Balkanlar - Rumeli

Rumeli’nde İdealist Bir Türk Muallim: Abdülhakim Hikmet

M

resim

akedonya ve Krallık Yugoslavya’nın Türk eğitiminin en büyük
temsilcilerinden biri olan Abdülhakim Hikmet, 1881 yılında Gostivar’da doğdu.
İlk ve orta öğrenimini doğum yeri Gostivar’da tamamladı. Soylu ve dinî eğitimi
iyi olan bir ailenin çocuğudur. Babası Gostivar müftüsü İdris Doğan, annesi ise
Vrapçişte Köyü’nden Molla Sadık’ın kızı Hayriye Hanım’dır. Abdülhakim, biri
kız, beşi erkek olan, altı kardeşin en büyüğüdür.

Abdülhakim Hikmet Doğan Makedonya’daki Türkçe eğitimde temel
taşlardan biridir. Ancak, bu büyük Türk aydını ve eğitimcisi günümüze kadar
ciddi bir biçimde araştırılmamış, ve bizim bazı araştırmalarımızın dışında,
Türk kültürüne lâyıkıyla tanıtılmamıştır.

Abdülhakim Hikmet, Makedonya’da Türk okullarının yasaklandığı ve
Türk kültürünün en karanlık günlerini yaşadığı İki Dünya Savaşı arasındaki
dönemde eğitim çalışmalarını sürdürmüştür. Eğitimimizin en buhranlı ve en
sancılı yıllarında yaşamış olan Hikmet, bu alanda karşılaştığı bütün güçlüklere
göğüs gererek, eğitim davamızın en büyük savunucusu ve en büyük mimarı
olmuştur. Başta dünyevî eğitim olmak üzere, dinî eğitim alanında da uzun yıllar
boyunca yetiştirdiği nesiller ve öğretimde başarıyı artıran yeni metodları
izleyerek hazırladığı çok sayıda okul kitaplarıyla, Makedonya’daki Türkçe
eğitimin daima parlayan bir yıldızı olarak kalacaktır.

Eserleri

Dini kitapları:

1)Pedagojik İlmi-Hal

2Kuran-ı Kerim Derslerine Başlangıç

3)Birinci Kısım Din Dersleri

4)İkinci Kısım Din Dersleri

5)Üçüncü Kısım Din Dersleri

Birinci, İkinci, Üçüncü Kısım Din Dersleri Kitapları, konu
itibariyle küçük bir külliyat oluşturmaktadır. Bir dizi görünümünde karşımıza
çıkan bu eserlerde, din kültürünün esasları verilmiştir. Din Dersleri’nde
Allah’ı ve Peygamber’i tanımak ve sevmek, İslam dininin inanç, ibadet, ahlâk
esaslarını bilmek, namazda okunan sure ve duaları ezberlemek ve bunların
anlamlarını bilmek doğrultusunda bilgi vermek amaç edilmiştir. Bu tür bilgiler,
kitaplarda, tekrarlanan, fakat giderek derinleşip genişleyen üniteler halinde
verilmiştir. Müslüman;
“Allah,
Peygamberler, Hz. Muhammed, Melekler, Kitaplar, Kur’an-ı Kerim, Ahiret Günü,
İyilik ve Fenalık Allah’tan Gelir, Kelime-i Şahadet, Namaz ve Abdest, Ramazan,
Oruç, Bayramlar, Sadaka-i Fıtr, Kurban, Zekat, Hac”
gibi konular bu üç
kitapta ele alınmıştır.

Dini Eserlerinden Bir Örnek

Oğullarım!..

Yüzümüzü ne tarafa çevirsek; canlı, cansız birçok şeyler görürüz.
Azıcık düşünürsek; bütün bu şeylerin birer yapıcısı olması lâzım geldiğini
anlarız. Bir şey olsun da onun bir yapıcısı olmasın kabil mi?…

Meselâ:

Bir kundurayı görsek; onun yapıcısının bir “kunduracı”, bir yemeği görsek; onun yapıcısının bir “aşçı”, bir masayı görsek onun da
yapıcısının bir “marangoz” olduğunu
anlarız.

Bunlar gibi… İnsanların, hayvanların, ağaçların, suların,
madenlerin, Ayın, Güneşin, yıldızların… Hulâsa: dünyanın ve içindeki şeylerin
bir yapıcısı vardır. İşte bu yapıcıya
“Allah
denir.

Allah; yaratıcıdır. Onun için: Allah’ın bir ismi de “Halık”dır. Allah’dan başka yaratıcı
yoktur. Allah’ın yarattığı şeylere
“mahluk”
denir. Biz Allah’ı gözlerimizle göremeyiz. Bunun için: Allah’ın nasıl olduğunu
bilemeyiz. Hem de; bilmekle mükellef değiliz. Çünkü: bu zayıf aklımız; öyle
ince işlere ermez. İnsan herhangi bir san’ati öğrenmek için: senelerce ömür
tüketir de… Yine o san’atin bütün inceliklerine kolay kolay vakıf olamaz.
Nerede kaldı buna…

Biz Allah’ı; ancak peygamberlerin haber verdikleri sıfatıyla
biliriz.Allah’ın sıfatları şunlardır;

“Vücud, kıdem, beka, vahdaniyyet,
muhâlefetun- lil havadis, kıyam-ı binefsihi”

“Hayat, ilim, sem’i, basar,
irâdet, kudret, kelâm, tekvin…”

Türkçe Eserleri’nden Bir Örnek:

Henüz on altı yaşındaydım. Tahsil için Stanbol’a gittim. Stanbol;
cihanda misli bulunmayan sevimli bir şehirdir. Fakat kime, bana mı?…

Ben; gece, gündüz hep memleketimin güzelliğini düşünür, ve onun
için daima hasret çekerdim.

Tam on bir ay… Böyle geçti. Nihayet… Haziran geldi, imtihanlar
oldu, mektep kapandı, ben de hasretle kalbimi dağladığım sevimli memleketime
kavuşmak fikriyle vapuruma bindim.

Birkaç saat sonra vapur hareket etti. Marmara’ya açıldığımız
zaman;rüzgâr… Tâ uzaktan bana bir hoş koku getirmeye, sanki canıma can katmaya
başladı….

Anladım ki: Bu vatanımın kokusu!…

Ben öyle istiyorum ki: Vapur uçsun da birden bire sevimli
memleketime yaklaşsın… Fakat kabil mi?…

Hulasa: Dört gün böyle geçtikten sonra… Bütün ruhumla arzuladığım
memleketime yaklaştım ve en evvel: bana şeref fısıldayan sevimli Vardar’ı,
sonra: Dar, mümbit ovamızı, göklere doğru sivrileşen karlı dağlarımızı gördüm,
sevindim ve nazlı nazlı esen rüzgâra hitaben:

-“Haydi git ey sevgili rüzgâr!…
Anneme, babama, selâm söyle. Uzaktan… Gurbetten… Geldiğimi haber ver.”
dedim.

Ooh!… Hani o saâdetli günler?.. Hani o sevgili annem?…

Türkçe Kitapları

1)Sabah Yıldızı

2)Yeni Elifba

3)Müslümanlık-Birinci Kısım

4)Pedagojik- Elifba

5)Birinci Kısım- Türkçe Dersleri

6)İkinci kısım- Türkçe Dersleri

7)Üçüncü Kısım- Türkçe Dersleri

8) Dördüncü Kısım- Türkçe Dersleri

9)Birinci Kısım- Tarih Dersleri

Türkçe için Arap Harfleri mi?
Latin Harfleri mi?

Bizim düşüncemize göre Latin harflerinin birçok mahzurları var. Bu
mahzurların biri de lisanımızın bütün mahreçlerini edaya kâfi miktarda eşkalin
bulunmamasıdır.

Eğer Türkçe için Latin harfleri kabul edilse… Bu noksanları ikmâl
etmek lâzım.

Bazıları; bu noksanları ikmâl için iki üç harfi birleştirmek ve
basit bir mahreç için mürekkep bir şekilde icat etmek istiyorlar.
“ C- dj”, “ Ç-tch”, “Ş- ch” gibi…

Allah için söylenmeli bundan daha garip, daha acayip dünyada ne
var?

Hulâsa:

Milli ve dinî varlığımızı tesmîm edeceği (zehirleyeceği) şüphesiz
olan Latin harflerini düzeltmek için sarf edeceğimiz emek ve himmeti; dinî ve
milli bir mahiyeti iktisap eden bunca senelik harflerimizin ıslahına sarf
edecek olursak… Öyle sanıyorum ki: daha akilâne hareket etmiş oluruz.

 

 

 

 

İlgili Gönderiler

1 / 34