ovyet idarecilerinin stratejik
yönden önemi haiz Kırım’ı, “Tatarlardan
arındırma politikası” aslında yeni bir politika değildi. Kökeni ta Çarlık
Rusya’sına dayanmaktaydı. Kırım Hanlığı’nın yıkılıp, 1783 yılında Çarlık
Rusya’sına bağlanmasından itibaren sistematik bir şekilde göçe zorlanan ve
bunun tabii bir sonucu olarak 20. yüzyılın başlarında kendi topraklarında
azınlık durumuna düşen Kırım Tatarları için Sovyet döneminde de aynı
politikanın sürdürüldüğünü söyleyebiliriz.
1921-23 yıllarında vuku bulan
açlık felaketi, 1930’lu yıllarda başlatılan köylüyü zorla sovhoz ve kolhozlarda
(devlet çiftlikleri) çalıştırma, kolektivizm ve tasfiye politikaları (idam ve
sürgün-mecburi göç politikası), 1932-33 yıllarında tekrar yaşanan kıtlık ve
açlık dönemi sonucu, sayıları iyice azalan Kırım Tatarlarını yok etmek için II.
Dünya Savaşı’nın başlangıcıyla birlikte artık son perde oynanacaktı.
II. Dünya Savaşı esnasında; 22
Haziran 1941 gününden itibaren Alman orduları Sovyetler Birliği’ni işgal etmeye
başladı. Üç yıl süren bu işgal sırasında, Alman ordusunun 1941 yılı Ekim-Kasım
aylarında Kırım’ı da ele geçirmesinden hemen sonra, Alman askeri belgelerine
göre 2-3 yerde ve 5 esir kampından toplam 9255 gönüllünün katılımıyla nefsi müdafaa
taburları teşkil edildi.
Taburların sayısı hakkında kesin
bir bilgi tespit edilemedi. Ruslara göre, Almanlarla askeri iş birliği yapan
gönüllü sayısı ise 20 bin civarındaydı. Bu rakamı yüksek tutmalarının sebebi,
Rusların Kırım Tatarlarına yapmış oldukları baskıyı haklı gösterme çabasıydı. Aynı
tarihlerde Alman ordusunda üniforma giyen Kırım Tatarlarından çok daha fazla
sayıdaki Kırım Tatarı da, Kızıl Ordu’da Almanlara karşı savaşıyordu. Savaş
sırasında Sovyetler Birliği kahramanlığını sembolize eden en değerli Sovyet
madalyası “Altın Yıldız” alanlar
arasında 9 Kırım Tatarı da vardı.
Çeşitli tarih kaynaklarına göre, II.
Dünya Savaşı esnasında 18 Mayıs 1944’e kadar olan dönemde, Sovyet ordusunda
görevlendirilen 57.000 Kırım Tatarı, Almanlara karşı savaşırken hayatını
kaybetti. 18 Mayıs 1944 tarihinde ise Sovyetler Birliği ordularında 80.000
Kırım Tatarı asker olarak görev yapmaktaydı.
1944 yılında Alman ordularının
geri çekilmesiyle birlikte Kırım Tatarlarının da kaderi değişti. 10-25 Nisan
1944 günlerinde. Sovyet ordusunun Kırım’a girmesinden sonra, Stalin idaresi,
aralarında Kızıl Ordu’da savaşan Sovyet kahramanlarının da bulunduğu Kırım
Tatarlarını Almanlarla iş birliği yaptıkları bahanesiyle “vatan haini” ilan etti ve Kırım’da bir terör havası estirerek
tarihin en büyük katliamlarından birini başlattı.
Bu dönemde, feci olayların şahidi
olan kimselerin ifadelerine göre, Kırım Tatarları kitleler halinde idam
ediliyordu. Bir kişiyi Almanlarla iş birliği yaptığı konusunda suçlamak için
iki kişinin şahitliği yeterliydi. Akmescit (Simferopon) şehrinin sokaklarındaki
ağaçlardan dar ağacı olarak faydalanılıyordu. Bu terör hareketi, Kırım
Tatarlarının, 18 Mayıs 1944 gecesi Kırım’dan topyekün sürgün edilmesiyle
sonuçlandı. Sürgünün maksadı, Kırım Tatar halkının bir yerden bir yere
nakledilmesi değil, tamamen yok edilmesiydi.
Büyük Vahşet
Dünya tarihinin utançla yazdığı
kara günlerin oluştuğu 1944 yılına dönerek yaşanan acı gerçekleri görelim. O
gece, Kırım’daki bütün köyler, Kızılordu askerleri tarafından sarıldı.
Şehirdeki bütün Kırım Tatar evleri basıldı. Çoluk çocuk, yaşlı genç herkes, 20
dakika içinde evlerinden apar topar çıkarılarak mezarlıklara getirildi. Evden çıkmak
istemeyenler, derhal orada şehit edildi. Toplananlar ise daha sabah ışıltıları
doğmadan yük vagonlarına üst üste istif edilircesine yüklenerek bilinmeyene doğru
yola çıkarıldılar.
Hınca hınç insan dolu yük
vagonları, Orta Asya stepleri ve Sibirya’ya doğru yol alırken, kilitli
vagonlar, Kızılordu askerlerinin keyfine göre, iki veya üç günde bir açıldı.
Ölenler çıkarıldı. Aç, susuz günlerce süren yolculukları bitip vagonlar
açıldığında sağ kalmayı başarabilenler arasından, kimi kendini Özbekistan’da,
kimi Sibirya’da, kimi de Urallarda buldu.
Yük vagonlarına yüklenerek
sürülen insan sayısı: 423.100
Yük vagonlarına yüklenerek
sürülen çocuk sayısı: 200.000
Yük vagonlarına yüklenerek
sürülen aile sayısı: 112.078
Anne ve babalarından ayrılarak
sürülen çocuk sayısı: 57.000
Toplama, vagonları yükleme ve
yolculuk sırasında ölenlerin sayısı: 195.471.
Sürgüne gönderilenlerin Kırım’da
bıraktıkları ve Sovyet hükümeti tarafından el konulan para yekûnu 2 milyar
440.2 milyon rubledir (1961 kur değeri üzerinden).
Sürgüne gönderilenlerin Kırım’da
kolhozlarda kalan ve Sovyet hükûmetince el konulan mal varlıklarının yekûnu: 1
milyar 400.5 milyon rubledir. (Bu varlıklar toplam olarak yine 1961 kuruna göre
takriben 6 milyar dolara tekabül etmektedir.)
Bir gecede 8730 köy, 2500 cami ve
680 okul yok edildi. Yük vagonlarına 423.100 kişi bindirildi. Bunların % 89.5’u
kadınlar ve çocuklardan oluşuyordu. Sürgün sonunda Kırım Tatarlarının % 46.2’si
hayatını kaybetti.
Böylelikle yarımadanın asıl
sahiplerinin yarımadada yaşamasına imkân verilmedi ve bu da yetmiyormuş gibi
Kırım halkının bütün kültürel değerleri yok edildi; bütün köylerin, şehirlerin
isimleri Rusça olarak değiştirildi. Katledilen ve sürgün edilen Tatarların
yerine Rus ve Ukraynalılar yerleştirildi.
Sovyet hükümeti, 25 Haziran 1945
yılında yayımladığı bir kararname ile Kırım Muhtar Sovyet Sosyalist
Cumhuriyeti’ni ortadan kaldırdı. Kırım, oblast statüsüne yani Sovyet idaresinde
bir nevi eyalet statüsüne getirilerek yine Rusya’ya bağlandı.
1500 yıllık bir tarihe sahip
Kırım yarımadasındaki Kırım Tatar halkı, II. Dünya Savaşı esnasında, 18 Mayıs
1944 tarihinde, Stalin’in başında bulunduğu Sovyetler Birliği hükümeti
tarafından – Kırım’ın jeopolitik önemi sebebiyle Kırım Tatarlarından kurtulmak
için çeşitli bahaneler öne sürülerek, bir gece içerisinde Kırım’da tek bir
Tatar kalmayacak şekilde – sürgüne gönderildi.
Sürgüne gönderilen Kırım
tatarları, Orta Asya Steplerinde ve Sibirya’da yerleşim merkezlerinden uzak
bölgelerde, mecburi çalışmaya tabi tutularak her hafta polis gözetimi ve
denetimi altında bir hayat mücadelesinin içine girdiler.