1
580-1870 yılları arasında Türkistan’ı tamamen istila ettikten sonra Ruslar bölgede kalıcı olmak maksadıyla yeni politikalar uygulamışlardır. Uygulanan Ruslaştırma ve Hıristiyanlaştırma politikasının önde gelen teorisyenleri olan İlminski, Ostroumov, Alekterov ve Nalivkin’dir. Nalivkin ailesiyle birlikte Fergana Vilayetinin Nanay köyünde sekiz yıl yaşamış; burada Türk lehçelerini öğrenmiş, Türk halklarını yakından tanıma fırsatı bulmuştur. Ruslaştırma politikasında kültürel yöntemlerin kullanılması taraftarı olan V.P. Nalivkin (1857-1918), Türkistan’da Rus tesirini kuvvetlendirmek için iki konu üzerinde durulması gerektiğini ileri sürüyordu. Bunlar:
1. Bölgeye yerleştirilen Rus göçmenlerle yerli halkı birbiriyle kaynaştırmak.
2. Rusça’nın yerli ahali arasında yaygınlaşmasını sağlamak. Bunun için Rusların, Özellikle idari görevlerde bulunanların yerli lehçeleri öğrenmesini sağlamak.
Türkistan bölgesinde çeşitli kademelerde görevler yapan ve askeri valiliğe kadar yükselen Türk lehçelerini çok iyi bilen N. S. Lıkoşın de Nalivkin’in görüşlerini paylaşıyor ve Türkistan’da görev yapan her Rus memurun yerli dili bilmesi gerektiğini savunuyordu. N. S. Lıkoşın yerli halkın şikayetlerinin müfettişler tarafından değil polis karakolları tarafından ele alınması gerektiğini ileri sürüyordu. Bunun için de polislerin yerli halkın dilini bilmeleri gerekliydi.
N. S. Lıkoşın Rus polislerin sadece konuşma diline değil, bunun yanı sıra yazı diline de hakim olmalarını istiyordu. Rus yöneticilerin ahalinin nüfuzlu kesimini, ulema ve aydınları tanımalarını onlarla iyi ilişkiler içerisinde bulunmalarını istiyordu. Çünkü Lıkoşın’a göre halkın sosyal durumundan zamanında haberdar olmanın en iyi yolu buydu.
1886 yılında V. P. Nalivkin tarafından Rus zabıtaları için yerli dili öğrenmelerini sağlayacak kurslar açıldı. Bu kurslarda iki yıl içerisinde 50 zabıta öğrenim gördü.
V. P. Nalivkin başta sözlükler olmak üzere mahalli dillerin öğrenimi için gerekli kitaplar yayınlattı. Şehirlerde açılan Rus eğitim kurumları Ruslaştırma siyasetinin en mühim merkezleri olarak çalışıyordu. Rus yerli okulları yatılıydı. Burada Rus çocuklarla birlikte yerli çocuklar eğitim görmekteydi. Bu okulların sayısını artırmak için Türkistan Genel Valisi M. G. Çernayev bütçeden 100 bin ruble ayırmıştı. N. S. Lıkoşın “Poljizni ve Turkistane” (Hayatın yarısı Türkistan’da) adlı eserinde Yerli halkın hayat tarzının Ruslara yaklaştırılması gerektiğini, bunun içinde “Yerli halkı Rus votkasına ve sigarasına alıştırmalıyız” şeklinde ifade ediyordu. Yine aynı eserde yerli halkı idare etmenin en iyi yolunun kendi içlerinden yetişecek kimseleri kullanmak olduğu ifade edilmektedir.
1898-1899 öğretim yılında Genel Valilik yetişkinler ve öğrenciler arasından seçtiği bir Türkistanlı grubu Rusya’nın merkez şehirlerinde geziye gönderdi. Rehberlik görevini yürüten Türkistan Bölgesi Bilim Müdürü F. Kerenski bu tür seyahatlerin maksadını şöyle açıklamaktadır:
“Sartlar ve Kırgızlar Rusya’nın gücünü ve kudretini ve zenginliklerini görerek, Rusların sanat ve ticaret alanındaki faaliyetlerini yakından tanıyarak bunları çevrelerine aktaracaklardır. Onlar büyük Çar’ın gücünün sadece Ruslar üzerinde olmadığını, Rusya sınırları içinde yaşayan bütün halkları kapsadığını göreceklerdir.”
Rus yöneticiler her ne kadar bölge halkına Rus kültürünü benimsetmeye çalışıyorlarsa da yerli halkın arasından Rusça’yı çok iyi bilen ve Türkistan halkını milli hedeflere yöneltecek aydınların yetişmesinden korkuyorlardı. Bu düşüncenin sonucu olarak Rus yöneticileri bölge halkının eğitim seviyesinin asgari seviyede tutulmasını ve bunun için gerekli tedbirlerin icap ederse zor kullanarak alınmasına karar verdiler. Bu siyasetin ilk tezahürlerinden biri “Oyan Kazak” şiirinin yazarı Mir Yakup Dulatov’un sürgüne gönderilmesidir.
Rus yöneticiler yerli halkın kültürel varlıklarını da hedef almıştı. Rus sanatını yerli halka benimsetmek üzere çalışmalara başlamışlardır. 27 Ocak 1872 – 17 Şubat 1873 tarihleri arasında, sadece Taşkent’te 8 Rus Draması sahneye konuldu. 1880 yılında F. F. Nikitov rehberliğinde Türkistan bölgesinde Rus sanat toplulukları kuruldu. Bu faaliyetleri Türkistan Genel Valisi yakından takip ediyordu. 5 Şubat 1883 tarihinde Türkistan Genel Valisinin onayıyla Taşkent’te bir müzik cemiyeti kuruldu. Ocak 1884’te Taşkent Müzik Cemiyeti faaliyetlere başladı. Daha sonra bu cemiyet bünyesinde bir koro ve orkestra kuruldu.
4 Şubat 1891 tarihinde Türkistan Genel Valisi Semerkant şehrinde bir müzik drama cemiyetinin kurulmasını onayladı. Mart 1907’de Sır Derya vilayeti askeri valisi Taşkent’te bir müzik drama cemiyetinin kurulmasına izin verdi. Bu cemiyetlerin kuruluşunun temel sebebi Türkistan’da Rus sanat eserlerinin geniş kitlelere tanıtılmasını sağlamaktı. Böylelikle bölgede Rus kültürünün etkileri her geçen gün daha fazla hissedilecekti.
Rusya’nın bölgede izlediği kültür politikasının temel amaçları şunlardı:
1. Türkistan’da Rus hakimiyetinin devam ettirmek için Türkistanlıların Milliyetçilik, vatanseverlik duygularını yok etmek gereklidir.
2. Türkistan halkları kültürel olarak birbirlerinden ayrılmalıdır.
Özellikle bu ikinci hedef doğrultusunda Çarlık Rusyası çok etkili bir politika yürüttü. İlim cemiyetleri vasıtasıyla Türkistan tarihine dair maddi kalıntılar ve yazılı bilgiler toplanarak Petersburg ve Moskova’ya gönderildi. Bu çalışmalar neticesinde Türkistanlılar kendi tarihlerini Rus bilim kurumlarında öğrenmek durumunda kaldı.
Ruslaştırma siyasetinin bir diğer adımı da yerleşim yerlerinin adlarını Rusça kelimelerle değiştirmek olmuştur. Bu siyaset doğrultusunda ilk olarak şu bölgelerin ismi değiştirilmiştir. Yayık-Oral, Almatı-Verıy, Akmescit-Perovsk. Türkistan’da yer adlarının Rusça’ya çevrilmesi üç aşamada gerçekleşmiştir.
1. 1731-1822 tarihleri arasında Çarlık Rusya’sı Kazakistan bölgesinde yer isimlerinin değiştirilmesi hususunda ihtiyatlı bir politika yürüttü.
2. 1822-1867 tarihleri arasında Rusya Türkistan’ın büyük bölümüne hakim olmaya başladıktan sonra bölgeyi farklı idari birimlere ayırdı ve buralara yeni isimler verdi.
3. Türkistan’a tamamıyla hakim olduktan sonra yani 1868’den sonra “İdare Kanunu’nun” ilan edilmesinden 1917 yılında Rusya’nın Komünist sisteme geçmesine kadar olan dönemde Türkistan topraklarının devlet malı ilan edilmesiyle birlikte yer isimleri değiştirilmeye başlandı.
Türkistan şehir ve köylerinin isimlerinin değiştirilmesi Ruslaştırma siyasetinin hızlandığının en önemli göstergelerinden biridir.