u gün Bulgaristan sınırları içerisinde bulunan “Köstendil” şehrindendir. Nûreddîn-i Cerrahî hazretlerinin mürşidi. İlmi ve ameli, zühd
ve takvası herkesçe teslim edilmiştir. O da tasavvuf yolunu Lofçalı Fâzıl
Aliyyü’r-Rûmî’den alınış ve uzun müddet mürşidine hizmet ile tasavvufî edebleri
ikmâl eylemişti.
Kerametleri halk dilinde dolaşan şeyhlerdendir. Aziz Mahmûd
Hüdâyî’nin halifelerinden ve Celvetiye tarikati mensuplarındandır.
Halk arasında Köstendil Kadısı Ali Efendi nâmı ile meşhur
olan bu zat Üsküdar Tekkekapusu Tekkeiçi sokağında Selâmi’nin hâlen yıkılmış
olan tekkesinin mezarlığında medfundur.
Adı geçen tekkeye şeyh olması hâdisesini Evrenoszâde Sami
Bey şöyle anlatmıştır:
Zamanın Pâdişâhı, uzun müddet Medine’de kalan
haremağalarından Beşir Ağa’ya sormuş:
“Bunca sene
Ravda-i Mutahhera’da hizmet etmişsin, bu müddet zarfında hiçbir fevkalâdelik
görmedin mi?“
Beşir Ağa: “Evet
Efendim” demiş.
Bir gün şöyle bir vak’a oldu: Bir akşam üzeri türbenin
kapılarını kaparken bir adam hızla içeri girdi. “Ben Köstendil Kadısı Ali” dedi ve benden geç kaldığı için özür
diledi ve ziyaret sebebi olarak bazı hadîs hakkındaki iltibasın halli için
huzur-u Peygamberî’ye geldiğini söyledi.
Kendisini biraz bekledim ve beraberce türbenin kapısını
kapayıp çıktık. Yolda ben birisine selâm verdim, hal hatır sorarken bir de
arkama baktım ki hazret kaybolmuş.
Beşir Ağa’nın anlattığı bu vakıa üzerine Pâdişâh bu zâtı
arayıp bulmasını irade ediyor.
Bir gün Beşir Ağa Bayezit meydanında geçerken Kadıya
rastlıyor. Köstendilli Ali Efendi:
“Sırrımı neden
Pâdişâha ifşa eyledin?” diye sitem ediyor.
Beşir Ağa Pâdişâhın zoru ile anlattığını söylüyor ve saraya
avdet edince vaziyeti Padişaha arzediyor. Hükümdar da Ali Efendinin şeyhliği
açık olan bir tekkeye tâyin edilmesi hususunda Şeyhülislâmlığa irâde ediyor.
Köstendilli Ali Efendi bu vazifeyi kabul etmek istemiyor.
Fakat Şeyhülislâm kendisine: “İki
şey reddedilmez, diyor. Biri Pâdişahın irâdesi, diğeri, Şeyhülislâm’ın mucibi.“
Hazret ister istemez vazifeyi kabul edip Üsküdar’ın yolunu
tutuyor.