Tugtegin Dımaşk’a (Şam’a) gelince, halkın ve idârecilerin sevgi gösterileri ile karşılandı. Kendisine ordu komutanlığı verildi. Melik Dukak’ın annesi Safvet-ül-Mülk Hâtun’la evlenince, Melik Dukak dahi onun sözünden çıkmaz oldu. Bu sıralarda Haleb Meliki Rıdvan ile kardeşi Dımaşk Meliki Dukak arasında, bâzı hırslı emirlerin kışkırtması sonucu mücâdele başladı. İki kardeş arasındaki mücâdeleden istifâde eden Şiî Fâtımîler, Kudüs’ü ele geçirdiler.
Çok geçmeden Anadolu’ya giren Haçlı kuvvetleri de Sûriye topraklarına kadar ilerlediler. Ağır bir mîde rahatsızlığından muzdarip olan Melik Dukak, Tugtegin’i bir buçuk yaşındaki oğlu Tutuş’a Atabeg tâyin ettikten bir süre sonra, 1104 yılında vefât etti. Tugtegin idâreyi ele aldı. Dukak’ın oğlunun ölmesi, onun işini daha da kolaylaştırdı.
Haçlıları Hezimete Uğrattılar
Tugtegin, önce aleyhinde çalışanları Şam’dan uzaklaştırdı. Sonra da bölgedeki muhâliflerini itâate mecbur etti. İçte durumunu sağlamlaştırdıktan sonra, Haçlılarla mücâdeleye başladı. 1105 senesinde Haçlıların elinde bulunan Rafeniyye’yi fethetti. 1108 senesinde Taberiyye üzerine yürüdü ve Haçlılarla yaptığı savaşta onları hezîmete uğrattı. Kudüs Kralı Birinci Baudouin, bu zaferden sonra, Tugtegin’e antlaşma teklifinde bulundu. İki taraf arasında yapılan ve on sene süreyle geçerli olan bu antlaşma, daha çok mâlî ve ticârî konuları ihtivâ etmekteydi. Fakat bu antlaşma, 1113 senesine kadar devâm etti. Daha sonra Haçlılar Sûriye’de büyük başarılar kazandılar.
1113 senesinde Musul, Sincar ve Artuklu askerlerinden müteşekkil Selçuklu ordusu, Emir Mevdûd komutasında Tugtegin’e yardım etmek için Hıms şehrinin kuzeyine geldi. Tugtegin ile Emir Mevdûd arasında yapılan görüşmeler sonucu, Kudüs Krallığı üzerine yürünmesine karar verildi. Türk kuvvetlerinin üzerine geldiğini ve onlarla tek başına savaşamayacağını gören kral, Antakya ve Trablus’dan yardım istedi. Türk kuvvetlerinin âni baskını ve üst üste taarruzları sonunda, Haçlılar ağır bir yenilgiye uğradılar. Bütün savaş ağırlıklarını bırakarak Taberiyye’ye çekildiler. Ele geçen ganîmetlerin bir kısmı, zafer armağanı olarak Büyük Selçuklu Sultanı Muhammed Tapar’a gönderildi.
Atabeg Tugtegin bundan sonra, Selçuklu sultanının emriyle Haçlılara karşı birçok başarılı seferler yaptı. İlgâzî ve Dilmaçoğlu Toğan Arslan’la birleşerek, 1119 yılında Ensârib ve Zerdâna kalelerini fethetti. Tugtegin ve İlgâzî 1120 senesinde Haçlılar ile Tell-Dânis’te karşılaştılar. Küçük çaptaki çarpışmalardan sonra, Haçlılar geri çekildi. Bu kadar başarılar elde etmesine rağmen Fâtımîlerin idâresindeki Sûr şehrinin 1124 senesinde Haçlıların eline geçmesine mâni olamadı. Ertesi sene Musul Atabegi Aksungur Porsûkî, Haçlılara karşı harekete geçerek, Tugtegin’den yardım istedi. Tugtegin’in de katıldığı Selçuklu kuvvetleri, 1125 senesi Mayıs ayında El-Azâz’da Haçlılarla karşılaştı. Haçlıların kazandığı muhârebede her iki taraf da ağır kayıplar verdi. Haçlılar ile başarılı mücâdeleler yapan Atabeg Tugtegin, 1128 senesi Şubat ayının on ikisinde Şam’da vefât etti.
Bâtinileri Ortadan Kaldırarak İslamiyete Büyük Hizmet Ettiler
Tugtegin’in yerine oğlu Böri geçti. Gençliğinden îtibâren atabegliğin çeşitli merkezlerinde değişik vazifelerde bulunan Böri Tegin zamânında Dımaşk’ı tehdid eden en önemli meselelerden biri, Bâtınîler idi. Tugtegin zamânında da vezir olan Tâhir el-Merdeganî, Bâtınîler ile işbirliği yapıyordu. Dımaşk’ta bulunan Bâtınîlerin şehrin kapılarını açmak ve karşılığında da Sûr’u almak için Haçlılarla anlaştıklarını haber alan Böri, derhâl harekete geçerek veziri öldürttü. Daha sonra halkın da katılmasıyla şehirde Bâtınî temizliği başlattı. Altı binle yirmi bin arasında Bâtınî öldürüldü. Bu karışıklıklardan faydalanmak isteyen Kudüs kralının idâresindeki bir Haçlı ordusu, Dımaşk üzerine yürüyünce, Böri hızla harekete geçerek, yiyecek bulmak için ordudan ayrılmış olan Haçlı birliğini ağır bir yenilgiye uğrattı. Kışın yaklaşması ve yenilmeleri, Haçlıları, Dımaşk’ı kuşatmaktan alıkoydu.
Böri zamânında, Dımaşk Atabegliğini tehdid eden diğer bir tehlike ise, Musul Atabegi İmâdeddîn Zengî idi. Zengî, bütün Sûriye’yi kendi idâresi altında toplamak istiyordu. Bir süre sonra Böri’yi zayıf düşürerek, 1130 senesi Eylül ayının 24’ünde Dımaşk’a bağlı Hama’yı zabtetti. Daha sonra Hıms şehrini muhâsara altına aldı ise de, kışın yaklaşması üzerine Haleb’e döndü. Dımaşk’ta olan olayları unutmayan Bâtınîler, çok sıkı korunmasına rağmen bir fırsatını bularak 1131 senesinde Böri’yi yaraladılar. Böri aldığı yaralar yüzünden 7 Haziran 1132 târihinde vefât etti. Bâtınîleri temizlemekle İslâmiyet’e büyük hizmet eden Böri, Bâtınîlerin sûikastı ile şehit oldu.
Ölümünden sonra yerine geçen İsmâil, önce Baalbek’e hâkim olan kardeşi Muhammed’i itâati altına aldı. Sonra da Haçlıların eline geçen Bânyâs üzerine yürüyerek, birkaç günlük kuşatmadan sonra şehri ele geçirdi. Musul Atabegliği’nin, Haçlılar ve Abbâsî halîfesi ile olan mücâdelelerinden faydalanan İsmâil, gizlice yaptığı hazırlıklar sonunda Hama üzerine yürüdü ve daha önce Zengî’nin hâkimiyeti altına giren bu şehri 7 Ağustos 1133 târihinde geri aldı.
Ardından Şeyzer’i kuşattı ise de verilen büyük haraç karşılığında kuşatmayı kaldırdı. Onun bu başarıları Haçlıları harekete geçirdi. Kudüs Kralı Fulk, 1134 senesinde Havran’ı zaptetti. Buna karşılık İsmâil, Haçlı idâresindeki şehirlere akınlar düzenledi. Başarılarına rağmen İsmâil halka kötü davrandığı ve ağır vergiler koyduğu için, öldürüleceği korkusuna kapıldı ve Musul Hâkimi Atabeg Zengî’ye başvurarak şehri teslim etmek istedi. Durumdan haberdâr olan asker ve halk, buna karşı çıktı ve 1 Şubat 1135 târihinde, İsmâil öldürüldü.
İsmâil’in yerine kardeşi Şihâbeddîn Mahmud geçti. Zengî, İsmâil’in mektubu üzerine Dımaşk önlerine gelerek, şehri kuşattı. Fakat kuşatmanın ve beklemenin bir faydası yoktu. Tarafların görüşmesi ve halîfenin, Zengî’den Musul’a dönmesini istemesi üzerine anlaşma yapıldı. Zengî’nin Dımaşk’tan ayrılmasından sonra, antlaşma şartları yerine getirilmedi. Atabeg Zengî’den korkan Hıms Vâlisi Humartaş, şehri 1135 senesi Aralık ayının otuzunda Şihâbeddîn Mahmud’a teslim etti. Atabeg Zengî, bir süre sonra Hıms önlerine gelip, şehri kuşattı. Ancak buranın kolay kolay ele geçirilemeyeceğini anlayarak, Mahmud ile antlaşma yapıp, 1137 yılında kuşatmayı kaldırdı.
1139 senesinde Bânyâs havâlisini yağmalayan Haçlılar üzerine yürüyen Mahmud aynı sene Dımaşk’a döndükten sonra, 23 Haziran’da kendi adamları tarafından öldürüldü. Mahmud’un öldürülmesinden sonra, atabegliğin kudretli emirlerinden Muîneddîn Üner’in desteği ile Mahmud’un kardeşi Cemâleddîn Muhammed başa geçti. Muhammed’in kardeşi Behram Şah, Zengî’nin yanına kaçtı ve onu ülkesi üzerine tahrik etti. Zengî bu fırsatları hakkıyla değerlendirdi ve iki aya yakın bir kuşatmadan sonra 1139 senesi Ekim ayının 10’unda Baalbek’i ele geçirdi. Dımaşk üzerine yürüdü ise de zaptetmeye muvaffak olamadı. Cemâleddîn Muhammed ise 29 Mart 1140 târihinde yakalandığı hastalıktan kurtulamayarak öldü.
Muhammed’in yerine oğlu Mucireddîn Abak başa geçti. Ancak atabegliğin bütün gücü, Muhammed’in annesi ile evlenen Vezir Üner’in elinde idi. Vezir Üner, Emir Zengî’nin ölümünden faydalanarak Musul Atabegliğinin idâresinde olan Baalbek’i ele geçirdi. Daha sonra Haleb Atabegi Nûreddîn Muhmud’un yardımı ile Busra ve Serhat şehirlerini zaptetti. Yine Haleb Atabegi Nûreddîn Mahmud ile berâber Haçlılara karşı taarruza geçerek El-Arima Kalesini ele geçirdiler. Devlete başarılı şekilde hizmet eden Vezir Üner, 19 Ağustos 1149 târihinde ölünce, Abak bütün yetkileri eline aldı. Bu arada aleyhine birçok isyânlar patlak verdi ise de duruma hâkim oldu. Bundan sonra Haleb Atabegi Nûreddîn Mahmud, Dımaşk’ı ele geçirmeye çalıştı. 1150 ve 1151 senelerinde şehri iki defâ kuşattı ise de başarılı olamadı.
Nihâyet Nûreddîn Mahmud 26 Nisan 1154 târihinde şehri ele geçirerek Dımaşk Atabegliğine son verdi. Atabeglik’in son hükümdarı olan Abak ise 1169 senesinde Bağdat’ta öldü.
Kültür ve Medeniyet:
Selçuklu devlet teşkilâtına benzer bir teşkilâtla yönetilen Dımaşk Atabegliği emirleri, başkent Dımaşk’ta mescitler, medreseler, hastâneler ve hamamlar inşâ ettirdiler. Yeni mahalleler ve îmâlât bölgeleri kurdular, su kanalları yaptırdılar. Dımaşk’ın ilk hastânesi olan Dârüşşifâ, Melik Dukak zamânında yaptırıldı. Safvetül-Mülk Hâtun’un yaptırdığı mescit, Mescidi Hâtunı Zümrüd olarak bilinmektedir.
Tugteginliler devrinde Dımaşk, Sûriye’nin kültür merkeziydi. Çevre ülkelerden birçok ilim adamı buraya geldi. Dımaşk’taki medreselerde dînî ilimlerin yanında fen ilimleri de okutulmaktaydı. Sâdırıyye, Emîniyye, El-Medresetül-Muîniyye, Medresetül-Hâtuniyye ve Câruhiyye Medresesi, bu devirde yapılan ilim yuvaları arasındaydı.
Şeyh Burhâneddîn Ebü’lHasan, Ali el-Belhî, Şeyh Şerefül-İslâm Abdülvâhid, Necmeddîn eşŞîrâzî, Zeynüddîn elFattalî, Cemâleddîn İbnül-Müslim esSülemî, Kâdı’l-Kudât Müntehibeddîn Ebü’l-Meâlî Muhammed gibi büyük âlimler Tugteginliler zamânındaki belli başlı âlimlerdir. Yine Dımaşk’ta yetişen iki büyük târihçi İbni Kalânisî ve İbni Asâkir de bu atabeglik zâmanında yetişmiştir.
Tugteginliler, Sûriye’deki deri sanâyiini büyük ölçüde geliştirdiler. Kâğıt îmâli endüstrisinde de büyük gelişme görüldü. Pamuklu ve ipekli kumaşlar ile tahıl ticâretinde mühim gelişmeler oldu.