876 yılının başında 4 tabur hassa askeri İstanbul’dan hareket etti. Bosna-Hersek eyaletimize gidiyordu. Savaş için mi? Hayır! Hâkan-Halîfe Abdülaziz Han, eyalet merkezi Saraybosna’ya Efendimiz’in Sakal-ı Şeriflerinden birkaç kıl gönderiyordu. Alay gibi büyük bir askerî birlik, kutsal emanete saygı gösterisi olarak eşlik ediyordu.
Sakal-ı Şerîf, Kâbe örtüsünden bir parçaya sarılmış olarak askerimizin başları üzerinde taşındı, Bosnasarayı’na ulaştı. Müslüman halk, Türkler, Boşnaklar, Arnavutlar, ayağa kalmıştı. Çevre illerden Hâkan-Halîfe’nin mukaddes hediyesini ve askerini karşılamak için gelenler çoktu. Bosna’daki Osmanlı askeri, saf tutmuştu. 101 pâre top atışıyle Sakal-ı Şerîf selâmlandı.
Gazi Hüsrev Bey’in türbesine tekbirler getirilip ilâhîler okunarak sakal ulaştırıldı. Türbenin penceresi ile kapısı arasında duvara bağlı vitrinin içine kondu. Ziyaret etmek isteyenler, kilometrelerce kuyruk oluşturmuşlardı. Ziyaret ancak birkaç günde bitti. Her Müslüman, yaşlı genç, elinde ve kucağında çocuk anneler, türbeye girerek tâzim resmini yerine getirdiler.
1876’dan 1966’ya kadar her yıl Kadir Gecesi, terâvihten sonra, akıl almaz bir kalabalık, ertesi güne de taşarak, huşû içinde bu ziyareti yaptı.
Hacca gidemeyen her Boşnak, hayatında en az bir defa mutlaka bu törende bulundu. 1966’da Yugoslav hükûmeti Kadir Gecesi ziyaretini yasakladı. O zamandan bu yana Gazi Hüsrev Bey türbesindeki kutsal emanetler, sadece alelâde günlerde ziyaret edilebiliyor.
Yılmaz Öztuna