Balkanlar - Rumeli

Balkanlarda Kadîm Bir Osmanlı Şehri: Prizren

F

resim

ethin üzerinden uzun asırlar geçmiş, devir dönmüştür. Osmanlı’nın tam 500 yıl adaletle idare edip medeniyetler kurduğu bu topraklar bugün öksüz, üzerindekiler yetim kalmıştır. Yaklaşık ll.000 km2’lik bir toprak parçası üzerinde, müstakil bir devlet olmanın gururunu yaşayan Kosova,  Balkanların en genç devletidir. 
Türkler bugün hatırı sayılır bir topluluktur Kosova’da. Ülke topraklarında konuşulan üç dil de Arnavutça, Türkçe ve Sırp-Hırvatça’dan ibarettir. Kosova’nın toplam nüfusu ise 2 milyon civarındadır.  
Şimdi Balkanlarda, neredeyse İstanbul ile beraber Türk vatanı olmuş bir şehir düşünün… Bu şehir, Osmanlı’nın bu topraklardaki kadîm şehirlerinden biri, “Prizren”dir. Tarih boyunca Prisren, Prisrend, Prezdra, Perzerin gibi adlar taşıyan bugünkü  Prizren’e giden yolumuz üzerinde Ferizaj, Stimne ve Suha Reka’yı (Suvareka=Susuz Dere) ardımızda bırakıyoruz birer birer…
İşte, Osmanlı’nın bir zamanlar “şairler yurdu” adını verdiği Prizren… Osmanlı şuara tezkireleri bu şehri tanıtırken şöyle diyorlar: “Prizren’de bir erkek çocuk dünyaya gelse diviti belinde doğar”. Yani bu şehrin çocukları analarından şair olarak doğarlar. Evet,  bahçeli evleriyle, cami, tekke ve mescidleriyle, çeşme ve sebilleriyle; Bistriça üzerindeki taş köprüleriyle, han ve hamamlarıyla, hepsinden öte güzel insanlarıyla Prizren şehridir burası. İnce, bembeyaz minareleriyle Bursa’nın maketi,  şairler yurdu Prizren… 
Osmanlıların buraları fethinden önce l4. asırda, eski Sırbistan’ın başkenti imiş şairler ve ozanlar yurdu, civanlar otağı Prizren. 100 bini aşan nüfusuyla eskiden beri bir kültür ve ticaret merkezi olmuş Prizren. Hatta öyle ki bir zamanlar Adriyatik denizinde Dubrovnik’in önemi ne ise Balkanlarda Prizren’in önemi de o imiş. Bu yüzden bazı yazarlar Prizren’e “Balkanların Dubrovnik”i adını takmışlar. Ben de ona “Balkanların Bursa’sı” adını verdim. Nice kavimlere yurt olmuş, nice kültürlerle yoğrulmuş, havasıyla ve suyuyla Balkanların bu güzel şehri, güneyinde yer alan Şar dağlarının kuzey eteklerine kurulmuş. 
Osmanlı ile tanışması ise ta Fatih dönemine gidiyor. İstanbul’un fethinden iki yıl sonraya, yani 1455 yılına kadar… Bu tarihten sonra Prizren artık bir serhat şehri,  bir “akıncılar” şehridir. Prizren’de ilk Cuma namazı Fatih  tarafından Ortodoks kilisesinde kıldırılır. Zamanla Evrenosoğullarının şehri imar faaliyetleri; köprüler, camiler, hanlar, hamamlar ve daha nice eserlerle süsler Prizren’i.
Osmanlı ordularının Adriyatik’in güney kıyılarını fethetmesiyle birlikte Prizren-İşkodra yolu, tabiri caizse doğu-batı arasında bir atardamar olur. Artık Prizren, kervanların uğrak yeridir.  Örneğin XVI. yüzyılda şehrin en büyük zenginlerden biri olan Kukli Bey’in Prizren’de 117 dükkanı, 6 değirmeni 1 kervansarayı vardır. Romen tarihçisi Beldicenu, “Balkanlarda yeni bir şehir medeniyetinin ilk temellerini Türklerin burada attığını ve Türk kültürü tesirinin günümüzde hâlâ yaşadığını” söyler. Zaman içinde Prizren’de, Arnavut, Türk ve Sırp edebiyatına önemli katkıları olmuş çok sayıda edib yetişir. Bunlar arasında,   15.000 beyitlik ünlü “Gazavatname”siyle Prizrenli tarihçi ve şair Suzi Çelebi, kardeşi Nehari Çelebi, şair Şem’i ve Sücûdî, yaşadığı çağda Bosna tarihini de yazan Pyeter Mazreku sayılabilir. 17. asırda Prizren, Balkan Yarımadası’nın önemli sancak merkezlerinden biridir.
Bugün ismi ‘Fatih Sultan Mehmed Namazgahı’na çevrilen Namazgah, diğer ismiyle Kırık Cami; Suzi Çelebi, Kukli Beg ya da Saraçhane, Mehmet Paşa Külliyesi ya da Bayraklı, Beylerbeyi Sinan Paşa’nın yaptırdığı Sinanpaşa, Maksut Paşa ya da Maraş camileriyle Gazi Mehmet Paşa Hamamı, Prizren’deki Osmanlı yadigarlarından sadece birkaçıdır.
18. asır sonlarında Prizren, İstanbul, Selanik, İşkodra, Dubrovnik, Saraybosna ve Belgrad ile birlikte balkanların büyük kentlerinden biri haline gelir. 19. asır başlarında ise şehirde ham derici, demirci, saraç ve terzilerden başka mutafçı, bıçakçı ve tüfekçi esnafları gelişir. Hatta tüfekçilik o kadar gelişir ki Prizren’de yüze yakın tüfekçi dükkanı açılır. “Martinka” diye de anılan Prizren tüfeklerinin şöhreti Anadolu ve Mısır’a kadar yayılır.
Osmanlı ile fiilen beraberliği 1912 yılına kadar sürmüş Prizren’in. Bu beraberlik asırlarında Prizren altın çağlarını yaşamıştır, tabiri caizse. Kültür, sanat ve edebiyatta, zanaat ve ticarette bugün çoğuna hasret kaldığı muhteşem günler yaşayan Prizren’de hâlâ Türk kültür ve sanatı adına birbirinden değerli ürünler veren şair ve sanatkârların varlığı insanı sevindiriyor, kuşkusuz. Zeynel Beksaç, Taner Güçlütürk, Naim Şaban, Murtaza Büşra, Etem Baymak, Mehmet Bütüç, İskender Muzbeg, Altay Suroy, Bayram İbrahim, Esin Muzbeg, Ahmet İğciler, Agim Rifat ve Özcan Micalar gibi…
Bugün 30 civarında ibadete açık caminin bulunduğu şehirde, Şar Dağının eteklerinde kurulmuş Maraş Camii’nden başlıyoruz gezmeye Prizren’i. Nedense Maraş Camii isminden çok etkileniyorum. Bilindiği üzere Maraş’ın Elbistan kazasında da muhteşem bir Şar Dağı vardır. Hem Maraş, hem Şar Dağı… İşte Osmanlı coğrafyasında belki birbirinden habersiz iki ayrı güzel mekân…
Prizren’in ortasından geçen şirin Bistriça Nehri’nin suları hayli azalmış. İçinde gezerek elleriyle balık tutmaya çalışan çocukları görüyorum. Ve Bistriça üzerindeki taş köprülerden birinde bir hatıra fotoğrafı çektiriyoruz ardından. Köprünün ayağında kasetler satan delikanlıya bize Prizren’den hatıra kalacak orijinal Prizren halk müziğine dair bir şeyler istiyorum ama nafile… Türkçe bir şey yok diyor. Âh Rumeli türkülerim, neredesiniz ve niçin Prizren’de yoksunuz şimdi? Biz de Arnavutça bir müzik kaseti alıyoruz çaresiz…
Bir ara şehir merkezindeki tarihî Sûfî Sinan Paşa Camii’nin şerefesinde dalgalanmakta olan kırmızı bayrak dikkatimi çekiyor. l6l5 yılında aslen Prizrenli olan Sinan Paşa yaptırmış bu güzel eseri. Çarşı pazarıyla, o daracık sokaklarıyla, köhnemiş kahvehaneleriyle Türklüğün nabzı Rumeli’deki can damarlarından birisinde, burada, Prizren’de atıyor hâlâ.
Şehir merkezindeki Bayraklı Camii, yanındaki hamamla birlikte Sultan Mehmed zamanında Gazi Mehmet Paşa tarafından yaptırılmış. Ramazan günlerinde “iftar vakti,  bu caminin minarelerine çekilen bayrakla bildirildiği için bu ismi almış Bayraklı Camii. Camiin hemen yanı başındaki sokakta cıvıl cıvıl oynaşan Türk çocuklarına Türkiye’den getirebildiğimiz hediyeleri dağıtıyoruz. Sevinçten neredeyse boynumuza sarılacaklar! Prizren’de şu anda önemli eğitim kurumlarından birisi de yaklaşık 200 civarındaki öğrencisi ile Prizren Medresesi imiş. Savaş günlerinde bile hep açık kalmış burası.
Prizren’e yolu düşenlerin görmesi gereken yerler arasında tarihi Suzi Çelebi köprüsü ile hemen yakınındaki Suzi Çelebi Camii ve kabristanında uzun asırların uykusuna yatmış meşhur “Gazavatname” yazarı, şair Suzi Çelebi’nin kabri de yer alıyor.

İlgili Gönderiler

1 / 35