’ın tarihe not düştüğü sözler, kendisinin nasıl bir Türklük şuuruna sahip olduğunun en büyük delilidir. Bu arada Türklük davasıyla hareket ettiklerini iddia eden İttihatçıların zavallı hâli de gözden kaçırılmamalıdır. Rasim Bey bu haklı ve yerinde sözler üzerine önüne bakarak dışarıya çıktı. Bahçede o eski neşe kalmamıştı…