Balkanlar - RumeliMakaleler

Evlâd-ı Fatihan Diyarından

Kendi Tarihimi Yazıyorum Kusura Bakmayın

S

on zamanlarda nereye gitsem vize kuyruklarına girmem gerekmiyor. Kosova da Türkiye’den gelenlerden ‘vize’ istemeyen ülkelerden biri. Priştine ve Prizren’in tarihi göz önünde tutulduğunda, buradaki yönetim bizlerden vize isteseydi şaşardım zaten… 600 küsur yıl öncesinden başlayarak 1912’ye kadar süren Osmanlı döneminin en kalıcı izlerini bağrında barındırıyor burası… En önemlisi de ‘Hüdavendigâr’ lâkaplı Sultan I. Murad’ın hayati organlarını…

Kosova Meydan Savaşı’nda sayıca fazla düşman karşısında, sürekli esen sert rüzgârlarla da başetmesi gereken Osmanlı ordusunun başındaki Hüdavendigâr’ın son gece ettiği dua önemlidir. O güne kadar Allah’tan ne istediyse yerine geldiğini söyler ve “Bu defa da duamı kabul eyle” niyazını eder… İstediği, tozu dumanı def edecek bir yağmurdur evvel emirde; “Ta ki kâfir askerlerini rahat görüp yüzyüze cenk edeyim” der.

Şehadetiyle kabul edildiği anlaşılan bir isteği daha vardır Sultan I. Murad’ın. Okuyalım:

“Ya Rabb! Beni bu Müslümanlara kurban eyle. Bu mü’minleri küffar eline mağlup edip helâk eyleme. Ya İlahi! Bunca nufüsun katline beni sebep eyleme. Bunları mansur ve muzaffer eyle. Bunlar için ben canımı kurban ederim; tek sen kabul eyle. Asâkir-i İslâm için teslim-i ruha razıyım. Tek bu mü’minlere benim ruhumu feda kıl. Evvel beni gazi kıldın, âhir şehadeti nasip kıl. Amin!”

Yolunuz Priştine’ye düşerse mutlaka Meşhed-i Hüdavendigâr da denilen Kosova Meydan Muharebesi’nin yapıldığı alana inşa edilmiş külliyeyi mutlaka ziyaret edin… Türkiye İşbirliği ve Kalkınma Ajansı (TİKA) tarafından yeniden düzenlenmiş külliyede savaşla ve Osmanlı’yla ilgili bir de müze var…

İnsan ancak örneklerini birbiri ardına görünce anlayabiliyor: TİKA ülkemizin dışarıdaki en önemli temsilcilerinden biri. Kosova’nın neresine gidilse, mütevazı bir köşesinde TİKA tarafından imar, inşa veya tamir edildiğine dair küçük bir tabela taşıyan eserlerle karşılaşıyorsunuz. Tam zamanında devreye girmiş TİKA; vaktiyle Osmanlı toprağı olan coğrafyanın her yerine ulaşmış…

Şanlı bir tarihe ait eserler sayıca çok, her yere uzanılması gayet zor… TİKA yöneticilerini ve çalışanlarını tebrik ediyorum. Hayırlı işlerini Meşhed’te gördüm, Namazgâh’ta gördüm, Sinan Paşa Camii’nde gördüm; sonrasında artık tabelâ aramaktan vazgeçtim.

Kosova’da ele alınmaya muhtaç ne kadar Osmanlı eseri varsa TİKA’nın eli değmiş… Herhalde bir tavsiyemi yadırgamazlar: Ellerini değdirdikleri eserlerin genel hizmetlere dönük bölümlerinde, sözgelimi müze kısmında ve tuvaletlerde, bugünkü Türkiye’nin seviyesini yansıtmada kendilerini daha rahat hissetsinler; Meşhed’in müze bölümü hayli sönük, tuvaleti de Türkiye’nin bugünkü standartlarının hayli gerisinde…

Fatih Sultan Mehmed İstanbul’un fethinden hemen sonra hazırlıklarını başlattığı Balkan seferinde Prizren’e kadar gelmiş. Cuma namazlarını kent ahalisinin gözü önünde kılmak için üstü açık bir Namazgâh yaptırmış. Sonra da ilgisizlikten cemaatsiz kaldığı anlaşılan bir kiliseyi şimdilerde Cuma Mescidi de denilen Atik Camii’ne dönüştürmüş…

Rehberimiz Zeki Bey (Toska) “İllâ burayı da görmelisiniz” deyip bizi hayatın merkezi sayılan Şadırvan semtinin uzantısı durumundaki Maraş’a götürdü. Kamus-u Türki müellifi Şemsettin Sami’nin ismini de yaşatan Arnavut Birliği binasını geçtik, tarihi camiin yanından kıvrıldık, vaktiyle karpuz çatlatan işlevi gören şimdilerde suları kesilmiş bir sarnıçın yanı başında 700 yılın tarihini sırtında taşıyan bir çınarla karşılaştık…

Murad Hüdavendigâr’ın diktiği rivayetini nakletti, ama o dikmediyse bile onunla buraya gelenlerden birinin hayırhahlık eseri olduğu belli çınarın… Onca asra yorgunluğunu belli etmeden direnmiş olmalı… “Nihayet geldin” diye kulağıma fısıldadığını işitir gibi oldum. “İçen bir daha gelir” denilen Şadırvan’ın suyunu da içtim; hem de kana kana…

 

Taha Kıvanç

Kaynak

İlgili Gönderiler

1 / 242