Türk Dili

Güzel Türkçe

 

Ara sıra uğradığım, güzel asmalarla örtülü bir çay ocağının önünde oturuyordum. Sakin ve herkesin rahatça kafa dinlendireceği bir yerdi. Hasır iskemlelere oturmuş çayımı yudumluyordum. Altmış, belki de yetmişini aşkın sakallı bir adam selâm verip yanımdaki hasır iskemleye oturdu.

 

Çaycı delikanlıya: “Yavrucuğum demli bir çay istiyorum” dedi. Çaycı, kıvrak haliyle: “Peki dedeciğim” deyip, “Dedeye bir çay! Dokunaklı olsun!” diye bağırdı.

 

Düşündüm; bu samimî ve yumuşak ifadeler hangi dilde vardır? İhtiyarın kullandığı cümledeki kelimelerin ekserisi hep yumuşak harfli kelimeler. “Yavrucuğum ve çay” kelimelerindeki kalın sesliler yumuşak g ile ç harfleriyle bir iç âhenk teşkil ediyor. Çaycı delikanlının kullandığı cümlede de incelik ön planda geliyor.

 

Şiir Gibi Bir Dil

 

Türkçe, gerçekten güzel bir dil. Herhangi bir yerde oturup dilimizin güzelliğini duymamız her an mümkün. “Peki dedeciğim! Dedeye bir çay! Dokunaklı olsun!” peş peşe sıralanan bu kelimeler adetâ bir şiir.

 

Diğer taraftan “dokunaklı” kelimesinin mânâsı, her zaman kullanılan mananın dışında kullanılmaktadır. Dokunaklı çay, demli’nin üstünde bir mânâ taşıyor. Delikanlı “dokunaklı bir çay” dediği zaman ben ister istemez yudumlamakta olduğum çayımı gözden geçirmek ihtiyacını duydum.

 

Güzel Türkçemiz, insanımızın belki karakterini bize göstermekte bütün zarafetini dillerde ve gönüllerde yaşatmaktadır.

 

Kültürümüzün temel taşını teşkil eden Türkçemizi vatandaşlarımızın ağzında aramalıyız. Bunun için edebiyat öğretmenlerinden ve edebiyat bölümü öğrencilerinden derleme çalışmalarında yardım talep etmeliyiz. Derleme çalışmalarına gerekli teşviki yapmalıyız.

 

Dilimiz de tıpkı madenlerimiz gibi işlenmemiştir. Onu geniş bir kadro ile fakat titiz bir organize ile ele almalı, incelemeli, doğruluğunu, işlekliğini ve güzelliğini gönüllere bir nakış misali işlemeyiz.

 

Diğer bir husus da “etimoloji” çalışmalarının hemen başlatılmasıdır. Kanaatimce, Türkçemizin en büyük noksanı etimoloji lügatinin bulunmamasıdır. Hangi kelime Türkçe’dir, hangi kelime ne zaman ve nasıl Türkçemize girmiştir, giren bir kelime aslı gibi midir, ne zaman ne hal almıştır? Bunlar bilindiğinde sanıyorum ki Türkçe üzerindeki tereddütlerin çoğu hafızalardan silinecek, dil bakımından yakınlaşma doğacak, anlaşma vasıtası kuvvetlenecek, edebiyatta hamleler olacak, cılız sürtüşmeler yerine yapıcı ve geliştirici bir durum hâsıl olacaktır.

 

Etimoloji meselesi halledildiğinde itimat doğacak, ilim konuşacaktır. Münakaşa alt planda değil, üst seviyede yapılacaktır.

 

Hiç değilse, “elbise dolabı” yerine “gardolap” saçmalığı kullanılmayacak “elbise askılığı” yerine “fortmanto” garabeti söylenmeyecektir!

 

Dilimizin İncelikleri

 

Türkçe, asil mihveri üzerinde, vatandaşla aydın kopukluğu giderilmiş olarak hedefe yürüyecektir.

 

Bilhassa gençlerimiz, sonu gelmez dil karışıklığının girdabından kurtulacak, tereddütlü, çekingen, birbirine karşı mahcup veya kırgın olmayacaktır.

 

Kültür kopukluğu ve kültür bozulması önlenecek, yerini âhengin hâkim olduğu tatlı bir karşılıklı anlayış ve sevgi alacaktır.

 

Güzel Türkçemiz de, milletimiz de bu güzelliğe lâyıktır ve bunu beklemektedir.

 

Türkçemizin inceliklerinden biri de, ihtiyarın söylediği “yavrucuğum” ve çaycının söylediği “dedeciğim” kelimelerinde bulunan “-cuğum, -ciğim, -cüğüm” takılarıdır. “Anneciğim” diye ağlayan veya gülen bir çocuk tahayyül ediniz. Bu güzel takılar hiçbir dile nasip olmamıştır. Yerine göre “merhamet, acıma, sevgi, şefkat” ifade eden bu takılar Türkçemizin ayrı bir güzel yanı, ayrı bir zengin yanıdır.

 

Bu güzel dili, korumalı, yaşamalı, yaşatmalıyız. Onu sevmek, ilk yapılacak iş olmalıdır.

 

 

 

 

 

 

İlgili Gönderiler

1 / 79