ürkler’ in tarihte, diğer devletlere olan yenilgileri, hep kardeş kavgaları yüzünden olmuştur. 20. yüzyılda bile, gerek Sovyet Rusya ve gerekse Çin Halk Cumhuriyeti esaretinde kalan Türk ülkelerinde, sürekli olarak kardeş kavgası tezi işlenmiştir. Her ülkede ya da bölgede, Türkler çeşitli adlar altında (Tatar, Kazak, Özbek, Uygur, Karakalpak, Kırgız, Azeri, Yörük, Türkmen gibi…) tasnif edilmeye başlanmış ve Türk adı unutturularak, bu Türk boyları birbirine hasım durumuna getirilmiştir. Böylece sömürgecilerin ekmeğine yağ sürülmüştür.
Eski Sovyetler Birliği içinde yer alan Türk Cumhuriyetleri’nin bugünkü sınırları, 1924 ve 1936 yıllarında yapılan düzenlemelerle Ruslar tarafından çizilmiştir. Rus, Orta Asya’da çizmiş olduğu sınırlarda merkezî hükümetin yani Moskova’nın menfaatini düşünmüş ve sürekli bağlılığı esas almıştır. Bunun sonucu olarak 1986-1990 yılları arasında, Orta Asya Türk ülkelerinde çeşitli çatışmalar yaşanmıştır. Almatı’da Ruslarla Kazaklar, Duşanbe’de Özbeklerle Tacikler, Fergana’da Özbeklerle Ahıska Türkleri, Oş’da Kırgızlarla Özbekler karşıkarşıya gelmişlerdir.
Bu karmaşıklığı Sovyet rejimi hazırlamıştır. Meselâ, Fergana vadisi, testere ile parçalara ayrılmış gibi bir bulmaca ve labirent şeklinde Özbek, Türkmen, Tacik ve Kırgız bölümlerine ayrılmıştır. Böylece Tacik ve Kırgız pastalanran içine bir miktar kuşüzümü; Özbekistan kekinin içine biraz Tacik kuru üzümü konulmuştur. Vadi içinde yer alan sulama kanallarının bir kısmı bir ülkede, diğer kısmı başka ülkede bırakılmıştır. Bütün bunlar, gelecekte olabilecek bir bağımsızlığı imkânsız kılmak ve merkezi hükümete bağlılığı sağlamak için yapılmıştır.
Sınırlarını çizilmesinde tarihî, coğrafî ve sosyal özellikler göz önünde tutulmadığı için sıkıntılar mevcuttur. Bu problemler zaman zaman iç karışıklıklara yol açmaktadır. Sıkıntıların izalesi de oldukça zordur. Çünkü etnocoğrafik karmaşıklık hakimdir. Bu karmaşıklık zaman zaman depreşmektedir. Meselâ, 1990 yılında, Oş ve çevresinde, Kırgızlarla Özbekler arasında çıkan çatışmalarda, çok sayıda Özbek ve Kırgız ölmüştür. Bunun sebebi olarak, Oş ve çevresinin 1936’da Stalin tarafından Kırgızistan’a verildiği gösterilmektedir.
Buna benzer sürtüşmeler diğer Türk Cumhuriyetleri’nde de, yaşanmaktadır. Eğer bu tür anlaşmazlıkların boyutları genişlerse, Orta Asya Türk Cumhuriyetleri arasında, sınır çatışmaları ve savaşlar çıkabilir. Böyle bir savaş da, sömürgeci ülkelerin ekmeğine yağ sürer. Savaşın kötü sonuçlarını, yine bölge halkı yaşar. Bu sebeple, bugün için, Türk Cumhuriyetleri’ndeki mevcut sınırlar korunmalıdır. Bundan sonra çıkabilecek meseleler ise, oluşturulacak Türk Ülkeleri Üst Kurultayı’nda çözümlenmeye çalışılmalıdır.
Sonuç olarak; Büyük Türk Tarhi üzerine, barış, sevgi, kardeşlik, birlik ve beraberlik kokan Türk Dünyası Coğrafyasını inşâ etmek, Türk Dünyası gençliğinin en büyük gayesi olmalıdır.
Prof. Dr. Ramazan Özey