Türkistan

Geçmişten Günümüze Türkmenistan

S

resim

ovyetler’in dağılmasından sonra Türkmenistan’ın
ilk cumhurbaşkanı olan Sefermurat Türkmenbaşı “Ruhname” isimli kitabında şunları kaydediyor:

Bağımsızlığımızı ilan ettiğimiz gün “Türkmenistan ile Türkiye iki devlet bir
millettir”
diye ifade ettim. Çünkü Oğuz bir anlamda Türkmen demekti. Oğuz
dili, Türkmen dilidir. Selçuklu ve Osmanlının dili de Türkmen dilidir. Günümüz
Türkiye Türkçesi biraz farklılaşan Türkmen dilinden ibarettir. Dilimiz, kültürümüz,
kanımız birdir. Biz Türkmenler bununla iftihar ediyor Türk kardeşlerimizden de
bunu bekliyoruz.

Biz daima itilip kakılmaya alışmışız. 74 yıllık
Sovyet döneminde daima baskı altında yaşadık, biz bütün bunlara dayandık. Çünkü
en basiti, biz görüşümüzü ifade etme hakkından dahi mahrumduk. Sovyetler Birliği
Komünist Partisi Merkez Komitesi’nin her seviyedeki idari toplantılarında genel
kurul ve kongrelerde, mecliste Moskova’da mutlak suretle Türkmenler tehdit
ediliyordu. Bu adet haline gelmişti. Türkmenleri,
“Geçmişin zararlı kalıntılarını terk edemediniz, sosyal düşünce yapınız
gelişmemiş, iktisadi açıdan gerisiniz”
diyerek küçümsüyorlardı.

Ben, Türkmenlerin Sovyet dönemindeki 74 yıllık
en ince teferruatına kadar öğrendim. Onlarda sadece Türkmenlerin birbirleri ile
olan mücadelelerinden bahsedilmekte fakat, Türkmenin zengin tarihi geçmişi hakkında
tek kelime dahi bahsedilmemiştir. Sanki böyle bir tarih yaşanmamış.

20. Yüzyıl çok ağır geçti. Tarihte hiçbir zaman
yabancı bir devletin boyundurluğuna girmemiş Türkmen, başka bir devlete bağımlı
kaldı.

1914-1918 yılarında ceryan eden I.Dünya Savaşına
iştirak edip vefat eden Türkmenlerin sayısı 80 bini geçmektedir. 1917-1930’lu yıllarda
zengin olduğundan dolayı sürgüne gönderilen Türkmenlerin sayısı 900 bini geçmiş
ve söz konusu yıllarda ülkeden çıkmak mecburiyetinde kalanların sayısı 4
milyonu bulmuştur.

1930-1937 yıllarında milliyetçi, halk düşmanı, eşkıya
diye adlandırılarak kurşuna dizilen, sürgün edilenlerin sayısını tespit etmek
zor. Çünkü
  insanlar köylerde, şehirlerde,
her gece sessiz, sedasız kayboluyorlardı. Onları sormaya aramaya korkulurdu! Türkmen
halkı işte böyle bir ruh çöküntüsü içinde yaşadı.

II. Dünya Savaşı’nda 740 bin Türkmen genci
askere alındı. Hemen hemen bunların tamamı çeşitli cephelerde öldü, binlercesi
de sakat kaldı.

Günümüzde de “Eh Sovyet dönemi iyiydi” diyen insanlarla karşılaşıyoruz. Aziz Türkmenim
yanılma, kendi kendine vatanın, bağımsızlığın büyüklüğünü ölçme! O değerlere
paha biçilmez.

Ey Türkmen! Sovyet döneminde neredeyse dilini
unutacaktın. Rusçayı bilmiyorsan seni ne okula ne işe alıyorlardı. Dinini, örf
ve adetlerini unuttun. İktisadi açıdan en geri kalan ülke idin. Milletimiz köy
ve şehirlerde çok kötü şartlarda yaşadı. Evet, ak saçlı ihtiyarlarımızın gençlere
bunları anlatması şarttır.

Türkmenistan Sovyet hazinesine her sene 10-18
milyar dolar (petrol, gaz, pamuk, kimyasal mamüller) sağlıyordu, geriye 1
milyon dolar bile dönmüyordu. Bu durumda manevi değerler kaybolup haramzadelik,
namussuzluk, alçaklık, güvensizlik, sahtekârlık alışkanlık haline gelmeye başladı.

Türkmenler binlerce yıldır millet olarak
kaybolmadan hayatlarını devam ettirmişlerdir. Sadece Sovyet döneminde anne-kız,
baba-oğul münasebetlerinde, milli değerlerimize büyük zarar verildi. Bundaki
esas gaye Türkmen ailesini yıkmaktı. Bu usulün Türkmen milletini yok etmek için
en uygun yol olduğu anlaşılıp, kasten uygulanmıştır.

Büyük dinler başta olmak üzere edebiyat ve
insanlığın iyiliğini gaye edinen bütün sanatlar örnek insan modelini ortaya
koyarlar. Bizim devletimizin ana hedefi dünya edebiyatına mevzu olmuş, yüce
ruhlu, fedakâr, mert, yiğit ve büyük hedefler güden ideal insanı yetiştirmekten
ibarettir. Bizim halkımızın her bir ferdi zengin olmalıdır ama ilk önce ilimli
seviyeli gelişen dünya görüşlü insan olmalıdır.








İlgili Gönderiler

1 / 63