T
imur Han’ın Türk olduğu hususu Müslim-Gayrimüslim pek çok tarihçi tarafından dillendirilmiş ve bu konuda neredeyse kesin bir kanaat oluşmuştur. Ünlü tarihçi ve araştırmacı merhum Yılmaz Öztuna mevzuya sağlıklı bir açıklama getirmektedir. Ona göre Barlaslar bir Türk boyu iken Cengiz hâkimiyeti sırasında Moğollaşmış ve sonradan tekrar Türk kimliğine kavuşmuştur. Belki Moğol hakimiyeti sırasında mühim görev almaları onların Moğol gibi gösterilmelerine yol açmıştır.
Yılmaz Öztuna’nın görüşünü Özbek kaynaklar da desteklemektedir. Özbek tarihçilerin çoğuna göre Barlas kavminin menşei Türk’tür. A. Muhammedcanov ile Q. Recebov Timur hakkında şöyle yazmaktadırlar:
Emir Timur XIV. asrın 1360-1370 yıllarında Türk halkından, Barlas kabilesi temsilcisi olarak tarih sahnesine çıktı. O, büyük ecdatları Afrasiyab, Batır Tanrıkut, Oğuzhan, Attila, Bumin Kağan, Satuk Buğra Han, Sebüktegin, Tuğrul Bey, Kutbuddin Muhammed gibi kendi devrinde yeni Türk devletinin temellerini attı.
Yine Özbek tarihçiler M. Hudaikulov ile F. Tilavatov “Emir Timur ve Onun Cihan Tarihindeki Yeri” isimli eserlerinde yanlış bir yargıya dikkat çekmektedirler. Onlara göre Batılı tarihçi ve yazarların çoğunluğu Emir Timur’u Türk Barlas kabilesinden olmasına rağmen “Büyük Moğol” olarak isimlendirdiler. Bu isimlendirmeler tarihi hakikate ve adalete zıttır. Emir Timur Türklerin Barlas kabilesindendir.
Ünlü İngiliz Bizantolog ve Bizansın Son Yüzyılları, kitabının yazarı Donald M. Nicol, eserinde Timur’u tarif ederken, “Ortadoğu’da destansı bir kişiliğe bürünmüş, Cengiz soyundan geldiği iddiasında olsa da aslında Moğol olmaktan çok Türk’tü” diyerek Emir Timur’un kimliğini net bir biçimde ortaya koymaktadır.
Keza Asya ve Doğu medeniyetleri hakkında önemli eserleri olan, Fransız Akademisi üyesi ve tarihçi Rene Grousset (1885-1952) Bozkır İmparatorluğu isimli eserinde, “Timur’un Moğollukla hiçbir alakası yoktu. Çünkü Türk’tü. Maveraünnehr’de Keş civarına hâkim olan soylu Barlas aşiretinden geliyordu” demektedir.
Bir diğer Fransız tarihçi Louis Bazin, bilhassa “Moğolların Gizli Tarihi”nde verilen bilgilerle Timurlu tarihçilerin kaydettiği bilgileri karşılaştırarak fevkalade bir değerlendirmede bulunmaktadır. Ona göre Timur, sadece Saray Mülk Hanım ile evlilik yaparak Moğollarla akraba, yani küregan (damat) olmuştur. Dolayısıyla Timur Barlas kabilesine mensup olup bu kabilenin de Moğollar ve Cengiz ile hiçbir alakası yoktur.
Günümüz Fransız tarihçilerinden Lyusen Keren ise “Emir Timur Saltanatı” kitabında bu konuya farklı bir değerlendirme ile yaklaşmaktadır. Keren’e göre Muhammed Taragay’ın, oğluna, Türk ülkelerinde çok kullanılan bir ismi, “Timur” adını vermesi Türk olduklarının net bir göstergesiydi. Keren, Ankara Muharebesini anlatırken de Asyalı Türkler ile Avrupalı Türklerin yahut Doğu Türkleri ile Batı Türklerinin savaşı tabirini kullanarak Osmanlıların yanı sıra Timurluların da Türk olduğunu net bir biçimde belirtmiştir.
İspanyol Elçi Ruy Gonzüles de Clavijo “Timur’un Hayatı Kadiz’den Semerkand’a Seyahatler” kitabında Timur’un Türk göçmenlerinin ırkından olup soyları ile övünen asil bir nesilden geldiğini belirtmiştir. Amerikalı tarihçi Richard Bulliet de Barlasların Moğollarla bir ilgisinin olmadığını ifade etmiştir.
XIX. asırda yaşayan Reşidüddin Fazlullah Kazvini, “Câmiu’t-Tevârih” adlı eserinde Cengiz’in kabilesinin Moğol olmasından dolayı, Türk kabilelerinin, kendilerini soylu ve ulu göstermek için, Moğollardan olduklarını ifade ettiklerini belirterek “aslında Barlas Kabilesi hiçbir zaman Moğol olmamıştır” demektedir.
Özbek tarihçi ve yazar Hurşit Devran da “Timurname” isimli eserinde Barlas kabilesi ile ilgili bilgiler vermektedir. Ona göre soy olarak Türk kanını taşıyan bu kavmin adı eski Türkçede “kartal” manasına geliyordu. Zira Türklerde boyların hepsi bir hayvan adını almaktadır. Bu arada Cengiz döneminde ülkenin Cengiz Han’ın oğlu Çağatay’a verilmesi sebebiyle bu toprakların Çağatay soyundan gelen kişiler tarafından yönetilmesinden dolayı kitaplarda Barlas kavminin Çağatay ulusundan olduğu ibaresi yer almakta ve Barlas boyunun Moğol kabilesi olduğu intibaı verilmektedir ki burada Çağatay ulusuna tâbi olmak ile Çağatay ulusundan olmak karıştırılmamalıdır.
Timur Han’ın Türk Olduğunu Kendisi Söylüyor
Nihayet Emir Timur’un bizatihi kendisi de Türk olduğuna her zaman vurgu yapmıştır. Kendisinin kaleme aldırdığı tarihine bakıldığında bu husus açıkça görülmektedir. Resmi yazışmalarında mührünü “Ben Timur, Allah’ın Kulu” şeklinde basarken, Türk kimliği ile övünüyordu. Söyle ki, “Biz kim Melik-i Turan, Emir-i Türkistanız. Biz kim milletlerin en ulusu ve kadimi Türk’ün başbuğuyuz.”
Diğer taraftan, Emir Timur’un ana dili Türkçeydi. Türkçenin haricinde Farsça ve Moğolca da biliyordu. Sarayında, etrafında, ordusunda, ülkesinde konuşulan dil Türk diliydi.
Muiniddin Natanzi’nin “Müntehabatü’t-Tevârih-i Muinî” kitabına önsöz yazan Gulam Kerimi’nin ifadelerine göre Emir Timur döneminde seferlerin ve önemli olayların tarihini yazma işini üstlenen yazıcılar bu vazifelerini Türk diliyle ifa etmekteydiler. Dolayısı ile Emir Timur’un Türkçenin gelişmesinde, büyümesinde, yerleşmesinde, kuşaklara aktarılmasında büyük rolü vardır.
Emir Timur’un Türk kimliğinin en büyük göstergelerinden birisi bugün “Pir-i Türkistan” olarak bilinen “Hoca Ahmed Yesevî”ye olan sevgisidir. Yaşadığı 1093-1156 yılları döneminde Türk milliyetinin hamuru olmuş olan Ahmed Yesevi, göçmen Türkler arasında çok iyi tanınan ve bilinen bir simadır. Ahmed Yesevi nin öğrencileri ve takipçileri onun Hikmetler denilen şiirlerini yüzlerce yıldan beri okuyup aktararak Türk dilinin devamlılığını sağlamışlardır.
Ahmed Yesevî’nin yazdığı Hikmetler Türk dünyasının her yerine yayıldı, söylendi. Onunla birlikte Türkçe canlandı. Yesevînin soyundan ve yolundan gelenler Türkçe söylediler. Rivayete göre, Ahmed Yesevî’nin yüz binin üzerinde müridi vardı ve bunlar dört bir yana yayılarak onun irşatlarını, hikmetlerini her tarafa taşıdılar.
O aynı zamanda Emir Timur’un çocukluk ve gençlik dönemine, iki asır önce söylemiş olduğu hikmetli sözleriyle damga vuran bir büyüktü, bir âlimdi. Timur’un en sevdiği, sık sık okuduğu ve okuttuğu eserlerden biri Hoca Ahmed Yesevi’nin Hikmetler’iydi.
Görülüyor ki Emir Timur’un Cengiz Han ile ve Moğollarla bir ilgisi bulunmamaktadır. Zaten Emir Timur da tahta çıktığı zaman bir Moğol kanı taşımadığından han unvanını almamış ve bulunduğu bölgede birlikteliği sağlamak, itaati temin etmek adına her zaman kukla bir Han’ı yanında taşımıştır.
Bütün bu araştırmalar gösteriyor ki Emir Tümur Türk oğlu Türk’tür.
Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil