T
ürkistan, Güney Kazakistan’da Hoca Ahmet Yesevi hazretlerine ev sahipliği yapan munis, dingin, bereketli bir şehir. 900 yıl önce terk-i dünya edip, altmış üç yaşına geldiğinde “haddi aştık” diyerek yerin altındaki çilehanesinde irşad vazifesini sürdüren bir büyük mutasavvıfı, hikmet sahibini bağrında barındıran güzel bir belde. 70 yıl Rus esaretinde kalan bu coğrafyada küllenen İslamiyet, Onun manevi tasarrufu ile kor hâlinde kalmış ve yeniden ocak tütmeye başlamıştır.
Hoca Ahmet Yesevi, “Pir-i Türkistan”… Anadolu’yu mayalayan Mevlana, Hacı-Bektaş-i Veli, Yunus Emre, Ahi Evran gibi büyük zatları çeşmesinden kana kana içiren mürşid, âlim, abid bir zat.
Küçük yaşta anne ve babasını kaybetmiş, öksüz ve yetim büyümüş. Türkler arasında İslamiyet’in yayılmasına büyük katkıları olan Hoca Ahmet Yesevi, bir süre, bugün Otrar’da medfun bulunan “Aslan Bab” isimli şeyhin yanında dinî, ahlakî ve tasavvufî eğitim aldı.
Hocasının vefatından sonra, dönemin önemli ilim merkezlerinden Buhara’da Yusuf Hamedani’ye intisab ederek, onun talebesi oldu. Eğitimini tamamladıktan sonra Yesi şehrine dönerek, ocağını kurmuş, irşad vazifesini ifa etmeye başlamıştı. Bütün imkânsızlıklara rağmen binlerce talebe yetiştirmiş farklı beldelere göndermişti.
Ne yazık ki ülkemizde çok az bilinen Hoca Ahmet Yesevi, esas itibariyle talebelerine; ahlaklı, meslek sahibi, hakkaniyetli, mütevazı olmayı; daha önemlisi gittikleri yerde birliği ve dirliği telkin etmeyi öğütlemiştir.
Kendisi Arapça ve Farsça’yı çok iyi konuşabildiği hâlde en önemli eseri olan “Divan-ı Hikmet”ini Hazreti Peygamber’in yaşadığı İslâmı, bu İslâmı anadiliyle, herkesin anlayabileceği Türkçe ile yazmıştır.
Ve bu eser, İslamiyet’ten sonraki Türk edebiyatının daha önce yazılan Kutadgu Bilig’den sonraki bilinen en eski örneklerinden ve Tasavvufi Türk Edebiyatı’nın da ilk eserlerindendir. Ulaşılabilen 252 hikmet ve 1 münacattan oluşan bu muhteşem eser didaktik ve manzum bir eserdir.
Bugün eğitimde önemli bir metod olarak uygulanan “İstifham (soru sorma)” ve “Tecahul-i Ârif (bilmezlikten gelme)” sanatları çok güzel bir şekilde kullanılmıştır. Bu vesile ile muhataplarını incitmeden, onların da düşüncelerine önem vererek ve tefekküre sevk ederek kavl-i leyyin ile İslamiyeti ve onun cihanşümul değerlerini muhataplarına anlatmaktadır.
Bu büyük mutasavvıf ve âlim zatın ülkemizde tanınması Türkiye ve Kazakistan devletlerinin ortak üniversitesi olan “Ahmet Yesevi Üniversitesi” ile mümkün olabilmiştir. Bugün, bu ortak üniversitede on bini aşkın 29 ülke ve muhtar Cumhuriyet’ten öğrenciler, “Pir-i Türkistan”ın mefkuresine uygun öğretim görmekte, aldıkları Tıp, Mühendislik, İşletme, İktisat, İlahiyat, Edebiyat eğitimlerinin yanı sıra, hemen yanı başlarında medfun bulunan büyük zatın hikmetlerini dalga dalga yaymaktadırlar.
UNESCO 2016’yı, “Ahmet Yesevi ve Fuad Köprülü Yılı” ilan etmiştir.
Bu münasebetle ülkemizde birçok faaliyet tertip edilmektedir. Birçok kurum ve kuruluşun düzenlediği faaliyetler serisi içinde en çok dikkati çeken; Ahmet Yesevi Üniversitesi ve TİKA’nın yaptığı faaliyetlerdir.
Ahmet Yesevi Üniversitesi, 25 ana başlık altında 200’ü aşkın faaliyet planlamış ve uygulamaya sokmuştur. Bu faaliyetler içerisinde hiç şüphesiz en önemli çalışma “Divan-ı Hikmet Hoca Ahmet Yesevi” başlıklı muhteşem baskılı eserdir.
Eserin hazırlanmasında emeği geçenleri ve özellikle Ahmet Yesevi Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanlığı’na teşekkür ederim.
Yazıma, teberrüken onlarca Hikmet’ten biri ile son vermek isterim:
Altmış üçe yaşım ulaştı, geçtim gafil,
Hakk emrini sıkı tutmadım, kendim cahil,
Oruç, namaz kazaya bırakıp oldum ergin,
Kötüyü izleyip iyilerden geçtim ben işte…
Prof. Dr. Muhittin Şimşek