atılılaştırma, modernleştirme, medenîleştirmenin Rusya’daki uygulama şekli Ortodokslaştırma, Ruslaştırma veya Hıristiyanlaştırmadır. Rusya’nın Türkistan’daki bu fonksiyonuna atıfta bulunan Avam Kamarası zabıtlarına muhtelif vesilelerle temas ettik. Bu ad altında genel olarak Müslüman toplulukların kendi inanç, ibâdet ve hayat tarzlarını değiştirmeleri yönündeki propaganda ve baskılara karşı koyma, bir adım sonrası, sömürgeci ülkelerin açık sömürülerine karşı koyabilecek inanç, irâde ve toplum dinamiğini canlı tutma gayretlerinin Oryantalist literatürdeki adının, genellikle bu ülke halkların’ suçlar tarzda verildiğini belirtelim.
Kazan ve Astrahan hanlığının alınmasından sonraki dönemlerde, Çarlık hükümeti Rusya’da Hıristiyan olmayan Türk beylerinin asâlet ünvanlarının kaldırılarak toprak ve serf sahibi olamayacakları hakkında kararlar alınca bazı Türk ve Müslüman ileri gelenleri topraklarını ve imtiyazlarını, kaybetmemek için Hıristiyanlığı kabul ettiler çarlık Rusyası’nda Hırıstiyanlığı kabul eden Türk beyleri Rus prensleri gibi asâlet ünvanlarını, imtiyazlarını ve toprak mülkiyetini muhafaza edebiliyorlar ve her türlü devlet hizmetine girebiliyorlardı. Bu suretle Hıristiyan olan Türk beyleri dinleri ile birlikte milli ananelerini, âdetlerini ve örflerini unuttular.
Çarlık devirlerinin son zamanlarına kadar menşe itibariyle Türk hanlarından ve beylerinden pek çok aile vardı. Volga havzasındaki Hıristiyanlaştırma ve Ruslaştırma hareketi, en çok zengin, üst tabaka arasında etkisini göstermiştir.
Daha sonra köylülere de yayılmakla beraber bunlar da fazla etkili olmamıştır. Ruslar netice elde ettikleri bu kişilere «Hıristiyanlaştırılmış Tatarlar» adını vermişlerdir. Ancak bunlar, dinleri değişmiş olmakla beraber yine de dillerine ve geleneklerine bağlı kalmışlar, gizli de olsa islâmiyete olan ilgilerini ve inançlarını muhafaza etmişlerdir. Çariçe II. Katherine 1788’de verdiği bir emirle Müslümanlara daha geniş haklar verilmesini emretti. Yeni camilerin inşası hızlandı ve yapılan reformlardan sonra mollalar yüksek eğitimlerini sadece Buhâra’da değil, İstanbul, Kahire ve Medine gibi yerlerde de görmeye başladılar.
Rusların baskısı ile Hıristiyanlığı kabul etmiş gibi görünen Tatarların bir kısmı 1905 ihtilalinden sonra tekrar İslâmiyete dönmüşlerdir.
16. yüzyıldan itibaren üç asır devam eden ve benzeri pek görülmeyen Tatarları Hıristiyanlaştırma politikasına karşı Tatarların direnişi, bazı yazarlara göre bir Tatar Rönesansı’nı çıkarmış ve aşağıda ele alacağımız Cedit hareketinin zeminini oluşturmuştur.
İslami gelenekler, aile yapısı ile bir bütün olarak toplum düzeni, köklerini genellikle dinden almaktadır. Birçok geleneksel kurumlar İslâmileşmiştir. Bunlardan dolayı Ruslaştırma etkisini gösterememiş, İslami hayat aile içinde hayatiyetini devam ettirebilmiştir. Aileyi ise devlet kontrol altına alamamıştır. Bununla beraber, eğitim sistemindeki gücü ile, ailelerin çocuklarını kendi inanç ve gelenekleri doğrultusunda yetiştirmelerini önlemek için devlet her tedbiri almıştır.
Prof. Dr. Alaeddin Yalçınkaya