İstanbul’un kilidi gitti. Ahıska ağıdı.
B
üyük Sürgün Kafkaslar dizisi için TRT Genel Müdürü Şenol Göka ve ekibiyle, diziye emeği geçenlere teşekkürler. Gayemiz “üzüm yemektir”, bu yüzden dizinin eksiğine gediğine bakmadan şunu söylemek gerekir:
Milletin televizyonuna yakışan bir dizi olmuş. AK Parti iktidarlarına kadar Türkiye başta olmak üzere pek çok ülkenin “körebecilik” oynadığı hakikatler artık anlatılabilmekte.
Anadolu’da bir söz vardır; “El kadar yurdun olsun, tek üstü diken olsun”derler. Bu sözü; yurdunu, yuvasını, evini, ailesini, zalimlerin zulümleriyle kaybedenler çok iyi bilir ve anlarlar. İşte “Büyük Sürgün Kafkaslar”, yerkürede kıyamet kopuncaya kadar asla unutulmayacak zalimliklerdendir.
Orta Asya ve Kafkaslara seyahatlerimde vatanlarından, topraklarından birkaç saat içerisinde, yatak kıyafetleriyle karga tulumba hayvan vagonlarına doldurularak sürgün edilen Ahıskalıları; Kırgızistan,Kazakistan, Gürcistan ve Kırım’da çok dinledim.
“Büyük Sürgün Kafkaslar”da anlatılanlar, ekrana gelebilecek olanlarla sınırlı kalmış. Ruslar öyle iğrençlikler yapmışlar ki, ne anlatılması ne de dinlenilmesi mümkün değildir.
Vatansızlığın ne demek olduğunu; eşine çok az rastlanılan Zalim Stalin’in, binlerce Müslümanı hunharca öldürttüğü 1944 sürgününü yaşayan Kırımve Ahıska Türkleri iyi bilir. Mevzuya devam etmek istiyorum ama yeri geldi daha büyük bir sürgünden zerre kare hatırlatmak lazım geldi.
Devletsiz ve vatansız kalmanın ıstırabını, kendi topraklarından, kendi kurdukları devletten, kendi halkından koparılarak sürülen ve ölüme terk edilen, öldükten sonra da cenazelerine dahi tahammül edilmeyen atalarımız Osmanlı hanedanı bilir.
II. Abdülhamid torunu Ertuğrul Osman Osmanoğlu, manevi olarak çektiği bütün sıkıntı ve üzüntülerine rağmen, ülkesini ve halkını hep çok sevmiş bir hanedan üyesidir. 1949’da babası Şehzade Mehmed Burhaneddin Efendi’nin cenazesini taşıyan geminin; vatanına, İstanbul’a sokulmayışını hiç unutamamıştır.
Mehmed Burhaneddin Efendi daha sonra Şam’da, Yavuz Selim Camiihaziresindeki Osmanlı Hanedan Mezarlığı’na defnedilmiştir. O yıllar CHP’nin milletimize zulmettiği senelerdir. İnönü, yoldaşı Stalin’le yarış halindedir. Halkımız sürgünden beter işkenceler görmüştür. Ertuğrul Osman Osmanoğlu, Türkiye’ye ilk defa 1992 yılında gelir ve ata topraklarına ancak uluslararası seyahat belgesi ve özel izinle girebilir.
1924 yılından Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına tekrar geçtiği 2004’e kadar; yani 80 yıl; “vatansız” “pasaportsuz” ve bir “soyadı” olmadan yaşamıştır. Geçelim. Ahıskalıların da, Kırımlıların da toprakları vardı, binlerce yıldır onlarındı. Nice nesilleri oraları vatan edinmişlerdi. Dinleri birdi, dillerini de, dinlerini de seviyor ve sahipleniyorlardı.