992 yılı sonbaharında yabancı dil bilgilerimi geliştirmek ve meslektaşlarımla bilgi alışverişinde bulunmak üzere Londra’ya gitmiştim. İngilizcemi geliştirmek için katıldığım bir kursta hocalardan biriyle konuşurken: “Sizin bu dilinizde kelimelerin yazılışı ayrı, okunuşu, telaffuzu ayrı; bu durum dilimizin öğrenilmesi önünde çok büyük bir engeldir. Yazıldığı gibi okunur hale getirseniz öğrenilmesi için daha kolay olmaz mı?” demiştim de o İngiliz hoca; “Olmaz!” demişti.
Sebebini sorduğum zaman ise benim için çok önemli ve mânâlı olan şu cevabı vermişti.
“… Çünkü, o zaman yeni nesiller Shakespeare’i anlayamaz! Shakespeare’i anlayamayan İngiliz gencini ben ne yapayım!..”. Gerçekten de bu cevap çok yerindeydi. Zîrâ bilindiği gibi Shakespeare, İngiliz edebiyatı ve düşüncesi için çok önemli bir kişilikti. Bu cevabın doğruluğu ve haklılığı zihnimde gün geçtikçe netleşiyordu. Zîrâ milletler medeniyetlerini kendi kültür temelleri üzerine bina etmektedirler. Doğuda da batıda da durum böyledir.
Üniversitesiyle ünlü Oxford şehrini gezerken gördüklerim de bu düşünceyi destekliyordu. Zîrâ XVI. ve XVII. asırlardan kalan kolej binaları aynen korunuyordu. Yeni ihtiyaçlar için, eski binaları yıkıp yerine yenilerini yapalım dememişler; “kadîmi kıdemi üzere ibkâ edip” ortaya çıkan yeni ihtiyaçlar için çağın anlayış ve gereğine göre yeni binalar yapmışlardı. Elbette bu doğru bir yöntemdi. Ne yazık ki bizdeki durum, bunun aksine gelişmiştir ve içler acısıdır.
Gerilik Değil
Bir milletin geçmişiyle ve köklü gelenekleriyle bağ kurmasının asla gerilik sebebi olmadığı ise Japonya’nın geçen asırda ilim ve teknikte gösterdiği gelişme ve yükseliş ile bir kez daha apaçık belli olmuştur. Japon alfabesinin zorluğu ise herkesin bildiği bir keyfiyettir. Malezya Uluslararası İslam Üniversitesi’nde görev yaptığım yıllarda oradaki Çinlilerin kimbilir kaç bin yıllık gelenek ve mûsikilerini yaşatmak için gösterdikleri çabalar ise unutulacak gibi değildir.
Bizde ise son asırlar ve son yıllarda her yönüyle tarihimiz, kültürümüz ve dilimize karşı takınılan olumsuz tavırları bir tahribat olarak nitelemek bilmem çok mu hamasî bulunur ya da Ziya Paşa’nın şu beytinin manasına uymaz mı?
Eyvah bu bâzîçede bizler yine yandık
Zîrâ ki ziyan ortada bilmem ne kazandık
Dünya milletlerinin kendi kültürlerine bağlılık derecesi yukarda işaret ettiğimiz gibi iken, bizim, dünyayı hayran bırakan kültür mirasımızı nisyana terk edişimiz veya gereken önemi vermeyişimiz ülkesi ve milletini düşünen herkesi derinden üzmekte ve acaba dünyada bizden başka dedesinin mezar taşını okuyamayan bir millet var mı diye düşünceye sevk etmektedir.
Zîrâ bir milletin geçmişiyle olan bağlarını koparması bir ağacın köklerinin kesilmesine benzer. Bu yüzden genç nesillerin, dedelerinin yaptıklarını öğrenmeleri onların ufuklarını açacak, geçmişle olan bağlarını kuvvetlendirecek ve kendilerine olan özgüvenlerini artıracaktır. Bu konuda çok anlamlı bir atasözümüz vardır: “Ot kök üstünde biter!”.
Prof.Dr. A.Turan Arslan