Türk Dili

Aldatmaca!

 

Bundan otuz-kırk yıl kadar önce kasaplarda etler; sığır, koyun, keçi eti diye satılırdı. Malum, geviş getiren büyükbaş hayvalardan “İnek, öküz, tosun, boğa ve manda“ya “sığır” denir.

ineğin yavrusu da “dana”dır.

Küçükbaş hayvanlar koyun ve keçidir. Koyunun yavrusuna “kuzu”, keçinin yavrusuna da “oğlak” denir. Şimdi kasaplarda ve süper marketlerin et reyonlarında hiç sığır, koyun, keçi eti yok…  Peki; o zaman bizim sığırlar yani; İnek, öküz, boğalar; koyun ve keçiler ne oldu?

Hayır hiçbirşey olmadı. İsimleri değişip sığırlar “dana” koyun ve keçiler de “kuzu” oldu. Şimdi kasaba gidip; iki kilo yağsız yerinden “dana kıyma” bir kg “kuzu kuşbaşı” istiyoruz. Kasap da hemen kesip tartıyor. “İşte dana işte kuzu, afiyet olsun” diyor.

Parayı ödeyip dükkandan ayrılıyoruz. Ama eve götürdüğümüz et, belki yedi-sekiz yaşındaki inek, boğa veya öküz eti. Yahut dört-beş yaşındaki bir koyun-keçi etidir. Yani ne yumuşak, taze “dana”, ne de hafif, leziz “kuzu”dur. Dilimiz, örfümüz, kültürümüz hergün dejenere oluyor. Teknikte ve teknolojide ilerliyoruz. Fakat milli-manevi değerlerimizi kaybediyoruz. Dilimizde öyle bir keşmekeş meydana geldiki insanlar birbirine meramını anlatamıyor. Mana, mefhum ve nüanslar kayboldu.

Bu işin sonu nereye varacak, güzel Türkçe’mize kim sahip çıkacak?

İlgili Gönderiler

1 / 79