Y
ıl, 1983. İstanbul’da Vilayet Bahçesi içerisindeki arşiv binasında çalışıyorum. O gün arşivdekiler, önemli bir devlet büyüğünü ağırladılar. Yetkililerden gerekli bilgileri alan devlet büyüğümüz, arşivde araştırmalarda bulunan ilim adamları ile de sohbeti ihmâl etmedi. Bu arada Amerikalı bir bayanla arasında geçen konuşma çok ilginçti.
– Siz nereden geldiniz?
– Amerikaliyım.
– Hangi konuda çalışıyorsunuz?
– Osmanlı Padişahlarının hanımları üzerinde çalışıyorum. Daha doğrusu Harem-i Hümayun hakkında araştırma yapıyorum.
– Ooo! Çok güzel. O hanımların entrikalarını da yazıyor musunuz?
Amerikalı önce entrika kelimesini çıkaramadı ve ne demek mânâsına; “Entrika?” diye sordu. Devlet büyüğümüz açıklama gereğini duymuştu:
– O kadınların yanlış işleri, dalavereleri, devlet işlerini bozmaları, gizli planlar…
Amerikalı bayan bu kez ciddileşmişti:
– Entrika yoktur, diye cevap verdi ve sordu, Allah aşkına nereden çıkarıyorsunuz bunları?
Bizimkinin verecek cevabı yoktu. Lâfı değiştirip başka konulara girdi ve sonra da salonu terk etti. O gün öğle paydosunda isminin Leslie Peirce olduğunu öğrendiğim orta yaşlardaki Amerikalı hanımla arşiv bahçesinde çay içerken o günkü konuşmayı ve gerçekleri sordum. Kadıncağız çok şaşkındı:
– Sizleri anlayamıyorum. Tarihinize karşı neden böyle peşin hükümlüsünüz. Ben arşive gelmeden önce Osmanlı saray kadınları hakkında tarihlerinizde yazılanları okudum. Ne yalan söyleyeyim, onları cahil, dört duvar arasında kalmış, hiçbir dünya görüşleri olmayan kimseler olarak algıladım. Şimdi ise bütün fikirlerim değişti. Onlar, gerçekten mükemmel bir eğitim ve terbiye görmüş insanlar. Padişahların küçüklüklerinde devlet işlerini mükemmel takip edebiliyorlar. Nurbânû ve Safiye Valide Sultanlar İngiliz ve Fransız kraliçeleri ile mektuplaşıyorlar.
Leslie Hanım hayranlık içerisindeydi. Sonra birden,
– Kösem Sultan, dedi. O günlerde televizyonlarda gösterilen Dördüncü Murad dizisi sebebiyle bu valide sultan pek gündemde idi. Belki en çok entrika içinde gösterilen bir valide sultandı.
Meraklandım:
– Peki o nasıl? diye sordum.
Leslie Peirce cevap verdi:
– Siz ona yapılan iftiraları ödeyemezsiniz, dedikten sonra, mutlaka eksiklikleri ve hataları da var. Bunları görüyorsunuz. Ancak ‘‘entrika’’ kelimesi farklı. Sanki devletini yıkmak için çalışıyor zannediyorsunuz. Oysa onların her işleri devletin menfaatine yönelik. Fakat uygulama yanlış olabilir, dedi.
Leslie Peirce Başbakanlık ve Topkapı Sarayı Arşivi ile İstanbul kütüphanelerinde birkaç yıl çalıştı. Sonra onu görmez oldum. 1983’te tanıştığım Leslie Hanım, tam on yıllık yorucu bir çalışmanın sonunda 1993’te eserini yayınlamıştı. Eser, 1996’da Harem-i Hümayun adıyla İstanbul’da basildi.
Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil