T
arih akışı içinde uzun ömürlü olmak isteyen milletler, nesilleri arasındaki bağların kuvvetli ve kesintisiz olmasına bilhassa dikkat etmek zorundadırlar. Dün, bugün ve hatta yarın arasındaki kültürel ve târihî münasebetler mutlaka kurulabilmeli, millî hayatın ezelden ebede doğru bir nehir gibi akışı, geçmiş, hâl ve gelecek bağlantısı içinde bir bütünlük arzetmelidir. Çünkü, “değerler tarih içinde gelişir”. Millî varlığımızı en güzel ve gerçek taraflarıyla tarihin aynasında görebiliriz.
Çağdaş Türkistanlı bâzı yazarlar ve şairler bunun idraki içindedirler ve onlara göre, tarih, her yeni hamlenin kaynağı sayılır. Onlar târihî sanat haline getirmek ve onu şiirlerinde sanatkârane yansıtmak suretiyle, milletin mânevî varlığına en büyük hizmetin yapılacağına inanmaktalar. Çünki, târihî böyle bir anlayış ve kavrayışla yorumlayan Türkistanlı bâzı şairler yeni nesli “Ruslaşmaktan” korumaya çalışmaktadır.
Çağdaş Türkistan edebiyatında târihî konularda romanlar ve şiirler yazmak günümüzde en önemli hususlardan biri sayılır. Türkistanlı şairler, yazarlar Türkistan’ın târihî, büyük devlet adamları, âlimleri, önemli târihî ve içtimaî olaylarını eserlerinde yansıtarak halkın mânevî hislerini, Ruslaştırmaya karşı canlı tutmayı birinci vazife olarak kabul etmekteler.
Onun için onlar bu konularda sık sık eserler yazmaktalar. Çağdaş Türkistanlı bâzı şairlerin pek çok şiirlerinde millî geçmişe hayranlık ve hasret hisleri ağır basar. Türkistan’ın târihinin parlak devirlerine hayran olan şairler, geçmişe çok sıkı bağlıdırlar. Onların işledikleri konular daha çok târihi ve içimaî karaktere sahiptir.
Çağdaş Türkistanlı bâzı şairler, bu gerçeği görerek tarih akışı içinde bütün benlikleri ile geçmişi günümüze taşımaya ve ne kadar târihî değerli şeyler varsa onun ışığında hareket etmeye çalışmaktalar. O şairler geçmiş yüzyılların insanları ile karışarak, gelecek yüzyılların insanlarına geçmişten haber götüren bir vasıta rolünü oynamaktalar.
Geçmişe Hasret Duygusu
Çağdaş Türkistanlı bâzı şairlere göre, “içinde yaşanılan dünya ve bugüne intikal eden herşey mâziden kaynaklanır.” Onlar muhtelif asırlar içinde, bugün ve yarın için bir kıymet ifade eden unsurların, olayların ve başarıların peşindedirler ve onlara hayrandırlar. Her aydın gibi çağdaş Türkistanlı bâzı şairler de kendi milletinin geçmiş zamanlarla ilgili oluş ve buluşlarıyla alâkalı olarak bir takım duygu, düşünce ve hayallere sahiptirler.
Günümüzün Türkistanlı bâzı aydınları geçmişe hasret duygusunu, eski şanlı ve güzel günleri eserlerinde tasvirleyerek yeni nesile atalarının vatanı korumak için nasıl kahramanlıklar gösterdiğini, ilme, medeniyete, kısaca insanlığa nasıl hizmet ettiklerini hatırlatmaya çalışmaktalar. Bu yol ile yeni kuşağın Ruslar karşısında ümitsizliğe düşmesinin önünü almaktalar. Çağdaş Türkistanlı bâzı şairler bu hisleri çeşitli şekil ve sembollerle ifade etmeye çalışmaktalar.
Meselâ, Semerkand şehrinin kuruluşunun 2500. Yıldönümü münasebetiyle Türkistan’ın Kazak boyunun şairlerinden Sabit Mukan (ov) Semerkand ve onun târihî hakkında, “Semerkand-benzersiz şehir, o kendisinin ışık saçan târihî ile değil, belki cihana yetiştirdiği büyük kişi ve âlimleri ile tanınır ve bunun için de buraya kutsal şehir demek doğru olur” der.
Türkistanlı şairler eserlerinde Türkistan’ın târihî, onun şairleri, edibleri, âlimleri, ressamları, mimarları, hükümdarları hakkında bilgi verirler. Bilhassa Türkistan halkının büyük devlet adamı ve âlimî Mirza Uluğbek’in astromomi, matematik ve başka sahalardaki hizmetleri ve şu arada Semerkan’da kurduğu rasathane ve târihî eserlerini tasvir eden Türkistan’ın Özbek boyunun şairi Polat Momin,
Tarihini söylesem şimdi,
Uluğbek büyük babam hem
Gökyüzü ilmini doğru
Su gibi içmişlerdir,
Yenilik açmıştılar.
Şunu da söyleyim önce,
Hazırlamıştırlar “gökyüzü çetveli.”
Kurdular rasathane
Asyada yegane.