in delille isbât edildi ki, “öztürkçecilik” denilen akım ilme aykırıdır. Târihi ve milli gerçeklerimize uygun değildir. Türk dil ve kültürünün binlerce yıllık târihi tekâmülüne zıttır. Bize emsal olabilecek tarihin büyük medenî milletlerinden hiç birinin kültür hayatında böyle bir millî dili tasfiye ve tahrib hareketi örneği yoktur.
İlmin bu konuda ortaya koyduğu ölçü ve hadler bellidir. Dil fertlerin dışında ve üstünde, objektif, içtimaî bir varlıktır. Kaideleri kimsenin keyfine, şahsî takdirine göre teşekkül etmiş değildir. İlmin, kanunlarım, kaidelerini, varlık şartlarını, işleyiş ve gelişme istikametlerini ortaya koyduğu ve imkânlarını belirttiği bir müessese üzerinde keyfe ve hususi maksadlara göre teklif ve tercihlerde bulunmak, kimsenin hakkı ve haddi olmamak gerekir. İlim, Türkçe için, hiç bir bakımdan “öztürkçecilik” diye bir istikamet göstermemekte, böyle bir ameliyat zaruretinden bahsetmemektedir. “Öztürkçeci” geçinen uydurmacılar da dikkat edilirse; kendi sakat tutumlarının müdâfaasını “ilim böyle emrediyor” diye yapmıyorlar. “Biz devrimciyiz; yaptık oldu, yaparız olur!” demagojisi içindedirler. İlme karşı siperleri “devrimcilik” tir.
Tarihi kökler dediğimiz milli hayat damarlarımızı kesmek ve tarihten kopmak arzularını ise zaten saklamıyorlar. Onlara göre “Milli Kültür”, akıllarına estiği gibi, “İcat edilebilecek” bir şeydir. “Millet” dediğimiz ise iktisâdı temler ve kıskançlıklar etrafında toplanmış bir “halk” veya “halklar” topluluğudur! Nesiller arası anlaşmazlık ve kültür kopukluğu bizim için ne ölçüde vahim bir durum, bir endişe ve ıstırap kaynağı ise, onlar için o ölçüde sevindirici bir haldir, başarılarını gösteren bir sonuçtur. Bu kadar saçma, bu kadar akıl dışı bir yolda ısrar etmelerinin belki de en mühim sebebi böyle bir neticeye ulaşabilmektir.
Bu itibarla, bu kişileri ilimle, mantıkla, selim akılla ikna etmenin, târih, millî kültür, millî fayda, milliyetçilik diyerek yola getirmenin imkânı yoktur. Bunlar kökü içerde ve dışarda birtakım organizasyonlarla birbirlerini “ödüllendiren” çıkar topluluklarıdır. Meslekleri milli kültür yıkıcılığıdır. Geçimleri bu yoldandır. Devrimsıtmasına tutulmuş, herşeyi ile sığ bir grup “aydını” da peşlerine takmış olarak “öztürkçe” satarlar, cahili, gafili, kaygısızı, moda düşkünü ve renksizi hep bir arada sebeplenirler.
Milliyetçilerin ilmî ve milli mücadelesi, bunları ikna etmek için değil, iyi niyetli fakat hakkıyle gelişmemiş aydınlan, yeni yetişen çocuklarımızı ve gençlerimizi bu kültür bozukluğundan korumaktadır. Propagandanın şiddetle tesirinde kalan siyaset ve idare adamlarımızı, devlet sorumlularını da bunların maalesef yaygın olan fena tesirlerinden kurtulmaya çalışıyoruz.
Ayvaz Gökdemir