iyolojik, jeolojik, kimyasal, fiziksel, astronomik, ekonomik, teknik, endüstriyel, siyantifik, komersiyâl, politik, tarihsel, coğrafyasal, sosyal, toplumsal, soysal, finansiyâl, parasal, hesapsal, geleneksel, kırsal, insansal, kitapsal, örneğin özetle bilimsel ya da sanatsal ve de anlamsal varsayımların usavurmalı tasımlaması nedeniyle, nedensellik içinde nasılsal ve niçinsel nedenlerin bilinçsiz anlaksız uzay araç ve gereçleri yönünden özel amaçlar götürgenliğiyle…”
İşte zevkiselîm ve aklıselim sahibi Türk milletinin, bizim mensubu olduğumuz aziz milletin güzel, edebî, hârikalı lisaniyle canavarca, âdice, kepazece, mel’unca alay ederek Türkçemizi mahvetmek isteyen hâin insanların (sözlük) ünden derlenmiş kelimelerle yaptığımız bir fecî cümleyi okuyucuların nazarlarına ibret ve ıztırapla sunuyoruz. Yıllarca önce, bundan asgarî yirmibeş sene evvel, Türk lisanı üzerine yapmağa başladığımız mücadeleler, kavga ve münakaşaların hedef ve gayesi, Türkçemizi bu şekilde, böyle bir “piçlik” ve “pislik” ten kurtarmak içindi.
Türkçeyi imha ve katletmeğe cür’et ve cesaret edenler, belki kırk sene önce, şöyle bir parola ile yola çıkmışlardı: Türkçeye giren ve İslâm medeniyeti içinde asırlardır kullanılan arapça ve farsça kelimeler atılacak, yerlerine frenkçeleri konulacak veya uydurulacak; bu arada moğolca, başkırtça, çağatayca gibi ölü, iptidaî step Asya dillerinden de kelimeler derlenecek.
Bugün uydurukçacılar ve uydurukçayı kullananlar bile bir çok kelimelerin mânâ ve medlullerini karıştırmaktadırlar. Meselâ görev ve ödev uydurukçaları, birbirinin yerine kaim olmak üzere (vazife) ve (hizmet) yerine gelişigüzel kullanılmaktadır.. Hulâsa, bir kördöğüşü içinde Türkçemiz yaralanıyor, parçalanıyor, yıkılıyor.
Fransa’da doktorasını yapmış yüksek matematik profesörlerinden bir dostum verdiği bir konferansta Türkiye’deki dil faciasına da temas etmiş, bugün bu dil katliâmı yüzünden genç mühendis ve mimarların muhayyele ve müfekkirelerinde tâbirlerin mefhumu ve geniş riyaziye ihatası olmadığından Türk mekteplerinden milletlerarası seviyede mimar ve mühendis yetişemiyeceğini esefle belirtmişti.
Bir millet, dilini, tarihî cereyan içindeki yüksek edebî hars ile yoğurulmuş lisanını kaybetmeğe başlarsa her şeyini, her şeyini kaybeder. Zaten komünistlerin ve anarşistlerin gayesi, nüfuz edebildikleri milletlere dil, millet, din yokluğu neticesinde vatanlarını kaybettirmek değil midir?
Uydurukça ile yabancı dillerden sözde tercüme edilen eserlerin dili pek zavallıcadır. Türkiyemizde bugün tercüme edebiyatı da kalmamıştır. Genç nesiller fransız, ingiliz, alman gibi yabancı milletlerin edebiyatlarını yufka yabancı dilleri sayesinde az çok bildikleri halde Türk edebiyatını gayet sathî, gayet zayıf, yok denecek kadar hafif bilmekte veya hiç bilmemektedirler. Çünki Türkçeleri son derecede zayıftır; zira bildikleri dil, bir iki bin kelime Türkçe dışında tamamen uydurukçadır. Uydurukça ise, köksüz, zevksiz, temelsiz, gramersiz, mantıksız, milliyetsiz, iptidaî bir kelimeler yığınıdır. Bununla şiir ve edebiyat yapılabilir mi?
Vaktiyle bir Türk, Orta Avrupadan tâ Asya içlerine kadar seyahati sırasında her menzilde, her beldede Türkçeyi rahatlık ve serbestlikle konuşur, maksadını ve meramını kolaylıkla anlatabilirdi. Türk birliği, sâdece bir arazi birliğinden ibaret olmayıp, din, milliyet, tarih, hars ve lisan birliğini de ihtiva ederdi. Zaten, zamanla parçalanmış olan bu ülkü ve ülke birliği, bugün Türk ırkının her yerde konuştuğu dil (Türkçe) nin bir takım devrimci azınlık ve bir avuç devrimbaz yobazın kötü müdahale ve tasarrufları yüzünden, büsbütün dağılma tehlikesi içine itilmiştir.
Türkçeye bu tarzda ihanet ve hıyanet edenler, Türk milletine ve onun istikbâline ihanet ve hıyanet etmektedirler. Bu apaçık bir dil sömürücülüğü ve dil bolşevizmidir. Millî mefharetlerin, millî irfan, hars ve hasletlerin inkârına ilmî, medenî ve millî lisânın inkârı neticesinde düşülür.
Bir milletin güzel, edebî, ilmî, tarihî, köklü ve seviyeli, zengin, zarif ve kibar millî dili o milletin millî vakar ve itibârıdır. Bu millî vakar ve itibârı kaybetmemek için her uydurukçacı devrimbaz ile, yediden yetmişe kadar, mücadele etmeli, güzel Türkçeyi millet katillerinin merhametsiz ellerinden ve insafsız kalemlerinden mutlaka ve behemehal kurtarmalıdır.Güzel Türk lisânına çektirilen ıztırap, eziyet ve işkenceler artık sona erdirilmelidir.
İ.Semahaddin Cem