artışmasız bir şekilde Türk milletinin en az MÖ 3. binlere
giden 5 bin yıllık tarihi vardır. Gerek arkeolojik, gerekse yazılı kaynaklar
bunu açıkça desteklemektedir.
Tarihin başlangıcında açıkça beliren Türk milleti çok fazla
mecrada ama ana bir ırmak üzerinde akıp günümüze gelmiştir. Gelecekte de yok
edilemeyecektir. Ya da her hangi bir bölgede yok edilse dâhi diğer
bölgelerdekiler bayrağı taşıyacak, gelecek nesillere aktaracaktır.
Peki, “Türk Yurdu”
neresi diye sorulsa ne cevap verilebilir? Bunun da cevabı çok açıktır. Avrasya
coğrafyası. Günümüz Türk Dünyası haritası da bu gerçeği açıkça
desteklemektedir.
Çok geniş coğrafyaya yayılan Türklerin bölgelere göre
farklılıklar göstermesi gayet tabiidir. Ancak, tarihin başlangıcından günümüze
uzanan bir ana gövde söz konusudur. Bu ana gövde özellikle komşularının
kaynaklarında Türk olarak adlandırılmış; kurdukları her devletin kökeninin Türk
olduğu bariz bir şekilde vurgulanmıştır. Böyle bir gerçeği red edemeyen Batı
ilim dünyası 1750’lilerden itibaren Türk milleti kavramını tarih
araştırmalarında bahsettiğimiz derinlik içinde yazmaktadırlar.
Nitekim Türk kökenli halkların tarihi hakkında binlerce
kitap makale ve benzeri eserler meydana getirmişlerdir. Yani ilmi açıdan
Türklerin tarihi inkâr edilemez bir gerçektir.
Türkler Nerede
Yaşıyorlardı?
Türkler nerede yaşıyorlardı sorusu sorulduğunda,
Karadeniz’in kuzeyinden Kore’ye kadar uzanan saha, Kafkasların kuzeyinde Kuzey
Buz denizine, Tibet’in kuzeyi, Çin Seddi’nin kuzeyi, Agfanistan’ın kuzey
bölümünden, İran’ın kuzey doğusu, ama özellikle Sır Derya’nın kuzey doğusu
sahaları gösterebilir. Bazen Macaristan ovalarına kadar Orta Avrupa sahasını
kapladığı görülmektedir. Yine güneyde Hindistan’a gidip devlet kuran çok sayıda
Türk boyu olmuştur.
Anadolu’ya gelişleri son araştırmalarla milattan önceki
devirlerde tespit edilebilmektedir. Anadolu’ya Trakya, Kafkaslar ve İran
üzerinden gelmeleri söz konusudur. Avrasya coğrafyasında “Kaya” resimlerinin dağılımına
bakarak Türk tarihinin yeni başlangıç teorilerini ortaya koymak, yeni tarih
paradigmaları oluşturmak mümkündür.
Gerçek Türk tarihini anlamak için göç hareketlerini
incelemek, boy sistemini analiz ederek tarih içindeki ana akış yollarını takip
etmek gereklidir. Model de lazımdır. Örnek ve bütün Türkleri kendine bağlama
imkânı sunan bir model devlet. Bu devlet bellidir aslında. Çok açık bir şekilde
bizim Gök-Türkler diye tarihçiliğimizde tanıdığımız. Ama bütün dünya
tarihçiliğinde yazıldığı ve gerçeğinde de kaydedildiği gibi bu devletin adı “Türk” tür.
Türk Kağanlığı olarak yazılıp günümüze ulaşan ismin kökeni
güçlü-kuvvetli/ gelişmiş manalarına gelmektedir. Ama 420’li tarihlerden
itibaren Sır Derya ırmağının kuzey ve doğusunda yaşayan insanların adıdır.
Ancak, milattan önceki çağlardan itibaren başlayan tarihin MS V. yüzyıla geliş
süreci açıkça bilinmektedir. Dolayısıyla Türk tarihini anlamakta problem
yoktur. Problem anlamak istemeyenlerdedir.
Türk Adını Taşıyan
İlk Devlet
Nihayet, 542 tarihinden itibaren resmen Türk adını taşıyan
devlet yükselir. Devletin merkezi Moğolistan’ın orta-kuzey kesimleri olsa da
Çin kaynaklarının ifadesiyle Kore’den Karadeniz’in kuzeyindeki Kırım’a kadar
bütün Türk kökenli halkları bünyesine katmayı başardı. Ve bu tarihten itibaren
Türkiye Cumhuriyeti’ne kadar yok olmadan devam etti.
Gök-Türklerden (Türk Kağanlığı) günümüze ne kaldı sorusunun
cevabı net bir şekilde Türkiye Cumhuriyeti’dir. Türk milletidir. Diğer taraftan
bilinmelidir ki; yeryüzündeki bütün Türk kökenli topluluklar yani bütün Türk
Dünyası Gök-Türklerin günümüzdeki devamıdır. Ortak kimlik Türk Kağanlığı ve
dönemin Türk boylarıdır. Çin kaynakları bu durumu VI. ve VIII. asırlar arasında
açıkça vurgulamaktadır.
Türk Milleti
Varlığını Nasıl Korudu?
Türk milleti niye yok olmadan varlığını korudu sorusunu;
Karahanlı, Gazneli ve Selçuklu gibi büyük devletleri, hatta Osmanlı Devleti’ni
sayarak cevaplayabiliriz. Bu doğru yaklaşımdır. Ama Türklüğün aralıksız devam
edişini Türk (Gök-Türk), Batı Türk, Türg(k)iş, Oğuz, Türkmen silsilesini ve
diğer boyların durumunu takip ederek anlamak daha doğrudur. Her ne kadar farklı
adlar altında devlet, beylik ve benzeri siyasi kuruluşlarda ömür sürseler de
yabancılar tarafından hep Türk olarak anıldılar. Kaynaklarda kaydedildiler.
Osmanlı Devleti en kuvvetli çağında üç kıtaya hükmederken
dahi Türk devleti adıyla yazılıp bahsediliyordu. Kısacası Türk tarihini
başlangıcından günümüze kadar kesintisiz takip etmekte problem bulunmamaktadır.
Problem insanların anlama sıkıntısı taşımasında ya da kasıtlı şekilde tarihe
bakma eğiliminde olmalarındadır.
Sonuçta tarihin en erken devirlerinden itibaren Türk
tarihini takip etmek mümkündür. Türkler ağırlık olarak Orta Asya “Türkistan”
dediğimiz sahada çoğunlukla Avrasya bozkırlarında yaşamışlardır. Bilinen tarih
paradigmaları değişse bile insanlık tarihindeki yerleri ve tanınmaları asla
değişmez. Çünkü tarihi kaynaklar gerçeği ifade etmektedir.
Gerçek Türk tarihini anlamak için Türk göçlerini boy
sistemlerini ele alarak Gök-Türk (Türk 542-745) modelini esas alarak
değerlendirmek en doğru yöntemdir. Hangi açıdan bakarlarsa baksınlar
kaynaklardaki bilgileri yok edemezler.
Prof. Dr. Ahmet Taşağıl