ürklük için hayati önem taşıyan Kâşgarlı Mahmud’un Divanu Lügâti’t-Türk’ü maalesef Türk toplumu tarafından yeterince bilinmiyor, tanınmıyor. Okullarımızda kitabın adı, yazarı ve muhtevası hakkında yuvarlak birkaç cümle öğretilmekle yetiniliyor. Bugüne kadar seçmeler yapılarak hazırlanmış iyi bir popüler yayımı da yok.
Bu dev eser okur yazarların büyük çoğunluğu tarafından yalnız bir kuru sözlük zannediliyor. Demek ki, bütün kültürel zenginliklerimiz gibi onun da kıymetini bilmiyoruz. Bu ve benzeri değerlerimiz ancak nadir elde edilen vesilelerle hatırlanıyor. Oysa atalarını bilmek isteyen, kendi kültür ve medeniyetinin köklerini öğrenmek isteyenlerin böyle eserleri başucu kitabı yapması gerekir.
Türk toplumu Orhun Kitabeleri’ni, Divanu Lügâti’t-Türk’ü, Kutadgu Bilig’i, Yunus Emre’yi, Âşık Paşa’yi; Hacı Bektaş-ı Veli’yi bilmiyor. Fuzuli’yi, Baki’yi, Nedim’i, anlaşılmaz Arapça, Farsça tamlamalarla şiir söyleyen birer divan şairi olarak tanıyor. Millî şairimiz Mehmet Akif’i yalnız İstiklâl Marşı yazarı olarak bilen ve Safahat’ını hayatında bir kez olsun eline almayan milyonlarca insanımız var.
Türklüğe Övgü
Türk tarihinde dönüm noktalarında söz sahibi olmuş çok önemli şahsiyetler vardır. Bu şahsiyetler içerisinde, 11. yüzyılda Türkçeyi önemseyen, Türk yurtlarını adım adım gezip Türk kültür ve medeniyetini tespit ederek yazıya geçiren, Türkçenin ilk gramerini yazan ve Türkçeyi yücelten Kâşgarlı Mahmud’un ayrı bir yeri vardır. Ondaki Türklük şuûru, 11. yüzyılda Divân’ın giriş bölümünü yazdırmıştır. Orada Türklüğü övmüş;
“Tanrı’nın devlet güneşini Türk burçlarında doğdurmuş olduğunu ve onların mülkleri üzerinde göklerin bütün tegrelerini döndürmüş bulunduğunu gördüm. Tanrı onlara Türk adını verdi ve onları yeryüzüne hâkim kıldı. Zamanımızın hakanlarını onlardan çıkardı; dünya milletlerinin idare yularını onların ellerine verdi; onları herkese üstün eyledi; kendilerini hak üzere kuvvetlendirdi. Onlarla birlikte çalışanı, onlardan yana olanı aziz kıldı ve Türkler yüzünden onları her dileklerine eriştirdi… Derdini dinletebilmek ve Türklerin gönlünü almak için onların dilleriyle konuşmaktan başka yol yoktur…” diyerek Doğu ve Batı Türkistan yanında Ortadoğu’da da hâkim olan Türklüğün gücünü ortaya koymuştur.
Araplar Türkçe’yi Öğrenmeli
Kâşgarlı 11. yüzyılda barış içinde yaşamanın şartlarından birisi olarak Türkçe öğrenmeyi ve Türklerle iyi geçinmeyi gösterir. Bu yüzden dindaşları Arapların Türkçeye olan ihtiyaçlarım bu kitapla gidermek düşüncesindedir. Onları ikna etmek için, Peygamberimiz’in (aleyhisselam) kıyamet alametlerini, ahir zaman karışıklıklarını ve Oğuz Türklerinin ortaya çıkacaklarını söylediği sırada “Türk dilini öğreniniz; çünkü onlar için uzun sürecek egemenlik vardır.” hadisini buyurduğunu, bu hadisleri kendisinin birisi Buharalı diğeri Nişaburlu iki imamdan duyduğunu zikreder. Hadis doğru ise Türkçeyi öğrenmenin vacip olduğunu, yok eğer doğru değilse zaten aklın da bunu emrettiğini belirterek Türkçeyi yüceltir.
Türk dili ile Arap dilinin atbaşı beraber yürüdükleri bilinsin diye bu kitabını yazdığını söyleyen Kâşgarlı Mahmud, Dîvân’la âdeta bir Türk ansiklopedisi ortaya koymuştur. Eserinde Türk boylarıyla ilgili verdiği bilgiler Türk tarihinin önemli bir bölümünün aydınlatılması için birer belge vasfındadır.
Kâşgarlı, Türk boylarını dillerinden hareketle çok rahat ayırt edebilmektedir. Hatta Dîvân, karşılaştırmalı ilk Türk grameri sayılır. Müslüman Türklerin ellerinde bulunan dağlar, çöller, dereler, sular, göllerin adlarından tanınmış olanları yazan Kâşgarlı, Müslüman olmayan Türk illerinden de bazılarını yazmıştır. Türklerin soyunu Nuh peygamberin oğlu Yafes’e kadar götürür.
Divan gerçek bir Türk ansiklopedisidir. Bu ansiklopedinin sayfaları arasında dolaşarak 11. yüzyıldaki atalarımızın hayat felsefesinden tutunda yiyip içtiklerine, kap kacaklarına, giydiklerine, yer ve kişi adlarına, atasözlerine, deyimlere, destanlarına kadar neredeyse her konuda bilgilenmek mümkündür.
Prof. Dr. Mustafa Argunşah