B
ulgarların 1876 senesinde Rus çarlığının tahrikî ile giriştikleri geniş mikyastaki isyan hareketinin Osmanlı hükümeti tarafından bastırılması üzerine Rusya, Türkiye’ye harp ilan etti.
Harp sonunda akdedilen Ayastefanos muahedesi (Yeşilköy Anlaşması) şartlarından biri, tamamen müstakil büyük bir Bulgaristan’ın tesis olunması idi.
Bu anlaşma o devrin büyük devletleri tarafından kabul edilmedi. Müteakiben yapılan Berlin Anlaşması ile Osmanlı imparatorluğuna prenslik adı altında bir Bulgaristan kurulması kabul ettirildi. Filibe’de kurulan “Rumeli-yi Şarkî Vilayeti Prensliği” bu hududun içerisine giriyor, Kırcaali sancağı da Bulgarlara terk ediliyordu.
1877-78’de Tuna’yı kolayca aşan Rus ordularının Plevne’de karşılaştıkları Türk müdafaasını müteakip Rusların önüne düşen Bulgarlar, Hasköy’den Kırcaali dağlarına doğru bir Rus alayı ile yürüyüşe geçtiler. Kilisekule yanında Türk mukavemetî ile karşılaşan müstevliler dağılmaya mahkûm edildiler.
Kırcaali’nin Fındıkcak köyünden Murat Ağa, Şıpka’da harp eden askerler arasında idi. Süleyman Paşanın harp sahasına gelirken Kircaali’den geçtiği esnada, fazla silah ve cephanesini Kırcaali’ye bıraktığını görmüştü. Rus alayı ve Bulgarların Kırcaali’yi Bulgaristan’a ilhaka çalıştıklarını işitince, yanına aldığı delikanlılar ile Bulgar ve Rusların ilerledikleri geçit noktalarını tuttu. Rusların ehemmiyet vermedikleri, asker kaçağı zannettikleri Murat Ağa, bu çatışmada Rusları karşılıklı iki ateş altına alarak, boğaza girenlerin bir tanesinin bile kurtulmasına imkân vermedi.
Fındıcaklı Murat Ağa uzun boylu, köse sakallı bir adamdı. Kırcaali’nin Türk olan bütün köylerine adam gönderdi. Yunus oğullarından Ismail Ağa, Halil Ağa, Ahı Çelebi, Mestanlı ve civarından 1.000 kadar silahlı dağlı koşup geldi. Müthiş bir savaş başlamıştı.
General Herkisof kumandasındaki Rus piyade alayı, bir Kazak alayı 4 batarya topla taarruza geçtiler. Murat Ağa kuvvetleri, boğazın tabii müstahkem olan iki yanını tutmuştu. Topları yoktu. Bir alay haline getirilmiş Bulgarlar da Ruslara yardımcı idiler.
Kilisekule yanında Arda boyuna yayılarak dağlıları arkadan sarmak isteyen Bulgarları, Murat Ağa daha evvel anlayarak ve gelenleri içeri alarak, hepsini kırdı. Kurtulan olmadı. Murat Ağa 354 köyden ibaret olan dağ kolunda teşkilat kurdu. Kendi tabirince takke başına (nüfus başına) mısır unu, kak kurusu (kurutulmuş yoğurt), keçi pastırması, mekkâre katırı, salgın (satma) saldı. Kadınlar ekmek yoğuruyor, gazilere yiyecek taşıyor, insan yürüyemeyen ince, sarp, taşlık yollardan katırlar, dağlı kadınların yedeklerinde sekerek yük taşıyordu.
Rusları Bozguna Uğrattı
Ruslar şiddetli bir top ateşi ile dağlı gazilerin gözlerini yıldırmak istediler. Lakin atılan mermiler yalçın taşlara düşerek dağılıyor, taş kovuklarında elinde martin, düşmanı bir adım ileriye attırmayan dağlılardan hiç birinin burnu kanamıyordu. General hücum emri vermişti. Lakin dar Boğazdan giren Rus askerleri üzerine öyle şiddetli bir ateş açılmıştı ki, yalçın kayalardan yağan bu cehennem ateşi, bütün Rus taburlarında bozgunluk yaptı. Hepsi dağlıların önünden kaçıyordu. Ruslar ve Bulgarlar dağlara girmekten ümit keserek geri döndüler. Dağ kolu asla istila görmemişti. Ümitleri kesilen Rus generali, Murat Ağaya haber gönderdi. Kendisi ile görüşmek istedi. Murat Ağa lüleli çubuğu ensesine sokulu, elinde martini, bir katıra binerek yalnız başına generalin karargahına gitti. General, Murat Ağayı bütün askerlerini selâma dizerek karşıladı. Görüştüler. Murat Ağa dağlardan bir karış yere kimseyi sokmayacaklarını, kati olarak söyledi.
Memleketi kurtarmada en müessir unsur, Süleyman Paşanın fazla silahlarını Kırcaali’de depo etmesiydi. Bunun Murat Ağa tarafından bilinmesinin büyük bir şans olduğunu ve Süleyman Paşaya minnet borçlu olduklarını bütün dağlılar şükranla anarlar.
Berlin’de toplanan kongre Osmanlı imparatorluğunu parça parça ederken, Bulgaristan prensliğini Tuna’dan Harmanlı yanındaki dağların eteğine kadar bir Hristiyan vilayeti olarak ortaya çıkarmış, Kırcaali’yi de Bulgarlara vermişti. Kağıt üstünde yapılan bu muamele bu fedakar halka, Bulgarlara terk edileceklerini zannettirdi. Kırcaali kasabasını teslim almaya gelen iki tabur Bulgar askerini ve Bulgar memurlarını haber alan Murat Ağa, bu kocalmış Türk, ayağa kalktı. Şu beyanatta bulunarak kızanları vazifeye çağırdı:
“Kırcaali’yi teslime gelen Bulgarların tüfeklerini ellerinden alarak memurların hepsini geri gönderdim. Kırcaali’de kendi başımıza hükümet kurduk. 1885 tarihine kadar müstakil idare altında yaşadıktan sonra tekrar Osmanlı hükümetine iltihak ettik.”
Kırcaali’nin Osmanlı imparatorluğuna tekrar ilhakından sonra sadrazam, Murat Ağayı davetle Sultan Hamid Han’ın huzuruna çıkardı. Padişah, Murat ağayı taltif için ne istediğini anlamak ister. Murat Ağa “sınır boyunda zaptiye çavuşu olmayı isterim” cevabını verir. Ölünceye kadar Mahmutlu köyünde zaptiye çavuşu olarak vazife gördü. Bu vatanperver halkın fedakarlığı ve hizmetleri unutulur mu?
KAYNAK: “Cephe ve Esaret Hatıraları” — Dr. Yusuf Gedikli
Fuat Balkan