Kafkasya - Kırım

Polonya’daki Kırım Türkleri Kültürlerini Yaşatıyor

P

resim

olonya’da Bialystok Müslüman Tatar’ların,
en çok yaşadığı şehirlerden biridir. Yol boyunca ardı ardına sıralanan Tatar
Türklerine ait köyler dikkat çekmektedir.

Bialystok da konakladıktan sonra
sabahın erken saatlerinde yol arkadaşım Kamil Bey ile iki aile olarak etkinliklerin
yapılacağı Bohoniki köyüne doğru yola koyuluyoruz. Uçsuz bucaksız araziler, boy
vermiş zümrüt misali ekinler, nazlı nazlı akan sular ve sakin ortama inat
gökyüzüne ulaşmaya çalışan devasa ağaçlar, ormanlıklar… Ve bir saati aşan
yolculuğumuz ardından Bohoniki köyüne varmış oluyoruz.

Köy girişinde misafirlerini zarif
güzelliği ile karşılayan Tatar Camii;
300 yıla varan tarihi ile bölgeye yerleştirilen ilk eser olarak bilinmektedir.
Kalıcı inşa izni alamamaları üzerine “çare
tükenmez deyip”
ahşap malzemelerden küçük, şirin bir camii inşa etmişler ve
üzerine de ay yıldızı koymuşlar. Şimdilik böyle olsun deseler de gözleri gibi
korudukları ahşap camii bölgenin vazgeçilmez bir sembolü oluvermiş. Dedelerinden
yadigâr kalan bu emaneti ilgililer titizlikler muhafaza etmektedirler.

Yüz yıllar öncesinde sahip
oldukları kıt imkânlarla meydana getirilen hüsn-ü hatlar ve duvar süslemeleri
ustaların ihlaslarını göstermektedir. Bir de caminin dış tarafından kapı
yanında yer alan yine bizden olan ve bizi hatırlatan “Türkiye Cumhuriyeti TİKA Başkanlığı Tarafından Onarılmıştır”
şekilde küçük bir açıklama ülkemizin, daha bilmediğimiz nice yerlerde de ne
hizmetler yaptığını göstermektedir. Yurtlarından savrulmuş olmanın hasreti kendi
dillerinde türkülerinde yaşamaktadır.

Sade bir Türkçe ile terennüm
edilen;

Ben bu yerde yaşalmadım
Yaşallığıma doyulmadım
Vatanıma hasret kaldım
Ey güzel Kırım

Türküsünü dinlerken yine
duygulanıyoruz. “Ah Kırım!…”
derken, Kırım denilince iç çekerken haklılar. Çünkü Kırım tarih boyunca Türk
dünyasının cennet köşelerinden biri kabul edilirken; bir anda her şeyini
kaybetti, çöle çevrildi.

Bu ezgileri dinlerken bir
zamanlar bu hissiyatla yazdığım dörtlük aklıma geldi:

Ne Kırım kaldı ne
Astrahan
Gitti hanlık düştü Kazan
Ne Hazar kaldı ne Devlet-i Osman…
Rus elinde ağlıyor Kırım kan ağlıyor nazlı vatan

Sanatlarını tam bir ustalıkla
icra eden müzik ekibinden binlerce kilometre uzakta “kadifeli gelin” türküsünü ve daha nicelerini yine saf bir Türkçe
ile dinlemek nasıl bir duygudur, yaşayıp görmek gerekir…

Yüzlerinden tebessüm eksik
olmayan Polonya Müslümanları müftüsü Tomasz Miskiewicz Bey ve eşi hanım
efendinin ev sahiplikleri ve müftü yardımcısı Mirza hoca ile Varşova Tatar
Camii imam hatibi sayesinde daha birçok detayı öğrenmiş oluyoruz.

Alışveriş reyonlarında yerini
almış elişi göz nuru bin türlü mahallî işlemeler, çayırın bir tarafında gösteri
anını bekleyen heybeti ile bakışları üzerine toplayan Tatar atları, mahalli kıyafetler
içerisinde atlı gösteri yapacak iki yürekli okçunun hazırlanmaları, misafirler
için hazırlanmış hususi sofralar ve harika lezzette Tatar böreği.

Nihayetinde atlı okçuların kısa
süreli ısınmaları ardından heyecan verici bir yarışma başlamış oldu. Koşu esnasında
düz atışlar, hareketli cisme nişan almalar, baş arkasından atış yapmalar bir
birini takip ederken bir anda at üzerinde ayakta durarak nişan alma faslı
başlamış oldu.

“Allah korusun düşecekler!” şeklinde endişeli ifadeler arasında
devam eden yarış Türk kadınının üstün kabiliyetli olduğunu bir kere daha
ispatlamış oluyordu.

Az önce gururlu duruşuyla at süren,
ok atan, yarış kazanan, koca yürekli Tatar kadını at sevgisini aşılamak için
çocukları kucağına aldığı gibi eyerin üzerine oturması seyircilerin heyecan ve
takdiriyle karşılandı.

 

İlgili Gönderiler

1 / 36