Unutmadım…
Bin yıllık bir çınarın yeni filiziyim ben,
Dallarımı budayan elleri unutmadım…
Nurlu medeniyetin oğluyum, kızıyım ben,
Yabana esir düşmüş illeri unutmadım…
Düğümü çözülecek aşkın çıkınındayım,
Bir zağlı kılıcım ki tarihin kınındayım,
Zalimlerin aklında, gayri yakınındayım,
Yılan gibi zehirli dilleri unutmadım…
Bir sürgün yaşadım ki kaderin gurbetinde,
Yetimin rüyasında, mazlumun hasretinde,
Ecdâdın ebed-müddet o şanlı devletinde,
Üç kıtaya saçtığım gülleri unutmadım…
Yürekler kundaklanmış, gördüm fitne-fesâdı,
Gözyaşı, acı oldu coğrafyamın hasadı,
Bağrımda Dicle, Fırat kardeşliğe susadı,
Tunalar hayalimde, Nilleri unutmadım…
Baş olmuş kātilleri; huzurun, adâletin,
İnsanlığın boynunda ilmeği sefâletin,
Kapkara vicdanların, eğreti asâletin,
Taktığı maskeleri, tülleri unutmadım…
Gönül dosta verdiğim kutlu sözün borcunda,
Îman vardı sevgimin, sanatımın harcında,
O hudut boylarında, destanların burcunda,
Bayrağımla dertleşen yelleri unutmadım…
Kafkaslarda kartallar yine beni soruyor,
Viyana önlerinde nal izlerim duruyor,
Yemenlerde ölmedim, hâlâ nabzım vuruyor,
İçimde sakladığım çölleri unutmadım…
Mukaddes beldelerin, Hakk’ın hizmetkârıyım,
Topkapı Sarayı’nda Yavuz adlı kārîyim,
Eşiğinde bekleyen rûhun âh u zârıyım,
Hicranıyla döktüğüm selleri unutmadım…
Kızılelma ülkümüz, yiğit sevdamız vardı,
Cihangirin gözünde dünya mendil kadardı,
Bu ufuklar hilâlin rüzgârlarına dardı,
Garbın deryâ dediği gölleri unutmadım…
Sadaka taşlarında, merhamet bağındayım,
Payitaht İstanbul’da, sultan otağındayım,
Sefer hazırlığında, Fatih’in çağındayım,
Ey Ankā! Doğacağım külleri unutmadım…
|
Servet Yüksel