Dil ve EdebiyatTürk Dili

Uydurmacılık

T

ürkiye’de ve Türkiye dışında yaşayan bütün Türklerin kullandıkları ve anladıkları “sebep, imkân, akıl, hâtıra” gibi kelimeleri dilimizden atmak isteyenler kendilerine “öztürkçeci” diyorlar. Yaptıkları işin “millî” bir iş olduğunu iddia ediyorlar. Dilimizi zenginleştirdiklerini ve “bilimsel” olduklarını da iddialarına ekliyorlar. Dilimizden pek çok kelimeyi atan bir hareketin hakikaten mâkul sebeplere dayanması gerekmelidir. Yâni hem millî, hem ilmî, hem de pratik (fayda sağlayıcı, dili zenginleştirici) olması lâzımdır. Uydurmacılık hareketinde ise, iddialarının hilâfına, bu sebeplerden hiçbiri mevcut değildir.

    Uydurmacılık Millî Değildir

    Millî olmanın ilk ölçüsü, bir kelimenin milletin çoğunluğu tarafından kullanılıyor olmasıdır. “İmkân, ihtimal, akıl, şart” gibi kelimeleri her Türk kullanmakta ve anlamaktadır. Bunların yerine konmak istenen “olanak, olasılık, us, koşul” gibi kelimeleri ise vatandaşlarımızın ancak bir kısmı anlıyor ve pek azı kullanıyor.

     Dilin millî olmasının bir başka ölçüsü nesiller arasında bağ kurmasıdır. Dil, din, gelenekler gibi değerlerle nesilleri birbirine bağlanmayan topluluk, zamanla millet olmaktan çıkar. Milletimizin târih içinde meydana getirdiği on binlerce eser, “uydurmacılık” yüzünden anlaşılmaz olmuştur. Otuz, kırk yıl önceki eserler dahi anlaşılamıyor. Bunlar, “kitap, kalem, masa” gibi kelimelere de el atacak olursa, uydurmacılık yüzünden gelecek nesiller de bizi anlamayacaklar.

    Uydurmacılık, Türkiye dışındaki Türklerle de bağımızı koparmaktadır. Millî olmayışının bir sebebi de budur. Azerî Türkleri “fikir, kitap, mümkün” diyor, düşün, betik, olanaklı” kelimelerini anlamıyor. Özbek Türkleri “mükafat, zevk, zamir” diyor; “ödül, beğeni, adıl” kelimelerini anlamıyor.

    Uydurma kelimelerin bâzan kökleri, bâzan ekleri “öztürkçe” değildir. “Rastlantı” nın kökü, “rast” ve “zorunlu” nun kökü “zor” Farsçadan; “Saptama”nın kökü “sabt” Arapça’dan dilimize girmiştir. —SAL/—SEL ekinin ilk şekli olan -AL/-EL Fransızcadır. Bâzı kelimeler de batı dillerinden bozularak Türkçeye mal edilmek istenmektedir. “İmge”, “image” dan, “belleten”, “bulletin” den bozmadır.

    Uydurmacılık İlmî Değildir

    Dil âlimleri bu harekete uydurma diyorlar. Prof. Dr. Reşid R. ARAT, Prof. Dr. Tahsin Banguoglu, Prof.Dr. Faruk K. Timurtaş, Prof. Dr. Muharrem Ergin, Prof. Dr. Zeynep Korkmaz, Prof. Dr. Ali F. Karamanlıoğlu, Prof. Dr. Necmettin Hacıeminoğlu, Prof. Dr. Kemal Eraslan, Prof. Dr. Osman F. Sertkaya , Prof. Dr. Kemal Yavuz “uydurmacılğın” ilmî olmadığını yazmışlardır ve yazmaktadırlar. Uydurmacılığı kurumlaştıran TDK idarecileri ve basındaki uydurmacılar ise Türk dil âlimleri değildirler. Yüzlerce yıldan beri, on binlerce eserde, milyonlarca Türk tarafından kullanılan kelimeler; uydurmacılar tarafından “Türkçe olan” ve “Türkçe olmayan” diye ikiye ayrılmaktadır.

    Böyle bir ayırma, dil ilmine aykırıdır. Bir dilde asırlarca kullanılan her kelime o dilin malıdır. Menşe meselesi, dil araştırıcılarını ilgilendiren ayrı bir konudur. Bir kelimenin, bir dilin malı olup olmadığını anlamak için o kelimenin menşeine değil, söz konusu dildeki kullanılışına bakılır.

    Anlam biliminde varılan neticelere göre, hiçbir dilde yüzde yüz eş anlamlı kelime yoktur. Müteradif sayılan kelimelerde muhakkak küçük mânâ farkları, ilk bakışta hissedilmeyen nüanslar vardır. O halde yabancı sayılan bir kelime için onun yüzde yüz tam karşılığını koymaya imkân yoktur. Karşılık diye ileri sürülen bâzı kelimelerin yeni mânâlar kazanması bundan dolayıdır.

    Dil Kaidelerine Aykırı

    Uydurmacılar tarafından ileri sürülen kelimelerin birçoğu dil kaidelerine aykırı olarak yapılmışlardır. “Bağ” dan, “—m” ile ‘ “bağım” yapamazsınız ki “bağımsız” kelimesini türetesiniz. “-M” ; “Alım, satım, giyim, içim” örneklerinde de görüldüğü gibi fiilden isim yapan bir ektir. “Bağ” ise bir isim köküdür; Türkçe’de “bağmak” diye bir fiil yoktur. “İlginç” kelimesinde de aynı yanlış yapılmıştır. ” -Ç” , Türkçe’de fiillerden isim yapar. “Sevinmek” ve “övünmek” fiillerinden yapılan “sevinç” ve “övünç” gibi. Oysa dilimizde “ilginmek” diye bir fiil yoktur. Bu fiili de biz türettik diyemezsiniz, çünkü “-n” Türkçe’de fiilden fiil yapar… “İlgi” ise fiil değil , isimdir.

    Uydurmacılık Pratik Değildir!

    Bu hareket, hiçbir ihtiyacın karşılığı değildir. “İhtisas, tekâmül, tesbit vb.” kavramların karşılıkları dilimizde “ihtisas, tekâmül, tesbit vb.” olarak mevcuttur. O halde bu kavramlara yeni karşılıklar aramak lüzumsuzdur. Bulunacak yeni karşılıkları öğretmek için ayrıca zaman harcanacaktır.

    Uydurmacılık eski kelimelere düşmanlık beslediği için pek çok kelime unutulmakta, yerlerine yenileri de konulmamaktadır. Bu yüzden genç nesillerin zihinlerinde pek çok kavramlar bulunmamakta ve düşünce kabiliyetleri azalmaktadır.

   Otuz yıl önce her lise mezununun bildiği “münâvebe, müteselsil, mükerrer” gibi kelimeler, genç nesiller tarafından artık bilinmiyor. Bu kelimelerin belirttikleri kavramlar da genç zihinlerde yoktur. Şimdi üniversiteyi bitiren gençler, “münâvebe” kavramıyla (kelimesiyle değil) karşılaşınca; böyle bir kavrama ihtiyaç duyunca bunun ne olduğunu düşünmek, icat etmek; icat edebilirlerse birkaç cümleyle tarif ve izah etmek zorundadırlar.

    Yeni kelimeler; ana dilimize âit olmadığı, sonradan yabancı bir dil gibi öğrenildiği için yanlış kullanılmakta ve dilde kavram kargaşalığına sebep olmaktadır. “Rağmen” yerine uydurulan “karşın” kelimesi, çok defa “mukabil, karşılık” yerine kullanılıyor. “Saptamak” kelimesini “ispat etmek” yerine kullananlar var. Türkçe’de edat ve zarf olmak üzere iki ayrı kelime olan “kadar” ı teke ircâ edip yalnız “değin” ile karşılayanlar, “ne değin güzel” gibi tuhaf cümleler kuruyorlar. “Olanak”, “imkân” için uyduruldu, “fırsat” yerine de kullanılıyor; “Olasılık” ile devamlı olarak karıştırılıyor. “Bilinç”; şuur, idrak, öğrenme, bilme gibi birçok kavramı karşılar oldu.

    Millî , ilmî ve pratik olmayan bu öztürkçecilik hareketine en yakışan isim “uydurmacılık” tır. Uydurmacılık ise gayri millî, gayri ilmî ve pratik bakımdan zararlı bir akımdır!

Prof. Dr. Ahmet B. Ercilasun

Kaynak

İlgili Gönderiler

1 / 128