III. Ahmed Çeşmesi
opkapı Sarayı ana giriş kapısının hemen dışında yer alan bu
sanat abidesi hakkında söylenecek o kadar şey var ki… Sultan III. Ahmed
Han’ın emriyle 1728-29 yıllarında, Mimarbaşı Kayserili Mehmed Ağa tarafından
yapılan Türk-Osmanlı şaheserlerinden biridir.
Muhteşem bir köşk görünümündeki çeşme, dört cepheli bir
meydan çeşmesi olarak planlanmıştır. Kare planlı olup dört köşesinde, dışarı
yarım yuvarlak çıkıntılar halinde taşan üçer şebekeli sebilleri vardır. Her
cephenin ortasında ise birer çeşme yer alır. Çeşmelerin iki tarafında ise
mihrap biçimli nişler bulunur.
Çeşmenin üstü çok geniş saçaklı ve dışı kurşun kaplı ahşap
bir çatı ile örtülüdür. Çatının ortasında sekiz cepheli bir kasnak üstünde
dilimli bir kubbecik yükselir. Dört sebilin üstüne isabet eden yerlerde aynı
şeklin küçük birer numunesi halinde dört kubbecik daha yer alır.
Lale Devri’nin en meşhur yapılarından olan ve meydan
çeşmelerinin bütün Türk sanat tarihi içinde ortaya konulmuş en göz kamaştırıcı
örneği bulunan III. Ahmed Çeşmesi’nde işlenmemiş bir yer yok gibidir.
Devrinin ünlü şairi Seyyid Vehbi Efendi’nin 28 beyitten
meydana gelen meşhur kasidesi bu çeşmeye işlenmiştir. Bu manzumenin son tarih
beyti bizzat III. Ahmed Han tarafından söylendiği gibi yine onun tarafından
çeşmenin Ayasofya Camii’ne bakan cephesinde boydan boya tek satır halinde celi
sülüs hat ile yazılmıştır.
İtalyan edebiyatçı Edmonde Amicis bu eserle ilgili olarak
şöyle yazar; “İnsan elinin oyup
işlemediği ufak bir yer kalmamıştır. Zarafet, sabır ve servetin harikasıdır.
Hiç şüphesiz ki bu eser, cam bir fanus içinde korunmaya değer. Bu eşsiz, koca
pırlanta kim bilir ilk gün nasıl parlıyordu. Onu bir defa görmek, insan
gözündeki hayalinin ölünceye kadar silinmemesi için kâfidir.”