KültürümüzMakaleler

Cezayir’de Türk İzleri

K

resim

uzey Afrika ülkesi Cezayir, 1516- 1830 yıllan arasında Osmanlı İmparatorluğu hâkimiyetinde bir eyalettir. Türk denizcilerden Oruç Reis ve Barbaros Hayrettin Paşa tarafından Osmanlı topraklarına bağlanmıştır. 
Türk reislerin 16. Yüzyılda düzenledikleri deniz seferleriyle Osmanlı topraklarına katılan Cezayir Tunus, Trablus bölgelerine İstanbul’dan yeniçeriler, Antalya, Denizli, Aydın, İzmir, Manisa, Balıkesir gibi batı Anadolu vilâyetlerinden leventler gönderildi. Türk idari teşkilatında Osmanlı yönetimince bu bölgelere “Mağrip Ocakları” veya “Garp Ocakları” adı verilirdi. 

Osmanlının Cezayir’de Kurduğu Sistem
Yalnızca bu yerlerle sınırlı kalmayıp bütün Akdeniz’de büyük bir güç haline gelen Türk denizci reisleri, Osmanlı idaresi tarafından çeşitli yerlere “Bey” olarak tayin edilir ve “Cezayir Dayıları” adıyla anılırdı. “Dayı” denilen bu kişiler. Türk denizcileri olarak Kuzey Afrika’dan Anadolu’ya, Ege kıyılarından Rumeli’ye uzanan geniş bir coğrafyada etkin kuvvet haline gelirlerdi. Bu etkin olma, savaşmaya dayalı bir hayat tarzına bağlıydı. 

Merkeze uzak olan bu bölge Osmanlı hâkimiyetine girdikten sonra merkez Cezayir şehri olmak üzere kendine has bir sistem kuruluyor. İstanbul’dan buraya, bütün Akdeniz coğrafyasını kontrol eden bir Beylerbeyi tayin ediliyor. Buna Cezayir “Dayı” sı deniyor. Ayrıca, Akdeniz’i kontrol etmek için Cezayir, Tunus, Libya ve adalara kaleler yapılarak buralara gemi reislerinden kumandanlar tayin ediliyor. Bunlara da Dayı deniliyor. Savaş sırasında bunlar kuvvetlerini birleştirerek sefere çıkıyorlar, baskınları beraber önlüyorlar, bölgeden vergi toplayıp İstanbul’a gönderiyorlar. Sistem, Osmanlı bu topraklardan çekilene kadar, fakat dayıların zaman zaman birbirleriyle rekabete girmeleri sebebiyle gittikçe zayıflayarak devam ediyor. 
Cezayir’de Türk İzleri

Cezayir’deki Türk izlerini anlatmadan önce, Cezayir’in Türkiye’yi, daha doğrusu bugünkü Anadolu insanını ne ölçüde etkilediğini kısaca hatırlamak gerekiyor.

Cezayir’de, Anadolu’dan giden, bazısı geri dönen, pek çoğu da orada kalan şair askerlerimiz vardır. Ayrıca oranın giyim kuşam âdetleri de bir zaman özellikle İstanbul bıçkınlarını etkilemiş ve “Cezayir kesimi” denen bu giyim şekli son asra kadar devam etmiştir. Bu şairlerin deyişleri Çankırı yaren sohbetlerinde, Maraş’ın Göksun ilçesinde, Bingöl, Gaziantep, Erzincan, Bursa ve daha pek çok yerde düğünlerde gelin almaya gidilirken, gelin getirilirken, kına gecelerinde oyunlarla beraber halen söyleniyor. Bu düğünlerde ve sohbetlerde söylenen 

“Cezayir’in gemileri yağlanır
Yağlanır da tersaneye bağlanır
Cezayir’de koç yiğitler eğlenir
Mısraları oradaki Türk yiğitlerin içinde bulundukları fiziki ve tarihî şartları da gözümüzün önüne getiriyor. Bunları anlattıktan sonra Cezayir’de bıraktığımız Türk izlerini, pek etraflı olmamak kaydıyla anlatabiliriz.
Fransız işgalinden önce Cezayir’de Osmanlının yaptırdığı yüzden fazla mescit varmış. Şimdi onlardan pek azı kalmış. Kaleler, saraylar hep bu oran içinde. Bunların pek çoğu Osmanlı-Endülüs mimari karışımı… Mimarları orada yetişenlerle beraber, İstanbul’dan gidip Cezayir’e yerleşenler.
Fransızlar Türk izlerini silmek ve ülkeyi Fransızlaştırmak için bu eserlerin büyük bir kısmını yok etmişler. Oruç Reis’in mezarını bile kaybetmişler. Ayakta kalan ve bu günkü yönetimin onardığı en önemli eser Cezayir Dayılarının 1830 yılına kadar kullanımında olan “Daru’s-Sultan” (Sultan evi). Burası Topkapı Sarayı’ndan sonra Osmanlı coğrafyasındaki en büyük ve gösterişli saray.
Baba Oruç ve Barbaros’un Cezayir’in bir körfezinde kurduğu eski başkent el-Kasba (Türkçedeki kasaba karşılığı) mahallesi ve 65 senede tamamlanan kale. Burası önceleri sadece askerî iken, sonraları Dayıların da kaldığı bir merkez oluyor. Biraz ilerde, sahilde amirallik binası. Çevresinde üç adet Osmanlı burcu var. Bunlardan birisinin adı Burc-ı Hay İstanbul. Amirallik binasının yakınında Yeniçeri Camii. Cezayir Kalesi, Lala Hadvac Sarayı, Hakim Bahçeleri, El-Ahmer Hapishanesi, Ağa Burcu şimdi de ayakta.

Cezayir’de Osmanlı Camileri

Gene körfezde, Oruç reis ve Barbaros tarafından kurulan leventlerin kaldığı büyük yapı ve amirallik binası. Restore edilmiş, ziyarete açılmış durumda. Bunlardan başka ayakta kalanlardan bazıları ise, benim öğrenebildiğim kadarıyla, şunlar:

Osmanlı beylerine ait Muhammed Bey Camii ve Bey Sarayı, Mebscid-i Bey Muhammed Kebir, Oran şehrinde Muhammed Sağir Bey Camii, Tlemsen şehrinde Sidi İbrahim Camii, Sidi Bel Hasan Camii, Şeyh Senusi Camii, Sidi Halevi Camii, Cami-i Kebir ve en önemlisi Ebu Medyen Camii türbe ve medresesi.

Cezayir’in Mustaganem şehri, zamanında dört bölgeye ayrılmış. Bunlar Berberiler, Osmanlılar, Fransızlar ve Cezayirliler olarak kendiliğinden ayrılmış semtler. Türklerin çoğunlukta olduğu semte Tophane ve Ayn Safa adı verilmiş. Burada halen Türk aileler ve Kuloğullarının çok olduğu söyleniyor. Cami-i Kebir ve Türklerin yaptırdığı bir hamam halen ayakta ve kullanılıyor. 

Mustaganem’in son dayısı Mustafa Bey’in sarayı Fransızlar tarafından yıkılmış, enkaz halinde. Cezayir Şehrini koruduğu yaygın olarak söylenen Veli Dede Türbesi de ayakta ve devamlı ziyaret ediliyor…

Cezayir Türk Şairleri

Kuzey Afrika’da yetişen halk ozanlarına Türk Edebiyatında Cezayir Şairleri denmiş. Askerî ocaklarda yetişen bu şairler Anadolu’daki âşıklar gibi atışmalar yapmış, Türk zaferlerini dile getirmiş, reislerine övgüler düzmüş, hasret şiirleri söylemişler. Oğuz Ali, Geda Muslu, Çırpanlı, Armutlu, Kul Çuha, Benli Ali, Nakdî, Seferlioğlu, Mağriplioğlu, Kara Hamza, Kayıkçı Kul Mustafa ile Türk Halk Edebiyatının büyük ustası Kuloğlu vs…  Kuloğlu’na ait bir şiir:

Cezayir Övmesi

Cezayir çevresi ol yüce dağlar 
İçinde oturur ağalar beyler 
Koç yiğit sılasın anar da ağlar 
Şahbaz yiğit ile dolu Cezayir 
Açılmış kıbleye doğru kapısı 
Cennet misalidir anın yapısı 
Gazi olur varanların hepsi 
Şahbaz yiğit ile dolu Cezayir
İçindedir kırklar ile erenler
Şehit olur sahrasında ölenler
Medhin söyler senin varıp gelenler
Şahbaz yiğit ile dolu Cezayir
Kal’aları vardır toplu tüfekli
Bekleyen yiğitler aslan yürekli
Sanki gemileri demir direkli
Şahbaz yiğit ile dolu Cezayir
Hakk’a uyup beş vaktini kılanlar
Din uğruna deyip kılıç salanlar
Mağrip’te Tunus’ta şehit olanlar
Medhini ederler cümle Cezayir
Kuloğlu der âşık olanlar bende
Be dahi vasfını ederim günde
Urum’da Acem’de Hint’te Yemen’de
Medhini ederler cümle Cezayir

Ahmet B. Karabacak

Kaynak

İlgili Gönderiler

1 / 242