Dil ve EdebiyatTürk Dili

Eller, Kendi Dillerini Seviyor

A

merika Birleşik Devletlerinde psikiyatri ihtisası yaptığım yıllarda haftada dört gün hastanede çalışıp hizmet veriyor, haftanın son günü de Gyracuse, N. Y. üniversitesinde kursa gönderiliyorduk. Bir psikiyatri için lisan diğer ihtisas şubelerinden daha çok ehemmiyetli olduğundan, ecnebi asistanlara bir sömestr lisan kursu verdiler. Kursta İngilizcenin bir hususiyeti mevzuu bahis oldu!

Bildiğiniz gibi İngilizcenin belirli bir yazma kaidesi yoktur, her kelimenin kendine mahsus bir yazılışı vardır. Bir sekreter bir kelimeyi ilk defa işitiyorsa nasıl yazılacağı hususunda mütereddittir. Mutlaka yanımda bulundurduğu sözlüğe bakar. Öğretim görevlisi bu hususta:

“İngilizceyi de Almanca gibi fonetik olarak yazmak mümkündür, yazmak kolaylaşır, fakat İngilizce teşekkül etmiş olan 800 yıllık kütüphane birimimiz altüst olur.” demişti. Bu bakımdan her İngiliz ve Amerikalı çocuğunun bu zorluğa katlanması gerektiğini kaydetmişti.

Görüleceği üzere halklarına rahatlık da verecek olan, imlâlarında çok küçük bir değişikliğe bile tahammül edemiyorlar. Her Anglo Sakson çocuğu, her kelimenin ses, mânâ ve yazılışını birer birer öğrenmeye mecburdur.

Biz geçmiş ile ilgimizi bıçak ile kesmişiz. Kendi hesabına, bir psikiyatrist olarak bunun ızdırabını hissetmekteyim. Herhangi bir Batılı, kaleme aldığı kitap veya makaleye mensup olduğu milletin veya müşterek Yahudi-Hıristiyan kökünden filozof, din adamı ve şairlerden birkaç satır aktarabilmekte, kendinde bu gücü hissetmektedir. Bizim 1000 yıllık geçmişimiz ise toprak oluyor.

Bu noksanımızın düzeltilmesi bakımından ilmi tedbire ihtiyaç vardır. Büyük halk kitlelerinin geçmiş ile ilgilerinin devamı, bakımından tarih ve edebiyat öğretmenleri görevlendirilmeli, belki merkezî bir vazifelendirme ile bunlar hiç olmazsa bir eski eseri bugünkü Türkçeye, yeni harflerle kazandırmalıdırlar.

Dr. Fahrettin Çavuşlar

Kaynak

İlgili Gönderiler

1 / 128