Dil ve EdebiyatTürk Dili

Dil, Kültür ve Savaş

ABD Eski Başkam Nixon,  “Gerçek Savaş” adlı kitabında çok dikkate şâyân fikirler ileri sürüyor. Bunlardan biri savaşın “dünya çapında olması“, ikincisi ise savaşın “hayat ve toplumun her seviyesinde” sürmesidir. “Neticeye bir milletin askeri, ekonomik, fikri ve mânevi güçlerinin hepsi tesir etmektedir” diyor.

Nixon’un savaşın neticesine, askerî ve ekonomik güçlerle beraber, “fikri ve mânevi güçleri” de katması bizi yakından ilgilendirir. Zira Türkiye’yi hür ve müstakil olarak yaşatan başlıca kuvvet, maddi olmaktan ziyade mânevidir. Türkiye maalesef maddî bakımdan asırlardan beri güçlü olamamıştır ve bu zaafını mânevi güç ile telâfiye çalışmıştır.

Mehmet Akif İstiklal Marşı’nda:

Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddım var.

Mısraları ile bu hakikati belirtir. Çelik zırhlara karşı imân!

Gerçekten Türkiye İstiklâl Savaşı’nı maddi gücü ile değil, mânevi gücü ile kazanmıştır. Mânevi güce dayanmayan maddî güç başarı kazanamaz. Makineyi kullanan insandır. İnsan eğer ümitsiz, korkak ve inançsız ise makineyi bırakır kaçar. Buna karşılık Türk İstiklâl Savaşı’nda görüldüğü gibi, mânevi güç, bütün milleti, köy kadınına kadar seferber eder. 

Bir milletin mânevi gücü ve hayat felsefesi, onun kullandığı dil ile ifade edilen kültür eserlerinde tecelli eder. Elle tutulmayan manevî değerler dil ve kültür eserleriyle nesilden nesile aktarılır. Üzerinde düşünmeyen kimseler için kelimeler ses ve işaretlerden ibarettir. Fakat o işaretler, içinden elektrik akımı geçen tellere benzerler. Tel koptu mu veya arızalandı mı elektrik akımı kesilir, ampul söner ve ev karanlığa gömülür. Kelimelere bağlı olan duygu ve düşünceler için de durum aynıdır.

Sadece İstiklal Marşı’nı ele alınız. Türk milletinin İstiklâl Savaşında uğruna savaştığı temel kıymetleri yüksek bir heyecan tonu ile ifade eden bu şiirde, Dil Kurumcuların tasfiye etmeye çalıştığı “hilal, celal, helal, hak, istiklal, millet, hürriyet…” gibi kelimeler vardır. Bu kelimeleri yeni nesillere öğretmez veya uydurma kelimelerle değiştirmeye kalkarsanız, bu şiirin içinde saklı olan mânevi gücü anlatamazsınız.

İstiklal marşı’nın yanısıra daha yüzlerce eser ve bunlarda duygu ve düşünce akımını sağlayan binlerce kelime vardır. Dili tasfiye edenler, kelimeleri sadece ses ve taşıdığı işaretten ibaret sanmışlar, onun içinde taşıdığı mânevi gücü görmemişlerdir. Mânevi güç Mevlânâ’nın Mesnevi’sinde söylediği gibi gözle görülmez, onu görmek için göz ve kulak da kâfi değildir.

Sırr-ı men ez hâle-i men dûr nist
Lik çeşm u güşra ân nur nist 

Türkiye’de dili, ifade ettiği muhtevadan ayıranlar, milli kültüre bilerek veya bilmeyerek büyük zarar vermişlerdir. Nesiller arasında duygu ve düşünce akımının kesilmesi bize çok pahalıya mal olmuştur. Fakat yeniden bu akımı tesis mümkündür. Bunun çarelerini araştıralım.

Prof. Dr. Mehmet Kaplan

Kaynak

İlgili Gönderiler

1 / 128