alk şiirimizin bir çeşidi de akıncı türküleridir. Korsan türküleri de öyledir (korsan=deniz akıncısı, deniz komandosu demek olup bugünkü anlamda kullanılması yenidir). Akıncı türküleri musikimizde, Rûmeli Türküleri denen grubun önemli bir kısmını oluşturur. Bazıları musikimizin şâheserleri arasındadır. Bazı türkülerin besteleri unutulmuş, zamanımıza ulaşamamıştır. Elimizde kuru güfteler kalmıştır. Bu sohbetimde sunacağım iki türkü, besteleri unutulmuşlar arasındadır. İkisi de Kaanûnî Sultan Süleyman devrinde (1530-1566), Türk Asrı denen 16. yüzyılda, akıncı saz şairlerince söylenmiş şiirlerdir. Akıncı şairimiz, Almanya’ya yaptığımız akınlar için intibâlarını, semâî formundaki manzumesinde şöyle ifade ediyor (şiirin 1, 6, 7, 9. kıt’aları):
Alman Dağları
|
Tuna’nın Sabah Rüzgârı
Kaanûnî devrinin diğer bir akıncı şairi, koşma formundaki türküsünde şöyle diyor (ilk 5 kıt’a):
|
Bu manzume, 17. asırda yaşayan ünlü Karacaoğlan’ın değil, daha önce, 16. asırda Kaanûnî devrinde yaşamış aynı mahlası kullanan ünlü bir akıncı saz şairinindir. Evvel-bahâr, o çağ Türkçe’sinde “ilkbahar” demektir. Yalı, nehir kıyısıdır. Serhad, sınır, sınır bölgesi, Türkiye-Almanya imparatorlukları sınırı, kabaca bugünkü Avusturya Macaristan devletlerinin ayrıldığı yörelerdir.
Alaman Dağı, Osmanlı’nın, Viyana’nın kuzey-batısında Tuna’nın batı kıyısına oldukça yakın 430 metre yükseklikteki Kahlenberg tepesine verdiği isimdir ki 1683 sonbaharında burada Türkiye ve Almanya imparatorlukları orduları, Avrupa’nın geleceğini tayin eden en büyük ölçüde bir meydan muharebesi yaptılar. Ama Alaman dağları denince Almanya’daki bütün dağlar anlaşılır. Bir zamanlar Almanya’nın serbest dolaşım bölgemiz olduğu anlaşılır.
Yılmaz Öztuna