MakalelerTürkistan

Doğu Türkistan’ın Asil Mücâhidi: İsa Yusuf Alptekin

İ

sa Yusuf Alptekin, 1901 senesinde Doğu Türkistan’ın Kaşgar vilayetinin Yenihisar nahiyesinde dünyaya geldi. Eğitim hayatını dinî medreselerde tamamladıktan sonra takriben 20 yaşlarında, Çince bildiği için, Batı Türkistan’daki Milliyetçi Çin Konsoloslukları’nda görev yaptı. Hatıralarının 1. kısmını meydana getiren Esir Doğu Türkistan İçin (doğumundan 1949 yılında Komünist Çin istilasının başladığı devreye kadarki kısmını ihtiva etmektedir) adlı eserde hayatının bu devrelerine ait bilgileri teferruatlı bir şekilde bulmak mümkündür.

     1932 senesine kadar Batı Türkistan’da görev yapan Alptekin, görev yapmış olduğu süre zarfında SSCB’nin Batı Türkistan Türkleri’ne karşı giriştiği insanlık dışı siyasetini bizzat yerinde müşahede etti. Burada çok sayıda Batı Türkistanlı münevverle tanışıp ahbap oldu. Bu dostlarının: “SSCB bağımsızlık vaadiyle bizi aldattı. Şimdi de Doğu Türkistan Türklerini aldatıp, kendi hâkimiyetine almak istiyor. Siz Doğu Türkistan Türklerini, Bolşeviklerin bu tatlı vaatlerine kanmamaları için ikaz edin. Bugünkü şartlarda Doğu Türkistan Türklerinin Çin’den kurtarılması mümkün, lâkin Batı Türkistan’ı kendi pençesi altında tutan SSCB, Doğu Türkistan’da bağımsız bir devletin kurulmasına aslâ tahammül bile edemez. Bu sebeple siz bu aşamada Milliyetçi Çin’den tamamen ayrılmadan Doğu Türkistan için âli muhtariyet talep edecek bir yol takip edin. Bizim meselelerimizi de dünya kamuoyuna duyurmaya gayret edin” gibi telkinlerin ömrü hayatı boyunca etkisinde kaldı ve bu minval üzere bir siyaset takip etti.

İkazlar Haklı Çıktı…
     İsa Yusuf Alptekin, Batı Türkistan’da görev yaptığı sırada Doğu Türkistan’da Milliyetçi Çin’e karşı geniş bir ayaklanma patlak verir. Bu ayaklama neticesinde 12 Kasım 1933 tarihinde Kaşgar’da Bağımsız Doğu Türkistan Cumhuriyeti’nin kurulduğu ilan edilir. Bu fırsattan istifade etmekte gecikmeyen SSCB, Doğu Türkistan’a asker sevkine başlar ve ülke idaresini inisiyatifine almaya gayret eder. Bu olay da daha evvel Batı Türkistanlı münevverlerin İsa Yusuf Alptekin’e yaptıkları ikazların doğruluğunu ortaya koymaktadır.

    Yaşadığı tecrübeleri bundan sonraki hayatında ülkesi ve milletinin bağımsızlığı, halkının refah düzeyinin yükseltilmesi ve şuurlanması için kullanma gayreti içerisinde olan Alptekin, Milliyetçi Çin’in o dönemdeki başkenti Nankin’e gider. Burada Mesut Sabri Baykozi ile daha sonra kendilerine iştirak eden Mehmet Emin Buğra ve Doğu Türkistanlı milletperverlerle birlikte 1932–1946 yılları arasında “Altay” ve “Tiyanşan” adlı dergileri çıkarırlar. Bu gaye ile hayat mücadelesine bir taraftan SSCB’yi Batı Türkistan’dan çıkarmak, Milliyetçi Çin’den Doğu Türkistan için âli muhtariyet alabilmek ve diğer taraftan da Batı ve Doğu Türkistan’ın problemlerini dünya kamuoyuna duyurabilmek için mücadeleye girişir.

    Hatıratının 1. kısmında bütün teferruatıyla öğrendiğimiz bu olaylar arasında 1944 yılında Doğu Türkistan’ın İli (Gulca) şehrinde SSCB’nin de desteğiyle Milliyetçi Çin idaresine karşı bir ayaklamanın daha çıktığını görüyoruz. SSCB’nin İli’deki tesirini zayıflatmak gayesiyle Milliyetçi Çin Hükümeti, Doğu Türkistan’ın dâhilî idaresini mahallî idarecilere devretmek zorunda kalır. 1947 senesinde Doğu Türkistan’da yapılan mahallî seçimler sırasında İsa Yusuf Alptekin kurulan hükümetin “Genel Sekreterliği”ne getirilir. Vatanına bu suretle dönmüş olan Alptekin “Altay Neşriyat Evi”ni kurar ve “Erk” adı altında bir de gazete çıkarır. Bu neşriyatlar vasıtasıyla ırkdaşlarının şuurlanmasına gayret eder.

    Doğu Türkistan’ın 1949 yılında Komünist Çin tarafından tekrar istila ve işgali üzerine Hindistan’a iltica etmek zorunda kalan İsa Yusuf Alptekin’in bundan sonraki hayatının 1980 yılına kadarki bölümünü “Esir Doğu Türkistan İçin–2” adlı eserde teferruatıyla bulmanız mümkündür. Hâtırâtının 1949 senesine kadar olan kısmı Doğu Türkistan Neşriyat Merkezi tarafından 1985 yılında neşredilmiş olup, M. Ali Taşçı tarafından derlenmiştir.

Mücadeleye Türkiye’den Devam…
    1955 yılında Türkiye’ye yerleşen Alptekin burada da Türkiyeli ve Doğu Türkistanlı yurttaşlarının maddî ve manevî destekleriyle Batı ve Doğu Türkistan davasını Türk ve Dünya kamuoyuna duyurma gayretinden geri durmaz.

    1970 senesine kadar 3 defa dünya seyahati yapan Alptekin bu seyahatlerinde pek çok memleket dolaşır. Seyahatlerinde pek çok kral, devlet ve hükümet başkanlarıyla mütalaalarda bulunur. Başta Asya-Afrika Konferansı, Dünya İslam Birliği ve Dünya İslam Kongresi olmak üzere pek çok uluslararası konferanslara iştirak eder. Bu dönemde yukarıda ifade ettiğimiz “Esir Doğu Türkistan İçin; Doğu Türkistan Türkleri İnsanlıktan Yardım İstiyor ve Doğu Türkistan Davası” adlı eserlerin de sahibi olan Alptekin’in Türk ve yabancı basında pek çok yazıları yayınlanır.

    İsa Yusuf Alptekin bu mücadelesi sırasında çocuklarını da: “Bir Doğu Türkistanlı olarak Doğu Türkistan davası, bir Türk olarak Türklük davası, bir Müslüman olarak İslam davası ve bir insan olarak insanlık davası için hizmet edin” telkinleriyle yetiştirme gayretinde oldu. Doğu Türkistan’ın bir müstemleke olarak kalmasını hazmedemeyen Alptekin’in hayatındaki en büyük tesellisinin ise Batı Türkistan’ın bağımsızlığına kavuştuğunu görmüş olmasıdır. Ömrü hayatında, yaşamış olduğu bütün olumsuzluklara rağmen o mümtaz şahsiyet hiçbir zaman Doğu Türkistan’ın bağımsızlığına olan inancını kaybetmemiştir.

Fedakârlığın Zirvesindeydi…
    Bir lideri veya büyük bir dava adamını sönmez bir meşale hâline getiren kuvvet hiç şüphesiz fedakârlığı ve irade gücü olsa gerek. 17 Kasım 1995 tarihinde İstanbul’da vefat eden İsa Yusuf Alptekin’i en veciz bir şekilde tarif etmek gerekirse; fedakâr ve bir o nispette de vatanperver bir ruh ve bitip tükenmeyen irade gücü.

    Hayatını bu minval üzere yaşamış olan Alptekin, işgal edilmiş olan vatanının hürriyeti pahasına evladının ölümünü göze alacak kadar fedakâr, aynı zamanda birçok insanın tahammül edemeyeceği sıkıntılara rağmen mücadelesinden taviz vermeyecek kadar da sağlam bir irâde gücünün birleştiği bir insan. Bu beli bükülmez irade sayesinde olacak ki, uğradığı tenkitlerden yılmayan, maruz kaldığı tehditlerden korkmayan, kendisine yapılan teklifleri elinin tersiyle bir saniye bile olsun düşünmeden reddeden, uğruna canını hatta canından daha fazla değer verdiği ailesini bile fedâ eden, buna karşılık “Haklı Doğu Türkistan Davası”ndan zerre kadar taviz vermeyen mümtaz bir şahsiyet.

    Bu mümtaz şahsiyetin hayatı incelendiğinde bir özelliği ön plana çıkar ki o da, hiçbir zaman maddî bir hesap içinde olmamasıdır. Evlatlarıyla görüştüğümde kendisinin ömr-ü hayatı boyunca ağzından fâni dünyaya dâir bir kelimenin dahi telaffuz edilmediğini öğrendiğimde hayranlığım bir kat daha artmıştı. Vatanının bağımsızlığı için elini taşın altına koymayı erdemlik addeden Alptekin, sadece Haklı Doğu Türkistan Davası ile değil aynı zamanda esaret altında inim inim inleyen mazlum Müslüman-Türk Halklarının da istiklal meseleleriyle geçen bir ömür tüketmiştir.

Diğer Dava Arkadaşları
     Her milletin tarihinde mümtaz şahsiyetler vardır. Mümtaz şahsiyetleri bu mevkie yükselten değerlerin başında, mensup olduğu milletinin geleceğine yön veren mühim işleri sabır, metanet ve fedakârlıkla ifâ etmeleri gelir. XX. yüzyıl Doğu Türkistan tarihine damga vuran bu mümtaz şahsiyetler arasında Mehmet Emin Buğra, Mesut Sabri Baykozi, Osman Batur, Mahmut Muhiti ve kardeşleri ile Hoca Niyaz Hacım’ı sayabiliriz. İşte bunlar arasında bir diğeri de hatıralarını yayına hazırladığımız İsa Yusuf Alptekin gelmektedir ki, Doğu Türkistan’ın haklı hür yaşama davasına büyük hizmetleri geçmiştir. Ülkesi Doğu Türkistan’ı Çin, Rus ve komünist akımlarının etkisine düşmekten kurtarmak gayesiyle genç Doğu Türkistanlıların gönüllerine Türk olma şuurunu aşılamayı vazife addeden bir şahsiyet. Millî bütünlüğü temin etmenin yolunun ancak milliyetçilik fikri etrafında toplanmak ve yüce dinimiz İslamiyet’e sımsıkı sarılmak suretiyle gerçekleştirilebileceğini, dolayısıyla istiklal mücadelesinin millî şuur ve güçlü maneviyatla birlik ve beraberlik içinde olmak kaydıyla kazanılabileceğini savunmuştur.

Dinimiz İslam, Milliyetimiz Türk, Vatanımız Doğu Türkistan!
    İsa Yusuf Alptekin ve mücadele arkadaşları gazete ve dergiler yayınlamak, talebe okutmak, sosyal ve siyasî faaliyetleri yapmaktan hiç bıkmamış, bu faaliyetlerinden dolayı başta Çinliler ve Ruslar olmak üzere onların uzantıları tarafından “Pantürkist” olarak suçlanmışlardır.

    İsa Yusuf Alptekin, hayatı boyunca üç şiarı gerçekleştirmenin mücadelesini vermiştir ki bunları çıkarmış olduğu Erk Gazetesi’nin sağ üst köşesinde klişeleşmiş olarak görmekteyiz: “Dinimiz İslam, Milliyetimiz Türk, Vatanımız Doğu Türkistan”. İsa Yusuf Alptekin’in mücadelesini anlayabilmenin yolu Alptekin’in hayat mücadelesini her noktasıyla okuyup öğrenmekten geçer.

Kadirbilmezlik ve “Çin Ajanı” İthamları!
    Üzülerek bir tespitimizi ifade edecek olursak; insanlık ve Doğu Türkistanlılık adına esef verici durum, vatanının Çin istilasından kurtulması, fiiliyattaki mezalimi dünya kamuoyuna duyurabilmek için bıkmadan, usanmadan ve yorulmadan maddî ve manevî fedakârlıklardan kaçınmadan çalışıp didinen İsa Yusuf Alptekin ve mücadele arkadaşlarının yaptıkları hizmetin yaşarken veya öldükten sonra kadir bilmezliğe maruz kalmasıdır. Maalesef bu durum tarihte hep bu minvalde olmuştur. Tarih boyunca vatan ve milletine samimiyetle, özveriyle ve ihlâsla hizmet veren millî liderlerin kaderi bu olagelmiştir.

    Yorulmak bilmeyen büyük milliyetçi İsa Yusuf Alptekin, diplomatik pasaport taşıyan normal bir diplomatın bile, normal şartlar altında başaramayacağı çok önemli işlerin üstesinden gelmeye muvaffak oldu. Bunun bir tek sırrı olsa da, Alptekin’in şahsî heves ve rahatından vazgeçerek, insanüstü bir gayret, metânet ve sabırla çalışması, aynı zamanda kendi ruhî ve manevî gıdasını millî dâvâsı uğrunda elde ettiği ve edeceği müstakbel zaferinin ebedî hazzından alarak hareket etmesi geliyordu.

     Doğuştan milliyetçi Alptekin, kendisinin malî durumu o kadar müşkül bir vaziyette olduğu halde, görüştüğü yerlerde bundan hiçbir şey öne sürmüyordu ve şahsî hiçbir hedefi de yoktu. İlk ve son sözü “Türkistan” ve “Türklük” oluyordu. Bunları okuyup öğrendikten sonra kendisine atfedilen “Çin ajanıydı” ithamına karşı insanın; “Keşke bütün Çin ajanları İsa Yusuf Alptekin kadar Doğu Türkistan davasına hizmet edebilseler” demesi geçiyor.
    Ruhun şâd, mekânın cennet olsun…

(*) Arş. Gör. İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü.

Ömer Kul

Kaynak

İlgili Gönderiler

1 / 242