n birinci yüzyılın ikinci
yarısında Türk dilinin meşhur lügatı “Kitâbu Dîvâni Lugâti’t- Türk”ü
hazırlayan Kaşgarlı Mahmud bu kitabın ön sözünde diyor ki:
“Gördüm ki: Yüce Allah, Türk
burçlarında doğurduğu devlet güneşini; onların ülkeleri etrafında döndürdü
göklerin çemberini; ve onlara ad verdi Türk diye; ülkelerin idaresini verdi
mülk diye; zamanın hakanları yaptı onları; ellerine verildi günümüzdeki insanların
yuları; onları görevlendirdi halk üzre; onları kuvvetlendirdi hak üzre; aziz
kıldı onlara yanaşanları ve idareleri altında çalışanları; onlar (Türkler)
sayesinde muratlarına erdiler ve ayak takımının şerrinden emin oldular.
Aklı olan herkes onlara katılmalı
ve onların oklarından korunmalı. En iyi yol konuşmaktır onların dillerini;
duyurabilmek için onlara ve meylettirebilmek için gönüllerini. Takımından
ayrılıp Türklere sığındığı zaman bir düşman, güven verip ona kurtarıldığı zaman
korkularından; başkaları da sığınır onunla beraber ve üzerlerinden kalkmış olur
bütün zarar.
Buhara imamlarından ve Nişaburlu
bir başka imamdan açıkça ve kesin olarak işittim ki: Onlar peygamber efendimize
dayandırarak şöyle rivayet ettiler. Peygamberimiz (aleyhisselam)
kıyamet gününün şartlarını, âhir zamanın fitnelerini Oğuz Türklerinin çıkışını
anlatırken dedi ki:
“Te allemu: lisa:ne’t-turki fe-inne lehum mulken tuwa:len” (Türk dilini öğreniniz, çünkü onların çok uzun sürecek saltanatları vardır). Bu
rivayet, ‘tuwa:l
(çok uzun)’ kelimesindeki tı harfinin ötreli şekli iledir.
Bu
hadis-i şerif sahih ise (sorumluluğu râvilere aittir.) Türk dilini öğrenmek vaciptir;
eğer doğru değilse, aklın gereği budur.”
Not: Dîvâni Lugâti’t- Türk‘ün tek orjinal yazma nüshası İstanbul’da Millet Kütüphanesi’ndedir.