T
ürkçe’nin temelinde Arapça kökenli kelimeler o kadar yer alıyor ki, saymakla bitmez. Türkçe’nin önemli bir kısmında yer edinene Arapça olmadan Türkçe’yi konuşabilir miyiz acaba?…
Bir eksiğiniz olsa “tedarik” edemez, bir yanlış yapsanız “telafi” edemezsiniz. Arapça olmasa “özür” dileyemez, bir “mazeret” sunamazsınız.Birisi öfkelenip parlasa “teskin” edemezsiniz. “Vaaz” “nasihat” “fayda” vermez. “Takdir” , “tekdir” de her zaman iş görmez. Bir defa Arapça olmasa “Efenim, şey..” diye bile kekeleyemezsiniz. Zira “şey” Arapçadır. İsteğiniz olsa “recâ” ederim diyemezsiniz.
Birbirinizi “teselli” edemez, “kader-i İlahi”dir, “mahzun” “mükedder” olma, “sabr”et, “akıbet”i “hayr” olur, diyemezsiniz. “Nüfus” cüzdanınız “kayb” olsa ( aslı, “gâib”) “ilan” veremez, efenim şöyle “lezzet”li bir yemeği “iştah”la “mide”ye indiremezsiniz.Canım sıkıldı, “haber”leri dinleyeyim. Yok. Bir “kitab” a sardırayım. Olmaz. Kendimi “sokağa”, “cadde”ye atayım. “Mümkün” değil.Çıkıp “etraf”a bir bakayım, şu “civar” da bir turlayıp geleyim; yemez! Köyüme gideyim, bir “hava” değiştireyim! Yapamazsınız.
Köy değil ama köyün bağlı olduğu “kasaba”, “nâhiye”, “belde” Arapçadır. Ülke değil ama “vatan”, “memleket” Arapçadır.Beyler, işi “ciddi” ye alın. Kişinin “hadd”ini bilmesi büyük “fazilet”tir. “Talip” ne der: Kişi “noksan”ını bilmek gibi “irfan” olmaz.“ İnsaf”, “ Ya hu ”! “ Din ”, “iman”, “vatan”, “ar”, “namus”, “haya”, “iffet”, “izzet”, “şeref”, “akıl”, “iz’an”… Hepsi Arapçadır.Kötü bir durum var. Etraf “hain”den, -afedersiniz- “fikir fahişe” sinden geçilmez “hal”e gelmiş. “Haysiyet” “cellat”ları köşeleri tutmuş.
Nerden türedi bu kadar “asıl”sız, “nur”suz, şu güzelim ülkede.. Bunlarda “ahlak”, “edep” yok. Yüzlerine tükürsen “iltifat” sayacaklar! “Rezalet” diz boyu. Her yol “mübah” sayılır olmuş. Kepazelik “arş”a çıkmış. “Haya” sızlık, “cesaret” adı altında “arz”-ı endama durmuş.“ Samimiyet” yok. “Münafık” ağızlar, sahte “surat”lar, iğreti “tebessüm”ler, “muzdarib” görünen “müstehzi” çehreler, “zahmet”siz dimağ”lar
“Kader” mi diyeceğiz? “Şüphe”siz öyle de bu “ adam” ların/bu âdemlerin bizim hiç mi “kabahat”imiz yok. Ne diyelim. Allah “ıslah” etsin.İnsanların iç “huzur”u yok. “Kanaat” duygusu kaybolmuş. Kendisine biçilene “razı” olan yok. Büyük bir “hırs”, “tamah” var insanlarda.Toplum, “tehlike”lice “kutup”lara ayrılmış; birbirlerine “nefret” gözüyle bakıp “husumet” besler olmuşlar. “Hakaret”, “küfür” bini bir para!Hadi “aşk”ı-“meşk”i, “ahbap”lığı bir “taraf”a bırakalım; içtenlikle “hasbihal”edemez, birbirimize bir “merhaba” da mı diyemeyiz.
Meğer ne çok şey borçluyuz şu Arapçaya.. “Hayat”da Arapçadır, “vücud” (varlık) da.. “Ebediyet” de “saadet” de; “bereket” de “huzur” da..“İstikbal”e “dair” “emel”lerimiz de Arapçadır; “mazi”ye “ait” “tahassür/tahassüs”lerimiz de.. “Ân”a “ait” “efkâr” ve “buhran”ımız da ..Arapça olmasa “ilim”, “fen, “sanat” olmaz, Efendiler! Daha da ileri giderek sizi “temin” ederim ki, hiçbir “faaliyet” yapılamaz. Nokta Bu arada, “nokta” da Arapça :)O olmasa, ne “mütefekkir”imiz ne “ilim”, “edebiyat” ve “tarih” adamımız olur. Ne “mefküre” sahibi idealist “siyaset”çi ne “dava” adamı kalır.
Ne “esnaf”-“ticaret” “erbabı”, ne “hizmet”li “sınıf”ı, ne “amele” , ne de düşmanın kalbine korku ve “dehşet” salacak “asker”imiz kalır.Çocukların “mürüvvet”ini göremez, “nikah” yapamayız. Böylece, ne “aile” olur; ne “sülale” ne “nesep”.Bu “kadar”ına da pes, “yani”! “İsim”, “fiil”, “harf”, “kelime” hepsi Arapça dostlar! Arapça olmasa iki “kelam” edemeyiz şurada!Bu kadarı da “fazla” mı diyorsunuz. Eh, “nazar” değmesin, “hatta” “Maşallah” diyelim o zaman. Bir “kusur”, “hata” etmişsek “af” ola
–