T
arih ve medeniyet dolu Kaşgar şehri Uygur Türklerinin yerleşik hayata geçmesi ile birçok kültürel değeri ortaya koymuş Türk ve İslam medeniyeti adına bir dönüm noktası oluşturmuştur. Mao ve komünist ideolojisinin ilk faaliyetlerinden biri olan Kültür Devrimi Doğu Türkistan topraklarını kasıp kavururken bir yandan da kültür adına kültürel bir kıyım gerçekleşmekteydi. Dün devrim adına yakılan, yıkılan yahut kültürümüz ve kültürel değerlerimiz bu gün de imkansızlık ya da Çin devletinin geçmiş politikalarının devamı neticesinde yok olmanın eşiğine gelmiştir.
Türk ve İslam medeniyeti açısından oldukça önemli bir durak olan Kaşgar’da birçok Türk-İslam eseri Çin devletinin inşaat firmalarına yer tahsisi ya da kullanım şeklinin değiştirilmesi neticesinde tahrip edilmiş ve tarihten silinmiştir. İşte bu süreçte tespit edebildiğimiz Türk-İslam eserlerinin bazıları hakkında kısa bilgiler ve bu eserlerin bazıları hakkında kısa bilgiler ve bu eserlerin günümüzde ki durumunu;
Çapan Pazarı (Cübbe pazarı) Camii: Diğer ismi ile 1300 yıllık bir tarihe sahip olan bu cami yazlık ve kışlık olarak ikiye ayrılıyor, ama günümüzde yazlık bölümü tamamen yok olmuş, kışlık bölümü ise yok olma tehlikesi ile karşı karşıyadır. Bu cami Kaşgar’da ilk yapılan ve en uzun tarihe sahip camidir.
Hanlık Medresi: Bu medresede dünyanın her yerinde gelen âlim, edip, şairler eğitim görmüştür ve 1300 yıllık tarihe sahiptir. Hanlık medresesinin asıl yeri bugünkü Çapan pazarı camii ile birleşik olup 1932 yılına gelindiğinde Kaşgar merkezi 1. ilköğretim okuluna eklenmiştir.
Kazan Medresesi: Bu medresenin de 1300 yıllık bir tarihi eserdir. Kültür devrimi yıllarında 8 Ağustos 1966’da bu medrese yıkılmış ve 1967’de bu medresenin ismi vilayet siyasi okulu olarak değiştirilmiştir ve bu tarihten sonra unutulup gitmiştir.
Sakiye Medresesi: Medrese 1000 yıllık geçmişe sahiptir, yeri Çarsu yolunda olup, Bu medrese de kültür devrimi döneminde yıkılmıştır ve yeri satılmıştır.
Çarsu Medresesi: Medrese 1000 yıllık tarihe sahiptir. Bu medrese de kültür devrimi döneminde yıkılmıştır. Bu medresenin yeri bugünkü merkez 14.ilköğretim okulunun bulunduğu yerdir.
Sarayönü Büyük Camii: 1300 yıllık olup 5.000 metre kare olarak yapılmış olan bu camii yerine 1968 yılında alış-veriş merkezi yapılmıştır geri kalanı alan Sarayönü pazarına eklenmiştir.
Ali Han Töre Medresesi: 300 yıllık bir tarihi geçmişi olan bu medrese 2005 yılında yıkılarak yerine karakol binası yapılmıştır.
Kültür devrimi ve sonrası da yaşanan bu tahribat Uygur Türklerini İslam kimliğinden uzaklaştırmak adına yorumlanabilir. Komünist ideoloji ve onun şekillendirdiği Çin’de din, özellikle de İslam dini bir tehdit unsuru olarak görülmektedir. Bunun içindir ki Türk ve İslam medeniyeti adına en güzel eserler olabilecek camii ve medreseler Uygur toplumunu İslam’dan kopartmak adına bu şekilde yok ediliyor olabilir.
Cami ve medreselere yönelik bu yok etme kampanyası neticesinde geriye kalan arazilere ne oldu sorusu gelmektedir. Bunu da birkaç örnek ile açıklamak da fayda var.
Antik Boriçi Sokak Camisi, Kazancı Sokak Camisi ve Töre Yarbağ Camisi gibi camiler kültür devriminde önce yol genişletilmesi sebebiyle yıkılmıştır. Şimdiye kadar Yarbağa kadar olan cadde genişletme çalışması adı altında 5 mahalle, 6 büyük camii yıkılmış yanı sıra 50.000 binden fazla insan zorla göç ettirilmiştir. Bu cadde günümüzdeki Endican caddesidir.
Büyükelçilik camii: Sarayönü pazarı girişinde bulunan cami 1964 yılında yol genişletme bahanesiyle yıkılmış 2. Sanayi Odası bu arsayı almıştır. 2005 yılında alışveriş merkezi için satılmıştır.
Ara Koça (Ara Sokak) Camii: Bu caminin yeri şuan ki Çarsu yolu Ara koçasında olup, bu cami de kültür devrimi döneminde yıkılmıştır. Günümüzde caminin yerine Yavağ yerel yönetimi tarafından tuvalet yapılmıştır.
Çapan Pazarı Mahalle Caminin yeri Ambarcı da olup, bu camide kültür devrimi döneminde yıkılmıştır. Sonradan tapu dairesi tarafından el konulup 1982 de satılmıştır. Şuan bu caminin yerinde bir otel bulunmaktadır.
Resmi binalar, otel, alışveriş merkezi ve hatta tuvalete dönüştürülen bu mabetler bir milletin kimliğini yok etmek için girişilen çirkin oyunun görünen yüzü olarak karşımızda durmaktadır. Kültürel değeri ve mirası göz önüne alındığında bu yıkım ve tahribatın Uygur Türkleri üzerindeki etkisi düşünülmelidir. Gelecek kuşaklara aktırılamayacak olan bu eserler ya da bunlar gibi onlarcası, yüzlercesi için endişelenmeliyiz ve harekete geçmeliyiz.
Kısaca ve basit bir şekilde anlatmaya çalıştığımız Türk – İslam eserlerine ve mabetlere yönelik tahribat elbette bunlarla sınırlı değil. Yakın tarihimize ait ve yakın dönemde o kadar çok eser tahrip edilmiştir ki, bunları tespit etmek ve derin bilgilere ulaşmak ancak konu üzerinde teçrübeli araştırmacıların yapacağı çalışmalarla mümkündür.
Hayrullah Efendigil