914 yılı Birinci Dünya Savaşında, Ruslar Doğu Anadolu’yu işgal etti. Rus orduları Trabzon, Erzurum, Erzincan,Van, Bitlis ve Muş’u ele geçirdi.Bu sebeple bu vilayetlerden milyonlarca insan Batı Anadolu’ya ve Güney’de Irak’a doğru göç etti.
Bu muhâceret, insanlık tarihinin kaydettiği en büyük facialardandır. Göç esnasında yüz binlerce insan açlık ve hastalıktan öldü. Savaşın başlangıcında, Rusların Van vilayetine yaklaşmasıyla Ermeni zulmü de çok artmıştı. Bunun üzerine, bölgedeki halkın hemen hemen tamamı, o zaman Osmanlı toprağı olan Kuzey Irak’a göçtü.
Bu hicrette büyük İslam âlimi Abdülhakim Arvâsî Hazretleri de bulunuyordu. Abdülhakim Arvâsî Hazretleri, göç esnasında yaşanan faciayı “Âdem aleyhisselam’dan bu güne kadar böyle bir felaket görülmedi!” şeklinde ifade etmiştir.
Açlıktan ve Hastalıktan Her Gün Binlerce İnsan Ölüyordu!
Rusların Doğu Anadolu’yu işgâli neticesinde bölge halkı, canlarını kurtarmak için, fakirlik ve yoksulluğa dayanamayarak Irak ülkesine aktı. Bu sırada salgın hastalıklar, kolera, tifo, tifüs ve dizanteri de baş göstermişti. Hastalığa yakalananlar 12 saat içinde ölüyordu. Salgın bütün şiddetiyle hüküm sürüyordu. Her konak yerinde 5–10 ölü bırakan muhâcirler, bu suretle yüzde elli zayiat verdi.
İlaç hiç yok, yiyecek yok, bakkal da yok, hükümet insan başına üç kuruş para yevmiye veriyordu. Bir çay 5 kuruş idi. Bir muhâcir, iki yevmiye nafakasına bir çay içebiliyordu. Bu zulmü halka revâ gören İttihat ve Terakki idaresi, elbette ki batacaktı, battı.
Musul sokaklarında bilhassa mülteci ve asker olarak günde üç yüz küsur insan açlıktan can veriyordu. Musul’un kazaları bulunan Zaho, Duhuk, Erbil ve Akra’da durumlar aynı idi. Ölüler defnedilemiyor, köpeklere ikram ediliyordu. Bilhassa hastanelerde, nekahet halinde bulunan askerlerle muhâcirler hayatta en feci ve zor günlerini geçiriyordu ve çoğu açlıktan ölüyordu. Musul vilayeti ile Kerkük mutasarrıflığı kazâ ve köylerinde günde yaklaşık bin kişi açlıktan ölüyordu.
Bir Gün Gelir de Musullular…
Musul merkezinde o zaman yüzden fazla milyoner tüccar vardı. Büyük çiftçilerle pek çok zahire ambarları vardı. Bunlardan hiç birisi, ne bir askere ve ne de bir muhacire yardımda bulundular. Vicdanları aslâ tınmadı. Cenab-ı Hak Âdil-i Mutlaktır. Bir gün gelir de Musullular veya evlâdı, ahfadı, ( çocukları, torunları) intikamı ilahiye maruz kalacaklardır.
Diyarbakır ve Adana’daki muhacirler de çok sıkıntı ve sefalet çektiler. Amma acından ölen olmadı. Musul’daki gibi hayvan leşleri ile kedi ve köpek yemediler.
Bu göç neticesinde Van vilayeti ile Hakkâri sancağının zaiyat bilançosu şöyledir; kolera, tifo, tifüs, dizanteri, açlık ve sefaletten toplam yüzde sekseninin telef oldukları muhakkak. Muş, Bitlis, Bayezid vilayetlerinin ise yüzde altmış telefât verdiği gerçektir. Servet ve mal kaybı ise yüzde doksan dokuzdur. Memleketin en zenginleri, hicretten bir hafta sonra muhtaç ve perişan halde kaldılar.
Kaynak: Tarihi Hakikatler- İbrahim Arvas
İbrahim Arvas