İ
stikbalde Malazgirt Meydan Muharebesi’ni Şarkî Roma’ya karşı kahredici bir üstünlükle kazanıp Anadolu kapılarıyla açık deniz ufuklarını milletimize açacak olan Sultan Muhammed Alparslan, 20 Ocak 1029’da doğdu. Babası Çağrı Bey’dir.
Şehzâdeliğinde devrin büyük bir ülkesi olan Horasan’ı yönetti. Amcası Tuğrul Beyin vefatı üzerine 33 yaşındayken Büyük Selçuklu Devleti’nin başına geçti. Kısa müddet zarfında yüksek îmân ve yüksek dehâsıyla birçok meydan muharebesiyle muharebeyi kazandı. 1064’te Gürcistan’ı fethederek Karadeniz’in kilidini açtı. Orta Asya seferinden sonra 1068’de Kars’a gelerek Bizans hududuna dayandı. Kumandanlarından Afşın Bey, Marmara ve Ege’ye kadar akınlar yaptı.
Bu gelişmeler üzerine Şarkî Roma yani Bizans’ta meşhur general Romanos Diogenes, tahta çıkarıldı. Bizans imparatoru, Türkeri geri çekilmeye zorlamak, eski Roma eyaletleri, Suriye, Filistin ve Mısır’ı tekrar alıp, Irak ve İran’ı da fethetmek vaadiyle 13 Mart 1071’de 200 bin kişilik bir orduyla Konstantiniyye’den ayrıldı.
Düşmanın gelmekte olduğunu haber alan Sultan Alparslan, karşı yürüyüşe geçti. Bir tümeni keşif için ileri sevk etti. Bu hafif tümen, general Bryennios kumandasındaki Bizans öncü birliğini darmadağın etti. Yaralı general kaçtı. Çarpışmada ele geçirilen meşhur büyük bir haç, Bağdat’ta ikamet eden Halifeye gönderildi. Halife, Müslümanların namazlardan sonra Sultan Alparslan’ın zaferi için dua etmelerini irade eyledi.
Düşman ordusu dört misli fazlaydı
26 Ağustos sabahında iki ordu, Malazgirt ovasının iki ucundan sökün ettiler. Türk ordusu, düşman ordusunun dörtte biri olarak 50 bin askerden ibaretti. Sultan, oğlu veliahd Melikşah’ı Hemedan’da bırakmış, daha sonra veziri Nizâmülmülk’ü de her ihtimale karşı O’nun yanına yollamıştı. Olur ki harp kaybedilir ve kendisi de şehid düşerse devlet hayatında kargaşa çıkmasın diye tedbir almaktaydı. Buna mukabil Kutalmışoğlu Süleyman Şah, Artuk Bey, Savtekin Bey gibi büyük kumandanlar yanındaydı.
Sultan Muhammed Alparslan, evvela Savtekin’i Romanos Diogenes’e yollayarak kan dökülmesin diye sulh teklif etti. İmparator, bu teklifi, Sultanın çekinmesine yordu ve rahatsız edici laflar etti. Savtekin Bey, bu lakırdılara hak eden cevapları verdikten sonra Hakanının yanına döndü.
Beyazlar giydi
Sabah namazı eda edilip dualar yapıldıktan sonra güneşin ardından kefene işaretle beyazlar giymiş olan Türk Hakanı, ordusuna hitap etti. Gayet veciz ve tesirli konuşuyordu. Bu samimi ve yüksek belagatle irade edilen nutkun ateşîn kelimeleriyle ordunun kalbi titredi. Alparslan, şehid düşerse o yere defnedilmesini vasiyet etmişti. O arada Bizans ordusunda paralı asker olarak bulunan Uz ve Peçenek askerler,
“î’lâyı kelimetullah” için ölümün eşiğinde yiğitler silsilesi olarak duran Müslüman Türk Ordusu saflarına katılma basireti gösterdiler.
Cuma namazından sonra hücum emri verdi
Büyük Sultan, cuma namazından sonra kılıç ve gürzünü alarak atına binip hücum komutunu verdi. Savaş, başlamıştı. Çarpışmalar devam ederken Türk ordusu kaçıyormuş gibi yaparak hilâl harekâtıyla ric’at etti. Bizans ordusu, bunu bir kaçış sanarak ordumuzun üstüne geldi. Tuzağa düşmüşlerdi. Akşam karanlığı çökerken Bizans da çöküşün başlangıcına girmişti. İmparator ve maiyeti esir düştü. Fakat andlaşma aktinden sonra serbest bırakıldılar.
Sultan Alparslan 26 Ağustos 1071’de kazandığı bu muazzam zaferden sonra Başkente döndü. Sonraki sene Mâverâünnehr’e gitti. O şiddetli muharebede şehid düşmeyen Hakan, burada bir kale kumandanının kılıcından şehadet şerbetini içti. Daha 44 yaşının içindeydi. Merv şehrine defnedildi. 9 yılda çok büyük işler yapmıştı. Seçkin bir devlet adamı ve seçkin bir askerdi. Tek veziri Nizamülmülk’tü. Nizamiye Medreselerinin kurucusu olan bu koca vezir de kıymetli bir devlet adamıydı.
Sultan Alparslan’ın yerine oğlu Melikşah geçti.
Malazgirt kutlu zaferiyle, Anadolu kapıları, artık Müslüman Türklere açılmıştı. Kısa süre sonra Alparslan’ın yeğeni Kutalmış oğlu Süleyman Şah da 1075’te Türkiye Selçuklu devletini kurdu. Payitaht, İznik’ti.
Yahya Kemal, “ırkı, îmân, toprak ve tarih yuğurur” diyor. Varlığımızı bu imkânlara borçluyuz. Lakin kaç nesildir, Osmanlı tarihi bilinmiyor. Büyük Selçuklu ve Türkiye Selçuklu devletleri ise hiç bilinmiyor.
26 Ağustos, değerlerimize dönüş için bir başlangıç olabilir.
Şehidlerimizi; bu îmânı, bu vatanı, bu toprağı bize bırakan şanlı ecdâdı rahmet ve minnetle yâd ediyoruz.