smanlı Devleti’nin çöküşünden, Rusya’da çarlık rejimine
Bolşevik İhtilali’yle son verilerek yerini komünizmin, alışından sonra, burada
derinlemesine tahlil etmek istemediğimiz birçok sebepten dolayı Türkiye coğrafyasında
yaşayan bizler üç çeyrek asrı bulan uzunca bir süre adeta kabuğumuza çekildik.
Bir iki gayretkeş ve fedakâr insanın ferdi bazı teşebbüsleri
dışında artık dünyanın iki büyük süper gücünden biri olarak anılan o azman,
baskıcı, totaliter rejim altında yaşayan insanımızla neredeyse hiç
ilgilenmedik. Tâ ki o totaliter güç kendi iflasını ilan edinceye kadar…
İşte o zaman orada aynı kandan, aynı candan, aynı dilden ve
dinden birilerinin varlığını âdeta yeniden keşfettik. Hatta çoğumuzun
şimdilerde kısmen bağımsız birer ülke hâline gelmiş olan bu kardeş yurtları
hâlâ yeterince tanımadığını söylesek asla abartmış olmayız.
Üzerinden yaklaşık bir asır geçmiş olmasına rağmen ne İmam Şamil,
veya o taraflardaki unvanıyla İmam Şamil adı unutulmuştur, ne de Şâmil’in
mücadelesi yolu, metodu… Tepelerine sağanak halinde yağan Rus bombalarının ardı
kesilir kesilmez meydanlara fırlayıp “la
ilâhe illallah” diye zikreden beyaz sakallı nuran’i yüzlü ihtiyarlar,
İmam Şamil’in inancının, davasına ve halkına olan güveninin, tarikatının
izlerinin hâlâ silinmediğini haykırıyor gibiler!
Fakat hem İmam Şâmil’in artık tarihe mal olmuş hayat ve
mücadelesini hem de bugünkü savaşı gelecek nesillere aktarmak gibi bir borcumuz
olduğuna inanıyoruz. Bu borcu ödemek de elbette öncelikle bizlere düşer.
Maalesef çoğu alanda olduğu gibi bu alanda da yeterli yayına ve çalışmaya sahip
olmadığımızı görüyoruz. O bakımdan ne yapılsa kârdır. Son zamanlarda adı geçen
sahada ufak tefek bazı kıpırdanmaların olması ise sevindirici bir gelişme.
Ülkemizde Şamil hakkında yapılmış tutarlı çalışmaların
sayısı neredeyse yok denecek kadar azdır. Dolayısıyla Şâmil’i tanıyanların ve
anlayabilenlerin sayısı da o oranda azdır. Çoğu insana göre o, sadece Ruslar’a
karşı savaşmış bir kahramandan ibarettir. Bunların, İmam Şâmil’i bir kez bile
gerçek kimliğiyle tanıyamadıklarını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Birtakım insanlara göre ise o; olağanüstü, insan güç ve takatinin
ötesinde efsanevi bir hayal şahsiyet; romanlara konu, filmlere baş aktör olacak
ilginç bir kişiliktir. Böyleleri de bir türlü, aşırı abartının insanı efsaneleştirmekten
daha çok, küçülttüğünün farkına varamayanlardır. Halbuki İmam Şamil, gayet sade
bir tarifle Çarlık Rusyası emperyalizmine karşı verilen şanlı bir direnişin,
soylu ve kutsal bir savaşın çeyrek asırlık lideri ve yılmaz mücahididir.
Şâmil ve mücadelesi hakkında Türkçe eserlerin yetersizliğine
yukarıda değinmiştik. Fakat bir eseri kesinlikle istisna etmeliyiz. “Kafkasya Mücahidi İmam Gazavatı” adlı
eser, Osmanlı Türkçesi’yle yayımlanmış en ciddi kaynaktır. Eser, 1828-1859
yıllarındaki Kafkas savaşlarının ilk kaynağı olmak özelliğine sahiptir. Dolayısıyla
bu alanda çalışan herkesin öncelikle başvurduğu en temel kaynaktır denilebilir.
Biz, İmam Şâmil’in hayatını ve mücadelesini gelecek nesillere
aktarmak gibi bir borcumuz olduğuna inandığımızdan, bu sadette alanda teşvik
edici bir çalışma olması niyetiyle İmam Şâmil’in hayatına ve mücadelesine dair
ilk elden güvenilir bilgiler veren bu temel kaynağı yayımlamaya karar verdik.
Çünkü eserin yazarı o zamanki mücadeleye İmam Şâmil in yanında bilfiil katılmış
Kafkas asıllı bir tarihçidir. Bunu kendisi, eser içine serpiştirdiği savaş ve
kahramanlık şiirlerinde bizzat ifade etmekte ve bu durum yaygın biçimde
bilinmektedir.
Hazırlanan eser, Kafkas mücadelesinde İmam Şâmil’le birlikte
bizzat yer almış bulunan, dahası, İmam Şâmil’in sır kâtibi, yani özel sekreteri
olduğu yöre halkı arasında yaygın olarak bilinen Muhammed Tahir el-Karâh’i’nin
yazdığı, uzun süre Şamil ailesi nezdinde kutsal bir emanet gibi korunan ve
milli şairimiz Mehmed Akif Ersoy tarafından Şâmil’in Medine’de ikamet etmekte olan
oğluna yapılan ziyaret sırasında neşredilmek üzere alınarak İstanbul’a
getirilen hâtırat-savaş notları karışımı kitabın kısmen sadeleştirilip bugünkü
alfabeye çevrilmiş halidir.
Yrd.Doç.Dr H.Ahmet Özdemir