Kültürümüz

Çanakkale Zaferinin İsimsiz Mimarları

resim

*İrfan Özfatura

Çanakkale Savaşları hakkında birçok şeyi biliyorsunuz.
Dilerseniz bugün adları unutulan kahramanları hatırlayalım, “Tophaneli Hakkı”
dan başlayalım mesela. Evet müttefik donanması gelmiş dayanmıştır kapımıza.

Her biri tek başına Boğazı yakacak güçtedir, zaten direniş
beklemezler. Türk topçusundan ziyade hava durumu ile ilgilenirler.

Churcill “İnanınız bana”der, “Türklerin gırtlağı
Boğazlardır. Onu demir bir pençe ile sıkmak yeterli olacak. Göreceksiniz o köhne
İmparatorluğun cansız bedeni kucağımıza yıkılacak!”

İlk ateş onuru HMS Cornwasllis zırhlısının topçu Yüzbaşısı Harry Minchin’a bağışlanır ki, “İnsanın çevresine dakikada bin 500 kilo mermi
yağması sinir bozucu olmalı, hiç bu kadar eğlenmemiştim”
yazar mektuplarına.

Amiral Carden rahattır, Londra’ya çektiği telgrafta “Mart
ortalarında İstanbul’a ulaşmayı umuyorum”
yazar… İşte o gece Tophaneli Hakkı 26
mayın bırakır burunlarının ucuna. Hâlbuki yeni kalp krizi geçirmiş, revirde
yatmaktadır, vazife denince fırlar kalkar yataktan. Işıldaklar, karakol yapan
botlar. Nabzı deli deli atar. Bu kadar heyecan fazladır. İş tamamladığında
bitkindir, düşüverir dümenin yanına.

Nusret‘in Karanlık Liman‘a döşediği mayınlar önce Bouvet zırhlısını avlar. 700 mürettebatlı gemi suya gömülür bir anda. Gaulios ve Charlemagne topçu ateşi ile saf dışı kalır.

Irrisistable ise torpidoya yakalanır, yan yatar. Makine
dairesi su dolar. Ocean zırhlısı imdadına koşar. Ancak Seyyid Onbaşı‘nın
attığı mermi dümenini bozunca yalpalayarak sürüklenir Karanlık Liman‘a ve Nusret’in
döktüğü mayınlarla tokuşurlar.

İngiliz Inflexible zırhlısı da bu bölgede mayına çarpar,
on dakika geçmeden felaket Irresistible‘ın kapısını çalar. 2 muhrip ve 7 mayın
tarama gemisi de dibi boylar ayrıca.

Sadece 6,5 saatte filonun yarısı ellerinden çıkar.

Annem Beni Yetiştirdi Cephelere Yolladı

Düşün o sene Tıbbiye tek mezun veremez. Niye? Zira hepsi
şehit olurlar.

Galatasaray Mektebi Sultanisi‘nden gönüllü gelenler süt
kuzusudur daha. Hayatlarında ilk defa tüfek tutarlar, patlayınca nasıl bir ses
çıkaracak acaba? Bir ara içlerinden biri ayaklanır, marş söylemeye başlar;

Annem beni yetiştirdi cephelere yolladı
Al sancağı teslim etti Allah’a ısmarladı.

İkisi, üçü derken hepsi katılırlar ama nasıl avaz avaz!
Sanki kırk cephe görmüş cenk kurdu kesilir, yağan mermileri hafife alırlar.
Dişler kenetli, yumruklar sıkılı, gözler çakmak çakmak… Yüzbaşı tam zamanı
deyip “hücuuum” diye haykırır. Kurulmuş zemberek gibi fırlarlar. Ancak düşman
makinelileri takırdar, yavrucaklar beş on adım atamadan biçilir, üst üste
yığılırlar.

Can bu ya can!.. Hakları nasıl ödenir ki acaba?

Bir de Mehmet Muzaffer Asteğmeni unutamıyorum.
Parasızlıktan satın alıp cepheye götüremediği kamyon lastikleri için gece
oturup banknot yapar ve sabah tutuşturur Yahudi tüccarın avucuna. Yüzlük
kaimenin altına “Bedeli Çanakkale’de altın olarak tesviye olacaktır” yazmıştır.
Hakkı verilecektir tüccara.

Nur içinde yatın, makamınız âlâ ola.

Müstecip Onbaşı- İğne Deliğinden Vurdu

Fransızlar savaş günlerinde Turquoise adlı bir
denizaltıyla Marmara’da birçok sabotaj yaparlar. Eğer beş on mil daha
yakalanmadan yol alabilseler Ege’ye çıkacak, zaferlerini kutlayacaklardır.

Nara bölgesi cenge girmemiştir daha, Müstecip Onbaşı gün
boyu topları silip parlatmaktadır. Gez göz arpacık yaparken yunusa benzer bir
karaltı görür, insiyatifini kullanıp namluyu doğrultur ve tam kulesine çakar.
Yüz metreden kibrit vurmak gibi bir şey. Düşünün ansızın bir top patlıyor ve
bir denizaltı çıkıyor ortaya. Fransız gemicileri çaresiz kalır, teslim olurlar.

Yüzbaşı Ahmed Saffet-570 Düşman Askerini Suyun Dibine
Yolladı

Calut, baskıcı, ceberut bir kraldır. Çok güçlüdür, bir dağ
gibi yürür zırhlarına sarınınca. Emrinde on binlerce muharip. O gün Calut ile
ceng etmektedir. Müminler 313 kişidirler yalnızca. Âdet olduğu üzere er diler,
genç bir çoban Hazret-i Davut çıkar karşısına, Calut kahkahalarla
gürlerken, sapanına taş koyar ve tam alnına çakar. Efsane komutan atından
yuvarlanır, gider bakarlar mevta…

İşte Calut kâfirinin adını Goliath taşıyan bir zırhlı
vardır ki Morto Koyu açıklarında demirler. Döktüğü kan, boyunu aşar.

Muavenet-i Milliye küçük bir muhriptir, elbette onunla
başa çıkamaz. Kaldı ki etrafı botlarla doludur, yanına bile yaklaşamaz. Lakin Yüzbaşı
Ahmed Saffet “Goliath’ı torpilliyebilir misin?” sorusuna “elbette” diye cevap
verir “hem de güle oynaya!”

O gece sığ sulardan gidebilmek için yükünü yakıtını boşaltır
sadece üç torpido sürer kovanlara.

Hedef Goliath! Vira Bismillah!

Goliath o gece de saatlerce mevzilerimizi döver, 23.30’da
paydos yapar.

Muavenet sahilden sahilden sürünürcesine ilerler, 600-700
metre mesafede “ağır yol” seyreden düşman muhriplerine rastlar. Adamların
gözüne perde mi iner ne, yanıbaşından geçer uzaklaşırlar. Ahmed Saffet 01.00
sularında Goliath’a yaklaşır. Nöbetçiler fark eder, pırıldakla parola
sorarlar. Muavenet’ten aynı işarette karşılık gelir. Bir kere daha sorulur,
yine aynı. Üçüncü de yabancı oldukları anlaşılacak, ateş açacaklardır. Ancak Muavenet-i
Milliye
 cevabı torpido ile verir, biri komuta köprüsüne, ikincisi baş baca
altına ve üçüncüsü de kıç tarafına. Koca gemi yan yatar ve tabak gibi sallanıp
kayar suya. Hem komutan dâhil, 570 denizciyi ardına takarak.

Bu hadise İngiliz Harp Meclisi’nde bomba etkisi yapar. İşte
o gün itibarıyla Boğaz’ın güçle geçilmesi fikrinden cayarlar.

Deniz Kuvvetleri Komutanı Amiral Fisher mesleği bırakır,
peşinden Churchill istifasını sunar. Müttefik orduları komutanı General Hamilton
günlüğüne “Düşman madalyayı hak etti” yazar.

Ezineli Yahya-Bacağı Kopsa Da Çarpışmaya Devam

25 Nisan sabahı, müttefik donanması Ertuğrul Koyu‘nu âdeta
yakar, zemini pamuk gibi atar. Tabur Komutanı Mahmut Binbaşı ve Asteğmen
Haliloğlu Abdurrahim şehadet şerbetini yudumlayınca başsız kalırlar.

Ezineli Yahya Çavuş, bölüğü derler toparlar ayrılmayın der
bir şeyler olacak burada. Nitekim River adlı şilep tam yol yürür, karaya
oturur güya. Görünüşte sahile vurmuş metruk bir kömür teknesi. Ambarlarındaki
askerler bir süre etrafı dinler, sonra filikaları yan yana getirip bir köprü
kurarlar.

Yahya Çavuş arkadaşlarını bekletir bekletir ne zamanki
düşman menzile girer, tetiğe asılırlar, kumsalı kıpkızıl kana boyarlar.
İngilizler karşıdakilerin ferdi gayretlerle direnen küçük bir grup olduğunu
anlarlar ama, 3 bin kayıp verdikten sonra.

Yahya Çavuş son kalan 5 arkadaşı ile mukavemete devam eder,
kopan bacağını; tüfeğinin kayışı ile bağlar. Ta ki damarlarında kan,
parmaklarında derman kalmayıncaya kadar. Evlidir ve oğlu Muharrem bir
yaşındadır daha.

İlgili Gönderiler

1 / 62