Kafkasya - KırımMakaleler

Cengiz Dağcı’nın Bir Mektubu

Sayın Başkan Yahya Akengin;
Sayın İLSAM üyeleri.

M

eslek Birliği’nin 1993 yılı “Türk Dünyası Edebiyatına Hizmet”
ödülünün şahsıma tanınmasından duyduğum sevinç ve heyecanı sizlere
anlatmak biraz zor geliyor bana özellikle, elimde olmayan sebeplerden,
ödül törenine katılamamanın hüzünü içindeyim. Gene de, benim adıma sayın
Mustafa Köker sizin elinizden bu şerefli ödülü alırken, üzüntümü
yenerek, kendimin de sizin aranızda bulunduğumu hissediyor ve sevinç ve
heyecanımı sizlerle paylaşmak istiyorum. Sizlerin de, sayın birlik
üyeleri, bir an beni kendi aranızda ve sizlerden biri olduğumu
düşünmenizi arzu ediyorum.

Sayın Başkan Yahya Akengin;

Geçen ocak ayı içinde İLESAM’m “Türk Dünyası Edebiyatına Hizmet” ödülünü şahsıma verilmesi kararını bana bildirdiğiniz mektubunuzda:

“Romanlarınız,
diğer Türk illerinde olduğu gibi, Türkiye ‘de de çok bilinmekte,
okunmakta ve sevilmektedir. Yazdıklarınız dil ve kültür bağının
birleştirici, bütünleştirici ve sevindirici olduğunu tarih önünde bir
kere daha ispat etmiş oluyorsunuz. İnanıyoruz ki, romanlarınızda ortaya
çıkan insan unsuru; sevginin, dostluğun ve barışın dünyasından ses
vermektedir.”
diyordunuz.

Bu sıcacık övgülerinizi hak
etmiş bir yazar mıyım? Emin değilim. Türk insanının acılarını, çilesini
ve mutluluklarını değerli eserleriyle ortaya koyan başka Türk yazarları
az değildir Türkiye’de. Onların arasında ödüle beni layık görmeniz, hem
günlük hayatımda hem de edebî sahada çalışmalarımda önemli bir rol
oynayacağından emin olabilirsiniz.

Burada, canınızı sıkmak pahasına da olsa, henüz yayınlanmamış “Yansılar 4” adını taşıyan bir eserimden birkaç paragrafı sayın Mustafa Köker’in okumasını rica edeceğim:

“Günlerdir
Türkiye’nin Güneydoğu sınırındaki Irak Kürtlerinin acıklı tragediyasını
(trajedi) izliyoruz televizyonda. Acıklı, zihinlerden silinmez bir
tragediya. Dağlar, yamaçlar, vadiler vıcıl vıcıl. Kar ve yağmur içinde
yüzbinlerce çırpınan insan. Kırım’ın tragediyası beni bu soy
tragediyalara muaf mı kıldı acaba? Acı feryadlarla saçlarını yolan
anaların, yüzlerine soğuk dövmeler gibi umarsızlık konmuş gençlerin,
yüzlerinden gülümsemeleri belki de dönmesiyle silinip gitmiş kızların
arasında Sevgil’in “Sen bizim tragedyamızdan daha büyük bir tragediya
olmadığını mı sanıyorsun”
diye seslendiğini duyar gibi oluyorum.

Gerçekten
bu böyle mi? Büyük facialara tanık oldu insanoğlu yirminci yüzyıl
içinde; büyük suçlar işlendi yüzyılımızda. Herkes kendi faciasının
ölçüsüyle ölçer başkalarının faciasını. Yalnız bir ölçüde
yanılmadığımdan kuşkulanmıyorum: bir ulusun kendi toprakları üstünden
topyekun sürülmesi yüzyılımızda işlenmiş suçların en büyüğüdür.

Yok,
ben ağlamıyorum. Çukurca’nın sarp bayırlarında yavrularını toprağa
veren gözü yaşlı babalara bakarken, 1944 yılının baharında bizim
babalarımızın bizim Çukurca’lı yavruların körpe cesetlerini sürgün
trenlerinin katar vagonlarından demiryolların kenarlarına attıklarını
görür gibi oluyorum.

Ama Regina (eşim) ağlıyor. Sessizce. İçin
için ağlıyor. Gözlerinde yaşlar da var Regina’nın. Nasıl ağlamasın, onun
da kendi tragediyası var – televizyonun ekranındaki görünümde ateş
içine bırakıp çıktıkları yüzbinlerce Varşova’lının toplama kamplarına
yürüyüşlerini görüyordu belki…

Ekranda bir Türk askeri. Tüfeği
boynuna asılı askerin. Kucağında kıvırcık saçlı bir Kürt yavrusu. Sarp
bayırı tırmanıyor asker. Arada ayağı kayıyor. Arada dizleri üstüne
düşüyor. Her düştüğünde daha bir sıkı bastırıyor yavruyu bağrına asker.
Regina bakışlarını ekrandan yüzüme çeviriyor; elimi tutuyor; sonra, öbür
eliyle, gözlerinde biriken yaşları siliyor ve silerken,

“- Dünya Türk’ün insancıl yanını bu görünümde görmezse, başka hiçbir yerde görmez,”diyor.

Demek istediğim şu:

Eserlerimle
Kırım’ın tragediyasını Türk okuyucusuna duyurmada başarılı oldumsa
eğer, yalnız ve yalnız Türk dilinin güzelliği sayesinde olmuşumdur. Ben,
ne denli istidatlı olursam olayımdı, Türkçe’nin güzelliğine ve ifade
gücüne inanmadan romanlarımda başarılı olamazdım.

Sayın Başkan Yahya Akengin;
Sayın Meslek Birliği üyeleri;

Bu
şerefli ödülü şahsıma ve eserime lâyık gördüğünüze bir kere daha
teşekkür ederken, hem sizlere hem de İlsem’a uzun ve başarılı yıllar
dilerim. Dileklerimin arasında, özellikle beni kendi aranızda ve
sizlerden biri olduğumu düşünmeniz, en azından ödül kadar, mutluluk
kaynağı olacaktır benim için.

Kaynak: Türk Edebiyatı

Editör

Kaynak

İlgili Gönderiler

1 / 242