Türk Dili

Bir zamanlar Ahenkli Türkçe Vardı

 

Bundan altmış-yetmiş sene öncesine kadar ismine “Türkçe” denen âhenkli, şık, zarif ve fikrin her çeşidini kolayca ifade edebilmeye imkân veren zengin bir dil vardı; şuh bir hanımı andırır, su gibi akardı. “Vardı” diyorum, zira artık yok, katledildi! Önce “sadeleştirme” hevesiyle binlerce kelime unutturuldu; derken Türkçe’yi koruyup gözetmekle görevli Türk Dil Kurumu bunların yerine takır-tukur karşılıklar uydurup kelime hazinesini köreltti, o güzelim âhenk kakofoniye döndü ve neticede koskoca dil unutulup gitti!

Bugünün Türkçesi merâmı ifadeye hiçbir şekilde kâfi gelmeyen, birbirinden tatsız, ruhsuz ve âhenksiz birkaç yüz kelimeden ibaret; fukaranın da fukarası hâle getirilmiş kekremsi bir sözler yığınıdır! Kelime hazinesi böyle perişan olmuş bir dilde birşeyler söylemeye çalışmak, iki satır bile olsa doğru dürüst sözler edebilmek ve bir konuyu etraflı şekilde anlatabilmek hayli zordur…

Yerlerde süründükçe sürünen, bir çukurdan ötekine düşen, ezilen, çiğnenen ve durmaksızın tekmelenen Türkçe, hiçbir zaman bugünlerdeki gibi bozuk ve kötü olmamıştı! İşte bu yüzden doğru dürüst konuşamıyoruz, yazamıyoruz, derdimizi anlatamıyoruz…

Hemen her an değişen ve yenilenen “alt” yahut “yan” diller ile sosyal medyaya mahsus tuhaf üslûbu kasdetmiyorum. Alt dillerin zaten olması kaçınılmazdır ve normaldir; sosyal medyadaki garip ifade tarzları ise sadece bizim değil, artık hemen bütün dillerin derdidir…

Asıl mesele, Türkçe’ye hâkim olması gerekenlerin yazmadaki ve konuşmadaki beceriksizlikleri!
Akademisyen fikrini söylemekten âciz, sözü uzattıkça uzatıyor, hele kafası karışıksa ve bilgisinden emin değilse yazdıkları muammâya dönüyor. Muhabir haberi yazıp hadiseyi nakledemiyor; gazetelerin yazı işlerindeki redaktörler, editörler, vesaireler de farklı değiller, Türkçe bahsinde hemen her meslek aynı sefalet seviyesinde!
 

İlgili Gönderiler

1 / 79