Stratejik ve coğrafî durumu bakımından her devirde büyük önem taşıyan Kıbrıs, Doğu Akdeniz’de geniş kıyıları bulunan Kuzey Afrika, Suriye, Filistin ve Lübnan’ı sınırları içine alan Osmanlı Devleti için çok önemliydi. Yılda 8-10 bin duka altın vergi vererek serbest kalması o gün için uygun olsa bile sonraki dönemlerde zararlı olabilirdi. Onun için bu adanın yönetimi mutlaka Türkler’in elinde olmalı, ne pahasına olursa olsun ada alınmalıydı. Gerçekten de o günlerde büyük fedakârlıklara mâl olacak Kıbrıs’ın fethi geniş yankı uyandıracak, hattâ bu fedakârlık lüzumsuz bile görülecek, fakat sonraki dönemlerde bunun en önemli fetihlerden biri olduğu anlaşılacaktı. Her bakımdan çok önemli olan Kıbrıs Adasının Osmanlı yönetimine alınması, Kanuni’nin oğlu ve 11. Osmanlı padişahı olan II. Selim zamanında gerçekleşti.
Ya Korsanlığı Bırakın Ya Adayı…
II. Selim, Şeyhülislâm Ebussuud Efendi’den de fetva alınca, sefer hazırlığına başlanılmasını emretti. Fakat önce meselenin barış yoluyla halledilip halledilemeyeceğini denemekte yarar vardı. Bunun için Venedik’e üst üste iki elçi gönderildi. Birinci elçi Tercüman Mahmud Efendi idi. Kıbrıs sularında meydana gelen olayları anlatarak bunların önlenmesini ve burada üslenen korsanların sebep olduğu zararın ödenmesini istedi. “Ya korsanlığı bırakın, ya adayı alırız!” dedi.
Bu istek karşılanmayınca, bir süre sonra ikinci elçi gönderildi. İkinci elçi Kubad Çavuş idi ve açıkça Kıbrıs’ın Osmanlılar’a terkedilmesini istedi. Bu istek de kabul edilmeyince sefer kararı kesinleşmiş oldu. Venedikliler de bu seferin yapılacağını bildikleri için Avrupa’da müttefik aramaya başladılar. Tahmin edildiği gibi Almanya, Fransa ve Avusturya, Venedik’le işbirliğine yanaşmadılar. Fakat İspanya, Papalık ve Malta yardım edeceklerini bildirdiler. Yani Akdeniz’in en eski ve güçlü denizci devletleri Türkler’e karşı yine birleşeceklerdi.
Türk Donanması Kıbrıs Kıyılarında
Sultan II. Selim Kıbrıs seferi için serdar (başkumandan) olarak beşinci vezir Lâlâ Mustafa Paşa’yı tayin etti. Kaptan-ı deryalığı da üçüncü vezir Piyâle Paşa yapacaktı. Donanmanın ikinci kumandanlığına da Müezzinzâde Ali Paşa getirildi. 180 kadırga, 10 mavna ve 170 küçük deniz aracından oluşan 360 parça gemiye 60 bin kara askeri bindirildi. Çıkartma başladıktan sonra Anadolu kıyılarından, Halep ve Şam’dan yeni asker sevkedilecek ve ordunun mevcudu artacaktı. Öte yandan, Venedik’in yardım isteğine olumlu cevap veren İspanya, Malta ve Ceneviz donanmalarına ait 206 gemi ve 36 bin asker Girit Adası’nda bir araya gelmişti. Bunlar Kıbrıs’taki Venedik kuvvetleriyle birleşeceklerdi.
Türk donanması 15 Mayıs 1570′ te İstanbul’dan ayrıldı ve 1 Temmuz’da Limasol kıyılarına ulaştı. Ertesi gün karaya asker çıkarıldı ve hiç direnmeden teslim olan Leftari Kalesi alındı. Serasker Lâlâ Mustafa Paşa, halkın canına ve malına dokunulmayacağına söz vermişti. Fakat Venedikliler, direnmeden kaleyi boşaltan Leftari halkının erkeklerini öldürüp kadın ve çocuklarını dağa çıkardılar. Böylece, direnmeden teslime yanaşacak diğer kalelerin halkına gözdağı vermiş oluyorlardı. 4 Temmuz’da Larnaka iskelesinden çıkarıldı. 9 Temmuz’da Anadolu’ya bakan karşıdaki Girne Kalesi yine direnmeden teslim oldu. Böylece Kıbrıs’ın merkezi olan Lefkoşe güneyden ve kuzeyden çevrik oluyordu.
Lefkoşa Kalesi Teslim Oluyor
Lefkoşe, 3 mil uzunluğunda yüksek surla çevrilmişti. Kuvvetli istihkâmları bulunan çok iyi savunulan bir kale idi. Herbiri 2 bin asker ve 4 top alan 11 tabyası vardı ve kaleyi 10 bin kişilik bir kuvvet savunuyordu.
Lâlâ Mustafa Paşa emrindeki askeri yedi gruba ayırarak tabyaların karşısına yerleştirdi. 22 Temmuz’da top atışlarını başlattı. Bombardıman günlerce devam etmesine rağmen, çok sağlam olan kalede gedik açılamıyordu. Yapılan üç genel taarruzda, kaleyi savunanlara büyük kayıplar verdirdiği halde içeri girilemedi. Bunun üzene Lâlâ Mustafa Paşa, 9 Eylül günü, büyük bir hücum için donanmadan 20 bin asker getirtti.
Gün doğmadan önce dört tabyadan zaptolunmuş ve Türkler şehre girmiş, Kıbrıs genel valisi Nicola Dandolo hükûmet konağına çekilerek ümitsiz bir savunmaya geçti, ama binanın üzerine çevrilen dört topun atışları sırasında öldü. Böylece ele geçirilen Lefkoşe’den sonra dayanma güçlerini yitiren Baf, Limasol ve Larnaka kaleleri de birbiri ardınca teslim oldular. Venedik’in müttefikleri toplanmış oldukları Girit Adası’ndan 13 Eylül 1570’de Kıbrıs’a doğru harekete geçtiler. Fakat hareketlerinden 9 gün sonra Türkler’in Lefkoşe’yı zaptettiklerini öğrenince, artık bir şey yapamayacaklarını anlayarak geri döndüler.
Kış mevsiminin yaklaşması sebebiyle kaleyi ablukaya almakla yetinen Türk ordusu 1571 baharında yardımcı birliklerin de gelmesiyle, Mağosa kalesini karadan ve denizden kuşatmaya başladı. Türk ordusunun yoğun taarruzu altında önemli kayıplara uğrayan Mağosa’daki Venedik garnizonu teslim olmak zorunda kaldı (4 Ağustos 1571).
Adanın imar ve iskânı için, 21 Eylül 1571 tarihli Padişah fermanı ile İç Anadolu’nun (Karaman vilayeti) belli şehir ve köylerinden adaya mecburi iskan yapılması kararlaştırıldı ve adaya Türkler yerleştirilmeye başlandı. Dört sancağa (Lefkoşa, Mağosa, Girne ve Baf) bölünen Kıbrıs, Alanya, İçel, Tarsus ve Sis (Kozan) sancaklarının da bağlanmasıyla bir eyalete dönüştürüldü ve adada Karaman vilayeti kanunlarının yürürlüğe konulması kararlaştırıldı.