MakalelerMedeniyetimiz

Irak’taki Yetimlerimiz

Y

etimlerimiz Bosna’da, Kosova’da,
Batı Trakya’da: Irak’ta, Nahcivan’da, Kıbrıs’ta yetimlerimiz. Bunlar, Osmanlı
İmparatorluğu “med
halindeyken, dünyayı kaplayan fakat sonunda “cezîr” haline (med-cezîr: gel-git) düşerken, oralarda bıraktığımız
kardeşlerimizdir.

Bugün artık engeller kalkmış
gibidir. Oralara gidemez-sek bile ziyaret, seyahat, ticaret, kültür
alışverişleri yaparak, onlarla kaynaşmamız, her zaman mümkündür.

İşte, bu geleceği görenler,
ümitleri kökünden kazımak için, Irak’ta, Abhazya’da, Karabağ’da, Sırbistan’da
bıraktığımız yetimleri hepten yok etmek için, Supları, Taşnakları, Yunanlıları
ve başka canavarları üstümüze saldırtıyorlar.

Bugün Kafkas’lar, Balkanlar, Ege,
Akdeniz, Güneydoğu ve her yanımızda, hepten başlatılan Türk-Müslüman
katliâmının sebebi budur.

21 Eylül günü, “Türkiye” takviminde, 23.3.1991
tarihli bir yazımı görünce, hoşlandım ve şuna dikkat ettim:

Meğer teşhisi, 15 yıl önce koymuş
ve birçok kez yazmışım. Türkiye Irak’a dostça yaklaşmalıdır fakat ne yaptığını
bilerek yaklaşmalıdır. Asla ABD’nin, falan filanın çıkarları ve Çekiç Güç’ün
arzuları doğrultusunda değil, fakat yurd içinde ve dışında, millî çıkarlarımızı
kurtaracak Türk-Kürt-İslâm kardeşliği açısından yaklaşmalıdır. Kuzey Irak
çatısındaki Türk varlığının, hem Kürd’ü, hem Arab’ı, hem Şiî’yi, hem de
Hristiyan unsurları koruyacağı şuuru ile yaklaşmalıdır. Osmanlı babamızın
Musul’daki durumu gibi tıpkı…

Önce adı geçen yazımın hatıra
bölümünü size sunayım:

Bundan 15 sene önce bir
münasebetle Bağdat’a çağrılmıştık. İki arkadaşla, bir gün ‘sabah namazı’nı
müteakip, bekleyen bir arabaya binip, Albay Abdullah Abdurrahman’ın evine
gittik. Yanında, o zamanki “Türkmen
Kardaşlık”
hareketinin beyni olan Dr. Necdet Koçak vardı…

Biz, İstanbul’dan iki gazeteci,
bir profesör, ‘onlar da Kerkük’ten üç kişi, Türkiye-Irak, Türk Dünyası
genişliğince sohbet eyledik.

İlk ve son görüşmemizmiş. Saddam,
esasen peşinde dolaştığı bu yiğit insanları, 1980’de astırdı. O gün, Abdullah
albayın evinde konuşulanlardan, yalnızca iki cümleyi vurgulayayım.

Albay:

– Hele Türk bayrağı, şu Zaho’dan
bir görünüversin… Vallahi… Kerkük Musul, hattâ Bağdat halkının yüzde
sekseni, ya kendilerinin ya ana baba, dedelerinin Türk olduğunu
hatırlayacaklar. Sandıklarından Osmanlı beratları çıkacak. Rahmetli Doktor da
şunu ekledi:

– O zaman, asıl bizim Kürt
kardeşler çok sevinecekler. Çünkü, Türkiye’deki Kürt’lerin her türlü mevkie
gelmesindeki ayrımsızlık, okuma, seyahat, yerleşme, ticaret hürriyeti ve her
türlü rahatlıklarını işittikçe nasıl imrendiklerini biliyorum.

– Ah! Allah’ım, bizi de bir gün
Türk idaresine kavuşturacak mısın? diye, dua ediyorlar.

Ahmet Kabaklı

Kaynak

İlgili Gönderiler

1 / 242