Kültür

Türk Gençliği İçin Acil İhtiyaç: Güçlü Bir Millî Ve Manevî Maarif

* Samiha Ayverdi

Tarih Bilincinin Yitimi ve Milli Diriliş Umudu

Günümüz Türk genci, geçmişinden neredeyse habersizdir. Bu nedenle, mazisinin ihtişamlı varlığıyla bağlantı kuramaz, oradan kendi yaşadığı zamana değerler aktaramaz. Susuzluktan kavrulsa da, ona bir yudum su verecek kimse yoktur. Eğer ben de 1906 yerine 1926’da doğmuş olsaydım, hatalı planlanmış bir geçiş döneminin çocuğu olarak, bu kayıplara uğramış nesillerden daha beter olabilirdim.

Televizyonda hava durumundan önce gösterilen, dört bir yanı budanmış Anadolu haritasına hüzün ve utançla bakıyorum. Manastır, Üsküp, Selanik, Zağra, Tırnova, Filibe, Bağdat, Basra, Suriye, Filistin, Şam, Ürdün, Hicaz gibi Osmanlı toprakları 1912’den önce bir Türkiye haritasında gösterilseydi, acaba ne kadar yer kaplardı?

Rumeli’yi kaybettiğimiz Balkan Savaşı’nda altı, Bağdat, Basra, Halep ve Şam’ı kaybettiğimizde dokuz yaşındaydım. O zamanlar bütün bu topraklara valilerin gittiğini hatırlıyorum. Hatta Siyonizmin hedefindeki Filistin mutasarrıfına, Sultan II. Abdülhamid’in bizzat telgraf başına geçerek talimat verdiğini de biliyorum.

Ekrandaki o küçülmüş Anadolu haritası, beni Dördüncü Mehmet dönemine kadar götürdü. 4.721.341 kilometrekarelik topraklardan 777.776 kilometrekareye düşmek nasıl iç sızlatmaz ki? Dördüncü Mehmet döneminin haritası gösterilse, Viyana’dan Ukrayna’ya, Dalmaçya’dan Trablus’a, Mısır’a, Hicaz’a, Yemen’e, Aden’e ve Kafkaslar’a kadar uzanan sınırları göstermek için özel bir ekran gerekirdi.

Günümüz genci, bu acı kayıpları, devletin şeref ve haysiyetine inen darbeleri nasıl düşünebilir? Hangi kavramlarla ifade edebilir? Zavallı genç, daha eline kalem kitap alırken tarih olarak Etiler, Sümerler, Hititler gibi uydurma ataların ağırlığı altında ezilmiş, Selçuklu ve Osmanlı’yı tanıma fırsatı bulamamıştır. Neyse ki Kurtuluş Savaşı’na yabancı bırakılmamıştır.  

Düşünebilmesi ve zihinsel faaliyetinin ürünü olacak düşünceleri hangi boğazlanmış dille ve lekelenmiş tarih malzemesiyle ifade edebilsin? İşte bu yüzden ne toprağını tanıyor ne de seviyor. Geçmişini bilmediği için geleceğine de sahip çıkmayı düşünmüyor.

Ruh ve beden olarak bir enerji deposu olan genç, bu kaynayan heyecan ve isteklerini kötülük yolunda harcamak zorunda kalıyor. Kaçakçı, vurguncu, zalim, katil, casus oluyor. Hile, yalan, sefahat ve rezalette tatmin arıyor. Böylece hem kendisinin hem de çevresinin kötülük kaynağı oluyor.

Türk’ün bin yıllık geçmişine bakıp sonra bugüne gözlerimizi çevirdiğimizde “Ne idik, ne olduk?” demekten başka söz bulmak zor. Asırlardır milli, manevi ve tarihi değerlerimize hor bakan Batı’nın etkisiyle o kadar değişmişiz ki, kendi rengimizi sorsalar cevap veremeyiz.

Batı’nın etkisindeki bu gençleri, o farklı dünyaların cazibesinden kim, nasıl kurtaracak? Hele bu kurtuluşun bir ölüm kalım meselesi olduğuna onları kim inandıracak?

Nerede o, bir zamanlar milli gurur ve ruhi düzenle, bir kanadı iman bir kanadı vatan aşkıyla kıtadan kıtaya uçan tevhid orduları? Onlara yeniden güç, hız, şevk ve Türk’ün özünü göstersek, bu iman orduları yine uçar, yine coşar… Ama önce, Türk insanının zihnine ve ruhuna giren hırsızı bulup söküp atmak gerek. Ta ki kayıplar geri alınsın.

Avrupa ve Amerika’nın refah, lüks ve teknolojisinin bizden çalıp kendine mal ettiği Türk gençlerini bundan böyle kim durdurabilir? Kim onları, kendi vatanlarına sıkı sıkıya bağlı dünya kahramanları haline getirebilir?

Cevap: Güçlü bir milli ve manevi eğitim.

* * *

Bu metin, kıymetli Türkistan Birliği okuyucuları için şâyân-ı tavsiye telakki edildiğinden Türk Alemiyiz websayfasından iktibas edilerek nazar-ı dikkatinize takdim edilmiştir. Muhtevası ve paylaştığı fikirler tamamen yazarına aittir.

İlgili Gönderiler

1 / 19